Vahdettin İnce
Yazar
TT

“Baba katiliyle baban bir safta”

Erzurumlu İbrahim Hakkı’ının Marifetname adlı eserinde bir bölüm var. İnsanların fiziki görünümlerinden hareketle karakter tahlilleri yapar. Mesela “Mavi gözlü, sarışın insanlar bir de kısa boylu olurlarsa hain olurlar… Onların şerrinden korkmak gerekir” gibi ifadeler yer alır.
Derler ki İbrahim Hakkı bu bölümü yazdıktan sonra bir seyahate çıkar. Yolda bir handa konaklar. Hancı, tam da eserinde yazdığı gibi bir tiptir; mavi gözlü, sarışın ve de kısa boylu… İbrahim Hakkı’nın nasıl bir korkuya kapıldığını tahmin etmek zor değil. Ama vakit gece, dağ başında bir han, gidecek başka bir yer de yok. O da ne? Hancı hiç de beklediği gibi çıkmaz. Son derece sempatik, nazik biri. Mavi gözlerinden dürüstlük fışkırıyor. Bir dediğini iki etmeden bütün hizmetlerini görüyor. Yol yorgunu İbrahim Hakkı’nın rahat bir gece geçirmesi için elinden geleni yapıyor. Katırına yem veriyor, altını temizliyor… İbrahim Hakkı gördüklerine inanamıyor tabi. Yarın ilk işim kitabın bu bölümünü değiştirmek olacak der ve derin bir uykuya dalar. 
Sabah uyandığında İbrahim Hakkı’yı bir sürpriz beklemektedir. Katır, sen kalk boynundaki zinciri çöz, hanın yüksek duvarlarını, kilitli kapılarını aş ve çöle kaç!.. Öyle demiş mavi gözlü, sarışın bir de kısa boylu hancı dürüstlük akan mavicik gözlerini kırpıştırarak… İbrahim Hakkı ellerini açarak, “Allah’ım beni yalancı çıkarmadığın için sana şükürler olsun” demiş.
Duyduğuma göre CHP Üsküdar’da Kürt Meleleri, Şeyhleri, kanaat önderleri ile galiba ‘Gerçeğin Müdafileri’ diye kendilerini tanıtan bir platformun düzenlediği bir iftarda buluşmuş. Basından okudum. O denli sıcak bir ortam ki herkes kendini evinde hissediyormuş. Çabucak kaynaşmışlar kırk yıllık dost gibi. Kırk yıllık Hani’nin Kani oluşunu seyreder gibi coşuyorlarmış. CHP il başkanı masalar arasında bir kuğu edasıyla süzülüyormuş, iri gözlerini kırpıştırarak, sevgi pıtırcığı gibi, o mela senin bu mela benim diye seğirtiyormuş. Melalar onunla selfi çekmek için Şeyhlerle yarışıyorlarmış. Domuzlara doymayası dilberin hınzırlarının çobanlığını yapan Şêxê Sen’an gibi bir manevi imtihanın huşusu içinde kendilerinden geçmişler.
Yediden yetmişe Dersimli Kürtleri mağaralarda zehirli gazlarla katleden bir zihniyetin partisinin başındaki Dersimli Kılıçdaroğlu mu?... Etrafını saran kanaat önderlerinin kanatları altında, Kürtçe eğitimden, kimliklerinin tanınmasından (…) bahsediyormuş… Duy da inan diyormuş kanaat önderleri. Öyle aktarıyor güzide basınımız. İmamoğlu biraz geç teşrif etmiş. Ama hiç yadırganmamış. Herkes etrafını sarmış. Etrafında Kürt mahallesinin duvarları örülmüş. O da herkesi kucaklamış. Anlayacağınız bu CHP başka bir CHP imiş.
Malumunuz bendeniz yıllardır Kürtlerin bugün yaşadıkları bütün sorunların altında CHP zihniyetinin imzası var, Dersim, Geliyê Zîlan, Bişêrî, Sason, Geliyê Goyan katliamlarının; Kürtlerin inkarının, Kürtçenin yasaklanmasının, Şeyhlerin, Melelerin darağaçlarından sallandırılmasının; Ezanın yasaklanmasının, Kur’an harflerinin kaldırılmasının ve daha nice cinayetin faili CHP’dir diyordum. Ama sevgili basınımızdan izlediğim bu manzara karşısında kanaatimi değiştirmeye karar verdim. Öyle ki, Kürtlerin ‘Dijminê Bavan Nabe Dostê Lawan’ (Babanın düşmanı oğulun dostu olmaz) mücerrep sözünü bile unutacak kadar.
Söz, CHP Kürtlerle ve Kürtçe ile ilgili vaatlerini yerine getirsin, ben ellerimi açıp, “Allah’ım beni yalancı çıkardığın için sana şükürler olsun” diyeceğim.
Ya Kürtleri alternatifsiz bırakıp kapkaranlık gecede baba katillerinin hanına muhtaç edenlere ne demeli.
Allah feraset versin.