23 Haziran (İstanbul) seçimleri üzerine yapılan tartışmalar sonunda gelip Cumhurbaşkanlığı sisteminin aksayan yönlerine dayandı. Mesela bu sistemin gereği olarak seçimleri kazanmak için % 51 şartının olmasının isabetli olmadığı tartışılıyor. Çünkü hiçbir parti tek başına bu orana ulaşamaz, dolayısıyla ittifaklar kurmak kaçınılmazdır. İttifak yaparken de bir kesimden birini mutlaka küstürürsün. AK Parti’nin MHP ile ittifak kurmasının Kürt seçmeni kaçırdığı gündeme getiriliyor bu yüzden. Özellikle AK Parti çevrelerinde.
Elbette bu tür tartışmalar olacaktır. Seçmen davranışları sosyolojik anlamda önemli verilerdendir ve ülkenin entelektüellerinin bu konulara eğilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bununla beraber ben şahsen özellikle 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin verdiği mesajın doğru algılandığı kanaatinde değilim. Meselenin özüne dokunan tartışmalar olmuyor. Doğrusunu isterseniz seçim sonuçları bazı eksikliklere işaret ediyor, ama bu eksiklik seçimi kazanmak için belirlenen yüzdelik meselesi gibi konularla ilgili değildir.
Türkiye’de başkanlık sistemi her zaman gündeme gelirdi. Özellikle tek başına iktidara geldikleri halde kendilerini sistemden dolayı eli kolu bağlı hisseden iktidarlar döneminde. Özal da, Demirel de bu yüzden başkanlık sistemini istemişlerdi. Ama bu meselede adım atmak Erdoğan’a nasip oldu. İlk defa bu konu tartışıldığı dönemlerde ben şahsen bunun çok önemli bir değişiklik olduğunu ve bugün boğuştuğumuz ve bir türlü çözüme kavuşturamadığımız birçok meselenin bu sayede çözüme kavuşabileceğini söylemiştim. Ancak Türkiye’de gündeme getirilen sistemin aksayan bir tarafının olduğunu da eklemiştim. Bana göre bu haliyle başkanlık sistemi Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veremez, diye söylemiştim. Bu bir kehanet değildi kuşkusuz. Seçmen davranışın bölgesel karakterinden bunu çıkarmak mümkündür. Türkiye’de seçmen genel gündemden etkilendiği oranda özel gündemini de sandığa yansıtır çünkü.
Bu yüzden bana göre federasyon başkanlık sisteminin olmazsa olmaz özelliklerinden biridir. Tabi malum Kürt meselesi bağlamında dile getirilen talepler arasında federasyonun da yer alması ve bunun da doğrudan doğruya bölünmeyi akla getirmesi yüzünden mayınlı ve hatta riskli bir alan olduğu bir gerçektir. Bu yüzden hem tartışılmadı hem de kimse gündeme getirmeye cesaret edemedi.
Oysa seçmen davranışları üzerine yapılacak kapsamlı bir araştırma Türkiye toplumunun başkanlık sistemini onayladığı, bunun yanında federal bir yapıyı da istediği görülecektir. Yanlış anlaşılmasın Türkiye toplumu bütün olarak Kürtlere federal bir statü istiyor demek istemiyorum, bu bahsi diğer. Türkiye toplumunun zihnindeki başkanlık sistemi bütün yetkilerin tek bir kişide toplandığı bir sistem değildir. Başkanın yetkilerinin tabana doğru yerelin özelliklerine göre dağıtıldığı bir sistemdir. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı sistemi buna cevap veremiyor Türkiye seçmenine göre.
Aslında başkanlık sisteminin kabul edilmesinden önce Türkiye’nin kültürel ve coğrafi özgünlükleri olan İzmir ve Diyarbekir gibi şehirlerde seçmenlerin gösterdikleri tavırlar bunun işaretlerini veriyordu. Bugün artık net bir şekilde bu mesajın başka yerlerde de özellikle İstanbul gibi özgünlüğü alabildiğine belirgin bir şehirde dile getirildiğini görüyoruz. İstanbul, İzmir ve Diyarbekir seçmeni yeni sistemi benimsemesine karşın özgünlüğünün istenen düzeyde temsil edilmediğine inandığını gösterdi.
Bu üç şehrin öteden beri bu tarz refleksler gösteren özellikte oldukları görülüyordu zaten. İzmir oldum olası birçok konudaki özgünlüğüyle temayüz etmiştir. İstanbul ha keza. Diyarbekir zaten biliniyor. İzmir’in özgünlüğü malum olduğu üzere hayat tarzıyla ilgilidir. İstanbul’un ağırlıklı olarak ekonomik ve kültürel görülmektedir. Diyarbekir’in özgünlüğünün etnik esaslı olduğunu ise herkes biliyor.
Türkiye’de bir sistem tartışması yoktur. Sistemin aksayan yönlerine dair bir tartışma vardır. Ama tartışmalar da öze dokunacak yerde etrafında dolanmak şeklinde cereyan ediyor. Oysa adını doğru koymak gerekir. Türkiye coğrafi, sosyolojik, kültürel ve daha birçok anlamda büyük bir ülkedir ve bu büyüklüğüyle mütenasip çeşitlilikler barındırıyor. Büyüklüğü korumakla birlikte çeşitliliği üretken ve verimli hale getirmek başkanlığı federasyonla taçlandırmak gerekir. Seçmenin mesajı budur. Seçmenin bu kararını düşünmek gerekir bence.
Bu aynı zamanda irfani geleneğimizin “vahdet içinde kesret” söylemine de uygundur.
TT
Cumhurbaşkanlığı sisteminin aksayan tarafı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة