Dilaver Demirağ
Araştırmacı-Yazar ve doğa korumacı aktivist
TT

Küresel iklim grevi ya da dandik çevrecilik

İklim Grevciliği -bir sürü iyi niyetli gencin de sömürüldüğü aslında kapitalizm içi bit mücadelenin halkla ilişkiler gündemi. Ahmaklık edip felaket kapitalizminin gezegensel yönetimi için lobicilik yapmanın âlemi yok.
Bu köşede birçok kez İnsan Kaynaklı Küresel İklim Değişimi efsanesi ile ilgili itirazlarımı dile getirip yapılan şeyin yeni kapitalist sınıfın değişime direnen eski kapitalist sınıfı kamuoyu baskısı altına alarak kapitalist metropollerden başlayarak sanayi 4.0 sürecine de uyumlu olacak bir yenilenme sürecine iteklemek olduğunu belirtmiştim.
Yeni Kapitalist Liberal sınıf ile eski kapitalist sınıfa dayanan popülist post faşistler arasında büyük bir mücadele konusu olan iklim değişiminde şu an sahada olan ve tarihin şakası diyeceğimiz şekilde gerçek yeşil dönüşümün öznesi olması gereken devrimci ve kökten sistem karşıtlarının da olduğu iklim grevcileri ise bir tür kamuoyu baskısı rolünü oynuyorlar.
Yani iklim grevcileri denilen ana gövdesini sistemin yeşil yıkama unsuruna dönüşmüş yeşil kolluklu salaklar güruhu ile sahadaki varlıkları tıpkı demokrasi kavramını suiistimal eden renkli devrimcilerin bir başka versiyonu olan STK’ların başındaki unsurlar olan ve NED’in (CIA’nın) kapitalist versiyonlarının ajanı olan unsurlar bir tür halkla ilişkiler şirketi rolü oynuyorlar.


Fotoğraf: Reuters

Kısacası iklim grevcilerinin çoğunluğu iyi niyetli, gerçekten doğa için çalıştığını düşünenler ise, sahayı yönlendiren ve başta ABD ve İngiltere merkezli sol liberal gazeteler ile bütünleşik giden fiili ajanlar.
Bu konuda en büyük dayanağım benzer bir olguya -ki şu anda iklim grevcileri ile bütünleşikler- bir zamanlar sol küreselleşmeci grupların beyni konumundaki Dünya Sosyal Formu içindeki bir STK’nın doğrudan kapitalist şirketler tarafından finanse edilen Truva atı. Ve elbette renkli devrimlerin meşhur STK’larının -ki çoğu Otpor eğitimliydiler- kamuoyundaki çalışma biçimleri.
Şirketler ile STK’lar arasındaki ilişkiler bu yazıyı aşacağından buna fazla değinmeyeceğim. Ama başta Rockefeller ve Rothschild hanedanlığı gibi ünlü ultra zengin petrol baronlarının bir yandan petrol çıkartırken, diğer yandan da yenilenebilir enerji alanında çalışmalar yapıp Küresel Isınma konusundaki araştırmaları -elbette karşı tezler ortaya koyan bilim insanlarını da- fonluyorlar.
Mesela ünlü petrol devi Shell aynı zamanda yenilenebilir enerji alanında büyük yatırımları olan bir şirket. İş bilir bir kapitalist olarak petrolün sonlu olduğunu biliyorlar ve şimdiden gerekli önlemleri alırken, diğer yandan da son yıllara kadar hızla büyüyen yenilenebilir enerji pastasından da pay alıyor ve hatta bu alanda da liderliği yakalama çabasında.
Mesela Rockefeller ailesi petrolden çekileceğini beyan ederek -ki bu şimdilik vaat gibi görünüyor- Divest İnvest adıyla yenilenebilir enerjiye yatırım yapan bir yatırım fonu oluşturdular.
Ve yine onların yayınladığı bir rapora göre fosil yakıtlardan çekilen yatırımlar 11 trilyon ABD dolarını aştı. Raporda, hâlihazırda 1110 kuruluşun fosil yakıt yatırımlarından vazgeçtiğine dikkat çekiliyor. Bu yatırımları kara listeye alanlar arasında Norveç Hükümeti Varlık Fonu, Filipinler Katolik Piskoposlar Konferansı, Rockefeller Kardeşler Fonu, İngiliz Tabipler Birliği, Amundi Varlık Yönetimi, Fransa kamu finans kuruluşu Caisse des Depots, New York ve Cape Town şehir yönetimleri, Alman kalkınma bankası KfW Group, Stockholm Üniversitesi, Birleşik Krallık’taki Tate müzeleri ve Allianz Sigorta gibi birçok farklı sektörden kurum yer alıyor.
Yeşil OTPOR iş başında yeşil renkli devrimlere tetikçilik yapmak
Diğer yanda Rothschildler hem vakıf, hem bu alandaki şirketler, hem yatırım fonları, hem de şirket satın almalar ile Yenilenebilir enerji piyasasında yer almış durumda. Hanedanlığın Fransa kolu ise bu alanda öne çıkan bir isimle Edmond James de Rothschild ile bu işin deyim yerinde ise göbeğinde yer alıyor.
Rothschildler diğer yandan petrol sektöründe de mevcudiyetini devam ettirerek Rockefeller Kardeşler gibi niyet beyanında dahi bulunmuyor. Hâsılı İklim Değişimi odaklı işler göz dolduruyor ve iştah çekiyor. Çünkü daha önce de yazdığım gibi sadece alt yapı dönüşümü bile trilyon dolar düzeyinde iş. Pasta bu denli büyük olunca doğal olarak büyük yatırımları da kendine çekiyor ve Wall Street Bankacıları bu işin tam göbeğinde yer alıyorlar.
Hâsılı İklim Değişimi artık bir iş ve üstelik de gelecek vaad eden bir iş. Hal böyle olunca İklim Grevcilerinin talepleri ile iş piyasasının talepleri büyük ölçüde çakışıyor. Gerçi son yıllarda yenilenebilir enerji işi biraz yavaşladı, ilk defa bu yıl piyasa büyümedi.
Gelin şimdi talep olan yenilenebilir enerji işi ile ekolojik gerçekleri karşılaştıralım. Yeşil Yeni anlaşma adıyla pazarlanan bu iş derin ekolojist teorisyenlerden Michel Serresin doğayla sözleşme fikriyatı ile ilgisi yok.


Fotoğraf: Reuters

Burada anahtar kavram sürdürülebilirlik. Bu tavuk kümesindeki tilki kavramın ipliğini pazara çıkartma işini bir başka yazıya bırakalım. Dahası Yeşil Soykütüklerindeki kapitalist izleri süreceğimiz yeşil holmesçilik meselesini de bir başka yazıya bırakalım. Ama şimdilik şunu diyeyim nasıl bir zamanlar Wall Street hem Rus Bolşevik Devrimini hem de Hitleri finanse etti ise aynı şekilde gerçek Yeşil Alternatifleri de pasifize edecek “Yeşiller” işini de finanse ettiler.
Ana Akım medyanın parlattığı Greta Thunberg’de “yeşil iş” planının halkla ilişkiler memuresi yani ortada bir yeşil renkli devrimin bir yeşil OTPOR’u olduğu aşikâr. Küresel Yeşil Endüstriyel Yönetişimin taşıyıcı bantları olan bu şirket bebekleri çok esaslı bir ulus ötesi kapitalist dönüşümün ajanları konumundalar.
Bana kıllanan adam ya da uçmuş diyebilirsiniz ama ilerleyen yazılarda meseleyi daha da netleştirip fluluktan çıkardıkça ortada bir kapitalist sınıf içi çatışması olduğunu ve bir üretim tarzından diğerine geçmekte ayak sürüyen eski kapitalist sınıfın tasfiyesi mücadelesi ekseninde atlarla katırların tepişip arada eşeklerin ezilmesi gibi ekolojist devrimcilerin de acımasız bir biçimde harcandığı da anlaşılacak.
Durdurun “yenilenebilir”i doğaya zarar var
En baştan söyleyeyim derdim rüzgâr, güneş ve yenilenebilir enerji olmadığımı -ki benim kavramsal dağarcığımda bunun adı Alternatif Enerjidir- açıkça belirtmek istiyorum. Karşı olduğum şey, rüzgârın, güneşin ve diğer yenilenebilir enerji türlerinin büyümekte olan bir ekonomiyi sürdürebileceği ve zengin ülkelerde tüketici yaşam tarzının devam edebileceği yanılsaması.
Yani dikkat edin az sayıdaki politik ekolojist ve sistem karşıtı dışında başını öğrencilerin çektiği genç renkli devrimciler Tüketim kapitalizmini, endüstriyalizmi, ekonomik büyüme olgusunu ve hatta kapitalist sistemin ana komuta merkezi konumundaki çok uluslu şirketleri sigaya çekmiyorlar.
Tüm dertleri geleceğimizi karartan politikacılar sanki onlar komuta kademesinden bağımsız kendi iradeleri ile hareket eden kişiler gibi lanse ediliyorlar. Dahası bekara kadın boşamak kolaydır lafı uyarınca kendileri birer tüketici konumunda olan bu öğrenciler talep ettikleri sıfır emisyon yani hiç karbon çıkartmama denen şeyi yapıp ekonomik gelişimin imdat frenine asılsalar oluşacak kocaman işsizlik dalgası içinde o okullarına gidemeyecekleri gibi Thunbergin yelkenlisi de öyle nazlı nazlı süzülemeyecek denizde muhtemelen işsiz kaldıkları için Thunberg köpekbalıklarına sabah kahvaltısı edilirdi.
Tabi bu kararı alan siyasetçinin bırakalım bir daha seçimlere girme yüzü, halkın içine bile çıkması mümkün olamazdı; halk da ellerine geçirişe onları lime lime ederdi. Yani bir şeyin lafını etmekle icraatını gerçekleştirmek kolay değil.
Yeni Yeşil Büyüme gibi cilalı laflarla pazarlanan ve tanrıyı oynayan şirket yöneticilerinin bu yeşil kolluklu ahmaklara söylettiği mevcut ekonomik büyümeyi yenilebilir enerji ile karşılarsak ortada doğa diye bir şey kalır mı sorgulamaya değer.


Fotoğraf: Reuters

Şimdi gelelim yenilenebilirin kerametine. Önce en yaygın ve en çok kullanılan hidroelektrik santrallar[1] ile işe başlayalım. Hidroelektrik, küresel yenilenebilir enerji pazarına hâkim. Hidroelektrik hava kalitesine doğrudan etki etmez; Bununla birlikte, bir hidroelektrik rezervuarın inşası ve işletilmesi, çevre üzerinde çeşitli zararlı etkilere neden olabilir.
Hidroelektrik enerjisini kullanmak için inşa edilen barajlar nehirlerin akışını büyük ölçüde etkilemektedir; bu da ekosistemleri değiştirebilir ve vahşi yaşamı ve insanları olumsuz yönde etkileyebilir.
Yeşil Yeni Anlaşma, hâlihazırdaki haliyle, uzun süredir öngörülen Yeni Dünya Düzeni'nin yüksek teknoloji ustalarına, doğrudan yoksulluk ve kölelik durumuna indirgenmiş, mikro dalgada ve izlenen bir dünya nüfusuna yol açacaktır.
Rüzgâr, küresel yenilenebilir enerji pazarında önemli bir paya sahiptir ve önümüzdeki birkaç yıl içinde rüzgâr santrallerinin önemli bir kısmı dünya çapında inşa edilecek. Bununla birlikte, son yıllarda kuşlar ve diğer türler üzerindeki etkisi nedeniyle rüzgâr enerjisi sektörü yoğun bir inceleme altına girdi.
Ulusal Rüzgâr Koordinasyon Komitesi (NWCC) tarafından yapılan son bir gözden geçirme, rüzgâr türbinleriyle çarpışmaların ve hava türbin türbinlerinin neden olduğu hava basıncının çeşitli kuşlara ve yarasa ölümlerine neden olduğunu bulmuştur. Benzer şekilde, deniz rüzgâr türbinleri deniz kuşlarına zarar verebiliyor.
Güneş, muazzam bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Bununla birlikte, güneş enerjisinin olumsuz etkileri arazi kullanımı, su kullanımı, yaşam alanı kaybı ve güneş panellerinin imalatında kullanılan zararlı malzemelerle ilişkilidir.
Şantiye ölçekli bir güneş enerjisi tesisi kurmak için geniş bir arazi alanı gerekir. Bu, mevcut arazi kullanımlarına müdahale edebilir. Birkaç dönümlük arazinin kullanılması, toprak sıkışmasına, erozyona ve drenaj kanallarının değiştirilmesine neden olan toprağın canlılardan temizlenmesine neden olabilir. Ayrıca, güneş enerjisi sistemleri, maden çıkarımı, arama, imalat ve bertaraf işlemi sırasında araziyi etkileyebilir.
Elektrik üretiminde kullanılan biyokütle kaynaklarının bazıları bitkiler, orman ürünleri, tarımsal atıklar ve kentsel atıklardır. Biyoenerji hammaddesi ve hasat şekli, küresel ısınma emisyonlarıyla birlikte arazi kullanımını olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Örneğin, motorları çalıştırmak için kullanılan insan ve hayvan atığı karbon emisyonlarını düşürebilir, ancak zararlı metan emisyonunu arttırabilir.
Jeotermal enerji ise bir başka sorun. Maliyetin yanı sıra, jeotermal enerjinin birçok dezavantajı vardır. Jeotermal alanlar, zemin yüzeyinde delikler açıldığında kaçabilecek zehirli gazlar içerir. Ayrıca, aşırı derecede jeotermal enerji istasyonları depremlere neden olabilir.
Bu, yenilenebilir enerjilerin gezegeni olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermektedir.
Yani en başta arazi gereksinimi bile yenilenebilir enerjinin  çok büyük çaplı kullanılması halinde yeryüzünün başına nasıl bir bela sarılabileceğini gösteriyor.
Hâsılı salaklığın lüzumu yok, felaket kapitalizminin halkla ilişkiler lobisi olmak gibi amaca aykırı bir işe bulaşmamak en doğrusu.
Not: Bu yazı yazıldığı esnada burjuva solcu liberal basın iklim grevcilerini göklere çıkarıyordu; bu oryantalist kompleksli beyaz Türklerden hiçbir zaman hayra vesile olacak bir iş çıkmadı. Bunların aslında kıbleleri batı olan sömürge ajanları olarak gerçek dönüşümcülerin, radikal sistem karşıtlarının tıkacı olduğu bir hakikat olduğu gibi bir çoğununda Soros denen finansal tetikçinin uşağı olduğu bir hakikattir. Tam da bu nedenle öfke ve isyanımı ortaya koymak için söz verdiğim gibi Kaz Dağları’nın ekonomik faydaları ekseninde doğa ile uzlaşarak da ekonomik gelişimin mümkün olacağını ortaya koyacak bir yazıyı bir dönem daha erteleyip bu yazıyı yazdım. O yazıdan sonra da bir müddet İslam ve Ekoloji ekseninde bir dizi yazı planlıyorum. Nasipse yazacağım. Okurlarıma olan sözümü ertelediğim içinse hepsinden samimi olarak özür diliyorum.
[1] Hidroelektrik santralların ekolojik ve toplumsal zararları da bir başka yazı olarak yazı planımda mevcut.