ABD ve müttefikleri arasındaki ilişkinin tarihi seyrini izleyenler ABD için ilişkide en önemli kuralın “her zaman müttefiğinin çıkarına aykırı tavır alabilir” olduğunu görebilirler. Bu değiştiğinde ise ilişkiler sarsılır.
ABD sana kapıyı açıkmış gibi gösterebilir. Sen de onun müttefiği olmadığını ve kendi kararlarını kendin alabileceğini zannedersin. Ama “dikkatsiz” bir anında yanıtlaması kaçınılmaz olan “bizimle misin yoksa onlarla mı” sorusunu sorarak seni gafil avlar.
Erdoğan’ın Suriye toprakları içerisindeki maceralarını, açıkça Suriye topraklarına saldırmasını, AB’yi milyonlarca Suriyeli mülteciye kapıyı açmakla tehdit etmesini izlerken bütün bunları hatırladım.
Erdoğan bu adım için çok iyi hazırlandı. İran ve Rusya ile koordineli bir şekilde her şeyi hazırladı. Hatta İstanbul’daki Başkonsolosluğu aracılığıyla diplomatik yollarla Esed rejimine bile bu operasyonu yapacağını haber verdi. Ancak ABD’nin bu operasyona itirazını ve buna yönelik uyarılarını görmezden geldi.
NATO üyesi olmasına rağmen ABD ve diğer üye ülkelere karşı çıtayı yükseltmeye karar verdi ve gelişmiş Rus hava savunma sistemini satın aldı.
Böylece Türkiye, savunma yapısına Rus silah sistemlerini sokan ilk NATO üyesi ülke oldu.
Şimdi de Rusya ile son derece gelişmiş bir Rus uçak sistemi için görüşüyor. Bütün bunları da ABD’nin ciddi itirazlarına rağmen yapıyor.
ABD’li rahip Brunson’u tutukladığında Washington tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmasına rağmen bu itiraza saygı göstermiyor.
O zaman Türk lirası 48 saat içerisinde büyük bir değer kaybetmiş ve rahibi serbest bırakmak zorunda kalmış olmasına rağmen bu itirazları dikkate almıyor.
Bugün ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’nin başat rakibi Yunanistan ile kendisini gelecekteki anlaşmazlıklardan korumak için benzeri görülmemiş savunma anlaşmaları imzaladı.
Elbette burada kastedilen Türkiye ile herhangi bir anlaşmazlık. Bu da Yunanistan ile bir anlaşmazlık yaşanması durumunda Türkiye’nin karşısında bizzat ABD’yi bulacağı anlamına geliyor.
Suriye’de bilinen Kürt gruplar ile PKK Hafız Esed rejiminin ürünüdür. Geçmişte Türkiye barajları kapatmak, yani Suriye’de tarımı yok etmek ve askeri müdahale ile kendisini tehdit edene kadar, bu grupları Türkiye’ye karşı kullandı.
Türkiye’nin bu tehdidinin ardından Hafız Esed, PKK kurucu lideri Abdullah Öcalan’ı ülkesinden çıkarttı. Dolayısıyla bugün Erdoğan’ın Suriye’de yaptıkları da Beşşar Esed’in en büyük müttefiği Rusya ve İran’ın onayı ve kabulü, hatta sessiz kalan ve Kürt gruplar ile görüşme niyetinde olduğunu inkâr eden, onları hain olarak niteleyen Esed rejiminin kabulü ile gerçekleşiyor.
Erdoğan’ın operasyonu Suriye hakkında işlenen suçlar sicilinde yeni bir kara lekedir. Bunun ne Suriye devrimini desteklemek ne de Suriye’yi aynı anda PKK, Hizbullah, Devrim Muhafızları ve Esed rejiminden kurtaracak bir askeri müdahale ile ilgisi yoktur. Bu bedelini yalnızca Suriye halkının ödediği bir siyasi oyundur.
ABD hedeflerini değiştirmez ama oyun şeklini değiştirir.
Görünüşe bakılırsa Erdoğan, ABD’nin kendisine çok iyi hazırlamış olduğu tuzağın farkına varamadı ve içine düştü.
TT
Erdoğan Suriye’de
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة