Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

ABD 'nükleer dişli mollalar' istemiyor

1979’daki Humeyni devriminden bu yana İran rejimi dünya tarafından “terörizmin merkez bankası” olarak tanımlanıyor. Bu sistem, krizlerini dışarıya aktarmaya alışkın, içeriden ve dışarıdan krizle çevrelenmiş bir sistemdir. İran, Batı ve ABD’ye karşı uranyum zenginleştirme kartını şantaj unsuru olarak kullanıyor. Feshedilmiş nükleer anlaşma meselesindeki müzakerelerde kazanımlar elde etmek istiyor. ABD ile yapılacak müzakerelerde savaştan kaçınmak adına sınırlı da olsa kazanımlar elde etmek için herhangi bir diplomatik çabanın peşine düşmüyor. Eski Başkan George Bush’un dediği gibi Beyaz Saray "nükleer dişli mollaları istemiyor."
İran’ın şantajı, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından şu sözlerle ifade edildi: “İran'ın uranyum zenginleştirme programını Fordo Nükleer Tesisi’nde veya başka bir yerde genişletmek için makul bir nedeni yok. İran’ın bu açık nükleer şantaj girişimi, politik ve ekonomik yalnızlığını derinleştirmekle kalacak.”
İran rejimi dünyaya şantaj yapmaya çalışıyor; İran, nükleer anlaşma konusundaki taahhütlerini azaltma konusunda geri adım atmak için 15 milyar dolar şartı koşuyor. İran, daha önce de uranyum zenginleştirmede yüzde 20 oranını aşacağının sinyallerini vermişti. İran rejimi dünyaya şantaj yapmaya ve uranyum zenginleştirmesi için kendisine izin verilen tavan miktarı aşmaya devam etme konusunda karar aldı. İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, “Nükleer anlaşma kapsamında araştırma ve geliştirme konusundaki kısıtlamaları kaldırmaya başladık” dedi.
İran'ın nükleer programı, başlangıçta ilkel bir program olmasına rağmen, 1950’lerde ABD’nin yardımı ile başlatıldı. Bushehr reaktörü, İran'ın ilk nükleer enerji santralidir. İran’ın nükleer programı, herhangi bir bombanın kritik boyutunun zenginleştirilmesine veya güvenilir bir askeri nükleer projenin doğuşuna imkân sağlamaktan uzaktır. Ancak İran Nükleer Programı’nın aldatıcılığı; İran’ın bu programı kazanım elde etme ve şantaj yapma kartı olarak kullanmasındadır.
İran rejimi, "pahalılık, yoksulluk ve işsizlik" üçlüsü üzerine yapılan gösteriler nedeniyle içeride bir kriz yaşıyor. Öfkeli göstericiler “Ne Gazze ne Lübnan, benim hayatım İran’da” şeklinde slogan atıyorlar.
İran rejimi yüzde 20'yi geçen işsizlikle boğuşuyor ve İran’da enflasyon giderek artıyor. Bu duruma gerekçe olarak; dünyada büyük bir petrol üreticisi olan bir ülkenin, silahlanma ve uranyum zenginleştirme gibi pervasız projelerdeki harcamalarını artırırken içeride yaşadığı krizler karşısında aciz bir durumda olması ve sağlık, eğitim ve altyapı gibi alanlarda yeterince harcama yapmaması öne sürülebilir. Öte yandan İran’ın Irak ve Lübnan kollarını temsil eden Hizbullah milisleri ve Yemen’deki Husiler gibi terörist gruplara destek vermesi de bir başka gerekçe olarak gösterilebilir.
İran rejimi, birbirine karışsa bile, herhangi bir mezheple hiçbir ilgisi olmayan baskıcı bir politik tiranlıktır. Hatta İran’ın mezhep ortakları olduğu düşünülenlerle bile bu rejimin bir alakası yoktur. Farisi kibrine dayanan ve dini bir mezhep kıyafetine bürünen bu sistem sadece kendisini kabul ediyor, topraklarını işgal ettiği Ahvaz Arapları da dâhil diğer uluslarla bir arada yaşamıyor. Ahvaz Arap Devleti, Pers rejimi tarafından sindirildi ve halkı bastırıldı.
İran rejiminin dünyayla krizi, mollaların uyguladığı saçma şantajdan, medyanın yanlış bilgilendirme kampanyalarından ve “Büyük Şeytan” sloganlarıyla doldurulmuş içi boş söylemlerden daha büyük ve daha derindir. Bu durum, İran rejimini komaya soktu ve siyasi açıdan oryantasyon bozukluğu yaşamalarına neden oldu. Bazı durumlarda fırsatları değerlendirme ve siyasi şantaj yapma girişimlerine rağmen sürekli izlediği çarpışma yöntemi, özellikle bölge ile onu kalıcı bir yalnızlık durumuna itti.