Hamad Macid
TT

Mollalar rejimine karşı parlayan öfke

Irak ve Lübnan’daki kitlesel hareketlerin kıvılcımı İran’a da ulaştı. Mezhepçiliği, kibri, kana susamışlığı, terörü, askeri gücü, baskıcı yönetimi, bölgedeki birkaç ülkeyi kapsayan yayılmacılığı ile İran rejimi, kitlesel halk hareketlerinin ülkesine ulaşmayacağını zannediyordu. Ama hayalkırıklığına uğradı. Çünkü devrim, ayaklanma, protesto ve gösterilerin kıvılcımı, sınır tanımadan, kontrol noktalarına takılmadan ve engelleri aşarak şehirleri, bölgeleri ve ülkeleri dolaşır.
Irak ve Lübnan’da protestolar başladığında Tahran, sanki Irak ve Lübnan, İran eyaletleriymiş gibi protestocuları uyaran açıklamalar yayınladı. Bütün totaliter diktatör rejimleri gibi bu protestoları dış komplolara bağladı. Nitekim İran rejimi ülkesindeki son halk hareketinin suçlusu olarak da dış güçleri seçti. En büyük mollaları Ali Hamaney, “Karşı devrim ve İran’ın düşmanları, her zaman kaosu destekliyor ve istikrarı sarsıyorlar” diye konuştu. Oysa bunu yapan ta kendileri.
İran’da halk hareketinin patlak vermesinin nedeni sadece benzin zammı değil. Bütün ülkeler, yakıta veya diğer ihtiyaç maddelerine zam yapar ama bu çoğunlukla, halk kitlelerini harekete geçirip şiddetli protestolar düzenlemelerine neden olmaz. İran’da yaşanan ve yaşanmaya devam eden olayların asıl nedeni, ülkenin petrol ihracatından elde edilen gelirlerini, devrimi ihraç etme adı altında dış maceralarına harcayan rejimin çılgınca davranışlarıdır. İran devrimini, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’e ihraç edebildi. Lübnan Hizbullahı gibi bazıları bölge orduları kapasitesinde olan milis güçleri kurdu. Bu ülkelerdeki politikacıların bağlılığını satın aldı. Bütün Arap ve İslam ülkelerine uyarıcı ve itici misyonerlerini gönderdi. Müdahalelerini haklı göstermek adına hedef ülkelerde istikrarı sarsabilmeleri için onlara askeri eğitim verdi.
Sonuç olarak harcanan bu büyük çabalar, ulusal ekonomiyi ve İran’ın gelişimini ve kalkınmasını etkiledi. İran’daki mollalar rejimi, halkının refahına ve gelişimine gereken önemi vermedi. Bunun doğal sonucu olarak da İran’da, halkın ülkesinin dünyadaki dördüncü en büyük petrol rezervine sahip olduğunu bilmesinin tutuşturduğu ve kışkırttığı öfkeli ayaklanmalar, kızgın protestolar patlak verdi. Çünkü bu yaralı ve zulme uğramış halk, ülkesinin sahip olduğu büyük rezervlere ve zenginliklere rağmen rejimin bu politikaları nedeniyle yoksulluk içinde boğulur bir hale gelmişti.
Ateşi pek çok İran şehrine ve köyüne yayılan bu halk hareketi başarılı olup gerçek bir devrime dönüşecek mi? Bu kesin değil. Çünkü daha önce de İran’da, kana susamış mollalar rejiminin kan ve ateşle bastırmayı başardığı birçok ayaklanma yaşandı. Sözgelimi, 2009 yılında Ahmedinejad’ın ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından başlayan Yeşil Hareket ve 2017 yılındaki protestolar gibi. Şimdiki protestoların da mollalar rejiminin iktidarına son vermekte başarılı olacağı kesin değil. Ancak kesin olan, halk hareketlerinin tekrarlanmasının gizli öfke ve huzursuzluğun boyutuna dair güçlü bir gösterge olduğudur. Kesin olan bir başka nokta da tekrarlanan bu halk hareketlerinin aynı zamanda yönetimin dayanaklarını salladığıdır. İran rejimi her seferinde böyle ucuz kurtulamayabilir.