Hasan Ebu Talib
TT

Yeni Sudan ve Nahda Barajı

Sudan’ın Etiyopya’nın Nahda Barajı meselesine ilişkin tutumunun değişken olduğu bir sır değil. 2011-2013 arasındaki kısa dönemde Sudan, 18,5 milyar metreküp su payını korumakta istekli görünüyordu. Sonrasında bu tutumu, tarafsızlığa evrildi.
Daha sonra ise eski rejimin gölgesinde 2013 yılından sonra tamamen değişti. Bunun, herhangi bir rahatsızlık ya da olumsuz etkiye neden olmayıp yalnızca fayda sağlayacağına dair Sudan halkına hiçbir kanıt sunmadan Etiyopya’yı destekleyen bir tutum benimsedi.
Kimilerine göre Beşir rejiminin, Sudan halkının çıkarlarına karşı olan bu tutum değişikliğine gitmesinin nedeninin, Etiyopya’nın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Ömer el-Beşir’in yargılanması için teslim edilmesi talebine karşı gelen tutumu olduğunu belirtiyorlar.
Buna karşılık olarak el-Beşir de ülkesinin Nahda Barajı’na yönelik temkinli tutumunda değişikliğe gitti. Etiyopya’nın kendisine verdiği manevi destek karşılığında Nahda Barajı projesini desteklemeye ve övmeye başladı.
Sudan, bu nispi tarafsızlık ile tam taraftarlık tutumu arasında gidip gelirken Nahda Barajı meselesi, sanki sadece Mısır ve Etiyopya arasında bir mesele ve Sudan’ın tek yapması gereken de bu mücadalenin sonucunu beklemekmiş gibi görünmeye başladı.
Sudan’ın benimsediği bu 2 farklı tutum, Beşir rejiminin 2013 yılından devrilene kadar takip ettiği politikaların bir sonucudur. Dolayısıyla yeni siyasi sistem, eskisinden farklı bir vizyon benimsemelidir.
Bununla Sudan’ın Mısır’ın tarafında yer almasını ve Etiyopya’ya düşman olmasını kastetmiyoruz.
Her şeyden önce bizzat Sudan halkının çıkarlarının tarafını tutmasını kastediyoruz.
Şu anda Sudan medyasında, baraja ilişkin yeni değerlendirmeler yapılıyor. Tarım, sulama, tarih ve barajlar konusunda uzman akademisyen ve politikacılar, Etiyopya’nın Nahda Barajı meselesi ve etkileriyle ilgili farklı değerlendirmelerde bulunmaya başladılar. Bu değerlendirmeler eski rejimin meseleye yönelik tutumuna egemen olan duygusal dozu azalttı.
Zira eski Devlet Başkanı Beşir ve İhvancı (Müslüman Kardeşler) rejiminin önde gelen isimlerinin Nahda Barajı’na yönelik tutumları duygusaldı. Sudan halkına olumsuz etkileri kesin olsa da Mısır’a zarar verecek her şeyi memnuniyetle karşılıyorlardı.
Buna karşılık halihazırda Sudan medyasında yayınlanan bilimsel ve ulusal incelemeler, Sudan’ın politik, güvenlik ve ekonomik ulusal çıkarlarını dikkate alan bir tutum benimsemesi gerektiği çağrısında bulunuyor. Ayrıca sonuçların yetkinlikleri ve uzmanlıkları ile tanınan uzmanlar tarafından bilimsel kriterlere göre analiz edildiği ve gerçeklerin anlatıldığı şeffaf bir topluluk diyaloğu başlatılması gerektiğini ifade ediyor.
Bunun ocak ayının ortalarına kadar düzenlenecek 4 farklı teknik toplantıda Sudanlı müzakerecilerin benimseyeceği tutumun netleştirilmesi için bir ön hazırlık olabileceğini belirtiliyor.
Bu toplantıları düzenleme kararı, ABD Hazine Bakanı’nın gözetiminde ve Dünya Bankası’nın katılımı ile 3 ülkenin dışişleri bakanları arasında Washington’da 6-7 Kasım’da gerçekleştirilen istişare toplantılarında alınmıştı. İlk turu da bu hafta başında Addis Ababa’da başladı.
Sudan heyetinin, Beşir döneminde düzenlenen teknik toplantılara katılan ve Etiyopya’nın bakış açısını ve taleplerini destekleyen heyetin aynısı olduğu biliniyor. Ancak şimdi zaman değişti.
Mısır’ın önerilerinin 3 devletin çıkarlarını adalet ve denge ile koruyacak şekilde göz önüne alınacağına şüphe yok. Etiyopya’nın kalkınma ve özellikle de elektrik üretimi hedeflerini gerçekleştirecek, Sudan ve Mısır’ın hayat kaynağı olan Nil’deki haklarını gözetecek tekliflerin dikkate alınacağı kesin.
Sudan’da barajlar ve yönetimi, yasal ve kalkınma boyutları konularında çok sayıda uzman ve uluslararası üne sahip birçok sembol isim bulunuyor. Sudanlılar, eski rejim döneminde Nahda Barajı’nın neden olabileceği sonuçlar ve muhtemel tehlikelere ilişkin Sudan stratejisini belirlemede bu uzmanlara etkin bir rol oynama izni verilmediğini biliyorlar. Bunlar arasında hem Sudan içinde hem de dışında herkesin takdirini kazanmış birçok isim var.
Sözgelimi; Anayasa Profesörü Ahmed el-Müfti, eski Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Kemal Ali, eski UNESCO su uzmanı Profesör Tac es-Sir, eski Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yahya Abdulmecid, Profesör Ahmed el-Reşid Seyyid Ahmed Kureyş gibi. Bunların hepsi de sağlam bilimsel kanıtlar ile Sudan ve Mısır’ın, elektrik üretimi için 11 milyar metreküp yeterliyken 74 milyar metreküp kapasiteyle inşa edilen bir baraj nedeniyle karşı karşıya kalacağı tehlikelere odaklandılar.
Nitekim dünyanın en ünlü, baraj inşaatı ve yönetimi alanında en deneyimli ABD Barajlar Kurulu, daha altmışlı yıllarda elektrik üretimi için 11 milyar metrekübün yeteceğine işaret etmişti.
Bu uzmanlar, duygusal değerlendirmeleri ve el-Beşir döneminde baskın olan politik hileleri bir kenara bırakmayı talep ediyorlar.
Bunun yerine gelişim, su, çevresel ve ekonomik temelli yaklaşımlara, bilimsel temellere ve saha çalışmalarına dayanan bir tutumun benimsenmesi çağrısında bulunuyorlar.
Bunların yanısıra başka uzmanlar da görüşlerini özgürce dile getirmeye başladılar. Bunların arasında Haydar Yusuf da yer alıyor. Yusuf, Etiyopya’nın inşa ettiği barajın bölge için son derece tehlikeli olduğunu, bundan ilk zarar görenin Sudan halkı olacağını düşünüyor. Yusuf’a göre barajın çökmesi muhtemel ve bu durumda Sudan’ı tamamen yok edebilir. Ciddi çalışmalardan yoksun olduğunu da ekliyor. Barajın bütün taraflar için yararlı, mantıksal ve bilimsel çıkarlardan uzak bir siyasi proje olduğunu belirtiyor. Kimileri de tarihin yeni nesiller tarafından artık bilinmediğini ifade ediyorlar.
Benishangul-Gumuz Bölgesi ile ilgili bir araştırma yayınlayan Faysal Avad Hasan da bunlardan biri. Faysal’a göre aslında bir Sudan toprağı ve halkı Sudanlı olan bu bölge, büyük altın ve gümüş rezervlerine, dünyadaki en kaliteli mermer rezervine sahip olduğu için Ümit Burnu’nun en verimli bölgelerinden sayılıyor. Araştırmasında ayrıca bu bölgenin Etiyopya’ya ait olduğunu kanıtlayan hiçbir belge olmadığına da işaret ediyor.
Halid el-Tijani el-Nur ise geçen ayın sonunda yayınlanan yazısında, meselenin sadece Sudan’ın su payına ilişkin tehlikelerle sınırlı olmadığını, güç dengesinin Mısır ve Sudan’ın aleyhine Etiyopya’nın lehine olacak şekilde yeniden oluşturulması ile bağlantılı olduğunu yazdı. Ona göre Nahda Barajı, elektrik üretimi için bir teknik projeden ya da Etiyopya’nın kalkınmacı ve gelişmeci projesini hayata geçirmesini sağlayacak bir araçtan çok daha fazlası. Etiyopya’nın bölgede jeostratejik dengeleri yeniden şekillendirmesini, Doğu Nil havzasına ortak ülkelerin hayat kaynaklarına egemen olmasını, bölgesel ve kıtasal rolünü üst düzeye çıkarmasını, hesaplarını yeniden düzenlemesini sağlayabilecek oldukça önemli bir araç. Bunun yanında El-Nur, yeni hükümetin ülkenin çıkarlarını göz önüne alarak bu hayati meseyi ele almak için harekete geçmesi gerektiğini de ekledi. Ahmed el-Müfti ve Taj el-Sir de bu görüşe katılıyorlar.
Hamduk hükümetinden, Sudan’ın Nahda Barajı’na yönelik tutumunu teknik, politik ve güvenlik boyutu ile yeniden gözden geçirmek için uzmanların da katıldığı acil bir Egemenlik Konseyi ve Bakanlar Kurulu toplantısı düzenlemesini talep ettiler. Diğer ilgili ülkelerin çıkarlarına zarar vermeden Sudan’ın çıkarlarına hizmet edecek açık ve yeni bir strateji belirlenmesi çağrısında bulundular.
Peki yeni Sudan herkesten önce kendi çıkarını temel alan bir strateji belirleyebilecek mi?
Yoksa sadece muhtemel değil aynı zamanda kesin ve güçlü olan bütün tehlikeleri ile ülkenin geleceğine egemen olan devrik rejimin politikalarını mı sürdürecek?