Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Aramco ve Suudi Arabistan reformu

Mısır’da yerel borsalar ve elbette uluslararası borsalar hakkında çok şey bilenlerden olmadığımı söylemeye gerek yok. Borsa hakkında bildiğim, ekonomistlerin kendi tecrübeleri uyarınca sık sık “sadece birine güvenilmemesi” gerektiği konusunda uyardığı bazı belirtilerin olduğudur. Yine ekonomistlerin dediği gibi bu belirtiler, ekonominin esenliği, sağlıklı olup olmadığı, gücünü koruyup korumadığı, tökezleyip tökezlemediği yahut bir zayıflık ya da hastalıktan mustarip olup olmadığına işaret eden bir kanıtlar dizisidir.
Fakat 11 Aralık Çarşamba gününün, gerek Suudi Arabistan tarihi gerekse de uluslararası ekonomi tarihinde bir dönüm noktası olduğu kesindir. Bu dönüm noktası, 2030 Vizyonu’nun eşlik ettiği Suudi Arabistan tarihindeki en büyük reform sürecinin 2015 yılında başlamasının ardından bu yıl nihayet gerçekleşmiş oldu. 2015 yılında reformlar başladığında açıklanan hedef, Saudi Aramco şirketinin hisselerinin %5’inin ilk olarak Suudi Arabistan’ın Tadawul borsasında daha sonra da uluslararası borsalarda halka arz edilmesiydi. Bu açıklamanın üzerinden 4 yıl geçti. Ama geç olması hiç olmamasından daha iyidir diyebiliriz. Daha da iyisi, bu gecikmenin içinde reform ve nasıl gerçekleşeceğine ilişkin yararlı bir bilgelik de taşımasıydı.
Son birkaç yılda Suudi Arabistan’da ekonomi, sosyal ve kültürel alanda yaşananlar, akıl almaz bir düzeyde. Bu tarihten önce, Suudi Arabistan devleti reformlar yapmıyor değildi. Ancak, bu reformlar oldukça yavaştı. Her zaman dikkatli olma ve kademeli olarak ilerleme çağrısında ve uyarısında bulunan çağrılarla kaplanmış olurdu. Nitekim reform için sürekli baskı yapılan Batılı ülkelerde bile, çok geçmeden reformun politik ve sosyal etkilerine karşı uyarılar yapılır. Suudi Arabistan’da ise liderlik, artık reformun daha fazla geciktirilemeyeceği kanaatine ulaşmıştı. Çünkü dünya ülkeleri ilerlemekten ve yarışmaktan geri durmuyorlardı. Sahip olduğu güç ve konuma göre yaşamak Suudi Arabistan’ın da hakkıydı. Ayrıca Suudi Arabistan yalnızca bir petrol ülkesi değil çok daha fazlasıydı. Bütün bunların ötesinde, Suudi Arabistan gençliğinin, dünyayı tanıyan ve dünyanın da onu tanımasının zamanının geldiği Sünni bir çoğunluk oluşturması vardı.
Aramco’nun halka arzına sıra geldiğinde, Suudi Arabistan’daki reformist ortam bu büyük adıma hazırdı. Dünyanın Suudi Arabistan’dan tek temennisi, kadınların araba sürmelerine izin vermesiydi. Bu reform aynı zamanda Suudi Arabistan’da kadınların özgürleşmesi sürecine de katkı sağladı. Kadınlar artık sadece anne yâda kız kardeş değil, derin ve uzun tarihi olan bir anavatana dönüşen devletin inşasına katılan kadın işçiler oldular. Suudi Arabistan’ın, dünyanın en iyi üniversitelerinden en yüksek derecelerle mezun olmuş kadınlardan oluşan bir ordusu varken dünyanın dört bir yanından işgücü ithal etmesi mümkün değildi.
2030 Vizyonu yalnızca kadın ve erkek olarak insanların yeniden keşfedilmesi değil anavatan ve tarihinin de yeniden keşfedilmesiydi. Nitekim bu keşif, tarih öncesine uzanan buluntulara ulaşılmasına yol açtı. Bu da, Hac mevsimi ile bilinen dini seyahate eklenen kültürel seyahate yönelik bakış açısını etkilediği gibi Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz kıyılarını ve sahillerinin kapılarını da açtı. Mısır ve Suudi Arabistan arasında deniz sınırlarının yeniden çizilmesi, Suudi Arabistan’ın batı, Mısır’ın ise doğu yönünde coğrafi yapısını yeniden kurdu. Bu adımın ardından, Sina’daki iskan projeleri ve Suudi Arabistan’daki Neom projesi ile Akabe Körfezi’nden Sina Yarımadasına Mısır’ın vizyonu Suudi Arabistan’ın vizyonu ile örtüştü. Sadece tarih değil coğrafya da değişti.
Suudi Arabistan’da çok şey değişti. Kendisini ziyaret edenler artık her seferinde onu yeniden keşfetmek zorunda kalıyor. Saudi Aramco şirketinin halka arz edileceği tarih olarak 11 Aralık belirlendiğinde bu açıklama kendi içinde büyük bir adımdı. İlk halka arzda (IPO) hisse senedinin işlem gördüğü başlangıç fiyatını belirlemek, daha sonra başvurular için bu fiyatları şirket ve kuruluşlara sunmak ve son olarak o büyük günde halka arzı gerçekleştirmek de büyük adımlardı.
Bu süreç aynı zamanda bir yarış gibiydi. Zira Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Saudi Aramco şirketinin değerini 2 trilyon dolar olarak açıklamıştı. Batı’da ise, belki de petrol fiyatlarının düşmüş olması nedeniyle bunun abartılı bir rakam olduğu tahmin ediliyordu. Her ne kadar şirketin değerinin, kendisini küresel şirketler arasında ön saflarında yer almasını sağlayacak kadar yüksek olduğu vurgulansa da tahminler 1.5 trilyon dolar civarındaydı. Gerçekte ise, şirketin hisseleri halk arz edildiğinde, yapılan alımlar ile Aramco’nun pazar değeri 1.88 milyar dolara yükseldi.
Bu oran ile piyasa değeri 1.2 milyar dolar olan Apple, 1.1 milyar dolar değerinde olan Microsoft ve Çinli Alibaba şirketlerini geçti. Ama bu bir son değildi. Bu konuda hala yeni veriler geliyor. Sözgelimi, Suudi Arabistan Tadawul Borsası’nın, Kanada ve Almanya’nın önüne geçerek uluslararası sıralamada dokuzuncu sıraya yerleşmesi gibi. Bütün bunlar, daha Aramco hisseleri diğer uluslararası borsalarda da işlem görmeye başlamadan gerçekleşti.
Bu olay genel olarak, uluslararası basında ve medyada, belki de Batılı olmayıp Arap olan bir şirket dünyanın diğer şirketlerinin önüne geçmiş olduğu için büyük bir ilgiyle ele alınıyor. Ancak Aramco’nun tanıtımının yapılması da İran ve müttefiklerinin Aramco’nun tesislerini hedef alan saldırılarından doğan zor koşullarda bir nevi meydan okumaydı. Bu saldırının ardından teorik ve pratik olarak koşullar, bugünkü sonuçlar için uygun değildi. Bütün bu zorlu koşullar altında halka arzın ertelenmesi ihtimali de vardı. Ancak, bugün halka arz gerçekleştikten sonra bunun en uygun zaman olduğu kanıtlandı. Çünkü halka arz, sınırlı bir ekonomik süreç değildi. Aksine, Suudi Arabistan’ın petrolden endüstri, hizmetler ve turizme ekonomisini çeşitlendirmek için birden fazla düzeyde gerçekleştirdiği kapsamlı ekonomik reform sürecinin önemli bir bölümüydü.
İlginç olan, Suudi Arabistan’ın hiçbir zaman sosyalist bir ülke olmamasına rağmen ekonominin petrole dayanan doğası nedeniyle devletçi bir ekonomiye sahip olmasıydı. Yani devlet petrolün yanısıra diğer bütün ekonomik sektörleri de kontrol ediyordu. Devlet, üretim ücretlerini ve tüketimi desteklemek için piyasaya ve fiyatlara müdahale ediyordu. Ancak, son birkaç yılda olup bitenler, Suudi Arabistan ekonomisini bağımsızlaştırma ve aktifleştirme süreciydi. Öyle ki Suudi Arabistan, İş Yapma Kolaylığı Raporu’nda hızlı bir şekilde üst sıralara yükseldi. Bunun yanısıra, dünyanın farklı yatırım bölgelerinin çoğunda etkinliği kanıtlanan özel sektörün birçok alanda önü açıldı. Kısacası; 2030 Vizyonu gerçekten de uygulanıyor.
Aramco, büyük öneminin yanı sıra Suudi Arabistan’daki reform yolunda dönüm noktasını temsil etmektedir. Bu noktaların hepsi devletin yönelimlerini belirlemektedir. Yeni reform adımının belki de en büyük faydası, sadece 5 yıl içerisinde gerçekleştirilen büyük reform sürecine dikkat çekecek olmasıdır. Suudi Arabistan 5 yıl gibi kısa bir sürede bu noktaya ulaşabildiyse kim bilir 10 yıl içerisinde nereye ulaşacaktır?