Meşal Sudeyri
TT

​Kabe’ye girdiğimde

Joseph Bates’in 18. yüzyılda Mekke-i Mükerreme’ye yaptığı geziyi anlattığı kitabını okudum.
Bates kitabında Kabe-i Şerif’e girişini şu şekilde anlatıyor;
“Orada kaldığım altı hafta boyunca Kabe’nin kapıları sadece iki gün açıldı. Bir gün erkekler bir gün de kadınlar için. Kabe’nin içine iki kez girme fırsatı elde ettim. Bu büyük bir şanstı. Çünkü Kabe’ye girdiklerinde çevrelerine bakınanların gözlerinin kör olacağını söyleyen binlerce hacıya bu nasip olmamıştı. Doğrusu bu sözleri dikkate almadım ve Kabe’nin içini inceledim. Ortada, üzerine demir bir çubuğun monte edilmiş olduğu ve çatıyı destekleyen iki tahta sütundan başka bir şey görmedim. Bu demir çubuğa da nadiren yakıldığını düşündüğüm üç gümüş kandil asılıydı. Kabenin zemini ile duvarları mermerdendi. Mermer duvarlarda bazı yazılar vardı ama onları okumak için yeterli vaktim yoktu. Her ne kadar iç duvarları mermer olsa da hacıların boylarını aşan bir yüksekliğe kadar ayrıca ipekten bir kumaşla örtülmüştü. Hacılar Kabe’nin içinde sadece birkaç dakika kalabiliyorlardı çünkü dışarıda içeriye girmek için sıra bekleyenler vardı. Bazı hacılar ziyaretlerini tamamlayıp çıkarken onların yerlerini başkaları alıyordu. Bütün bunlar sona erdikten sonra Kabe’nin içi zemzem suyu ile yıkandı. Kabe’nin kapısına ulaşmak için konulan merdiven kaldırıldı. O zaman Kabe’nin yıkanmasında kullanılan sudan almak isteyen insanlar nedeniyle kapının altında bir izdiham yaşandı. Sudan alabilenler bunu başlarını döktüler ya da bedenlerini ıslattılar. Hatta bazıları bu suyu içti.
Kabe’nin temizliğinde kullanılan süpürgeler ise kırılıp küçük parçalara ayrılarak toplanan hacıların üzerine serpiştirildi. Bu küçük parçalardan birine sahip olan bunu kutsal bir hatıra olarak saklıyor.
Son.”
Ben de bir kez Kabe’nin içine girme şerefine erdim. Orada dört rekat namaz kıldım. Kıyafetimin ıslanmasına önem vermeden onun yıkanmasına katkıda bulundum. Hala hayatta olan bir arkadaşım, Kabe’nin içine gireceğimi duyunca bir gün önce beni ziyaret ederek Kabe’nin içini yıkarken kullandığım süpürgeyi daha sonra kendisine bağışlamamı rica etti. Çıktıktan sonra süpürgeyi ona verdim. Çok sevindi ve teşekkür etti.
Daha sonra süpürge için yeşil ipekten bir kılıf yaptırdığını ve annesine hediye ettiğini, onun da yanında süpürge olmadan uyumadığını öğrendim.
Kabe içinde namaz kılmaktan bahsetmişken, Resullah’ın (s.a.v), “Benim için yeryüzü temiz ve mescid kılındı” hadisinde buyurduğu gibi yeryüzünün her yerinde namaz kılanabileceğini, sadece tek bir yerde kılınamayacağını biliyor muydunuz? Bu yerde Kabe’nin çatısıdır.
Bunu, dini bir vaaz verdiği sırada bir cami imamından duydum.