Charles R. Lister
Ortadoğu Enstitüsü Terörle Mücadele Bölümü Başkanı
TT

İdlib'in kaderi Suriye'nin geleceğinin çehresini belirliyor

Suriye rejimi ve Rus kuvvetlerinin İdlib'e yönelik acımasız saldırılarına yeniden başlamasının ardından geçen son dört hafta içerisinde 300 binden fazla Suriyeli evlerinden oldu. 2019'un başlarında, 5 ay süren bir saldırı sonrasında yüz binlerce kişi yerinden olmuş ve binden fazla sivil hayatını kaybetmişti.
Suriye'nin toplam alanının yaklaşık yüzde 3'ünü temsil eden İdlib bölgesinde halihazırda yaklaşık 3,5 milyon sivil yaşamaktadır. Mevcut nüfus tahminlerine göre bu rakam, Suriye'deki toplam 17 milyonluk nüfusun yüzde 20'si anlamına geliyor. Küçük bir alanda bu kadar kalabalık bir nüfusun bulunması, onları sivil topluluklar ve altyapının yanı sıra okullara, hastanelere veya pazarlara saldırılar düzenleyen Suriye ve Rus uçakları için kolay hedefler haline getiriyor.
Bu sırada dünya bütün bu olan biteni sessizce izliyor ve yaklaşık on yıldır ülkeyi kasıp kavuran bu savaş cephesindeki gelişmelere kayıtsız görünüyor. Bununla birlikte İdlib'de olup bitenlerin sonuçları, yıllar boyunca acılar ve istikrarsızlıkla mustarip olan Suriye'nin geleceğinin çehresini belirleyebilir. Suriye rejimi ve Rus ortakları savaş boyunca en acımasız operasyonlarını gerçekleştirirken uluslararası arenada görünen sessizlik bu acımasızlığa bilfiil destek olarak değerlendirilebilir. Bu durumun içerdiği insani risklerin ciddiyeti göz önüne alındığında, burada yaşananların tam teşekküllü bir trajedi olduğunu söyleyebiliriz. Rejim tarafından gerçekleştirilen önceki operasyonlardan farklı olarak, bu sefer İdlib sakinlerinin kaçması için bir yol görünmüyor. Kuzeybatı Suriye'nin sakinlerinin çoğu, bugün hala var olan aşırılık yanlılarının baskın mevcudiyetine defalarca karşı çıktılar. Suriyelilerin bazılarını aşırılık yanlısı grupların kucağına iterek onları riske atıyoruz.
2016 ve 2017 yıllarında Suriye içerisindeki Esed karşıtı hareketleri desteklemeyi durdurmaya yönelik toplu kararımız, son yıllarda Suriye rejimi için birbirini izleyen bir dizi askeri zaferin yolunu açmakta doğrudan bir rol oynadı. Bir zaman mutedil muhalefet veya ana akım muhalefet olarak tanımlanan şey, bugün önemini tamamen kaybetti. Eski ortaklarımızın çoğu savaşı tamamen terk etti ve Türkiye, Ürdün veya Avrupa'ya sığındı. Bazıları kendilerini Türkiye'ye sattı ve Kuzey Suriye'de veya Libya'da bir paralı asker maaşı karşılığında devrimci tutumlarından vazgeçtiler. İdlib'deki mücadeleye katılan kişiler hala çok az.
Bu güzel gazetede yazdıklarım da dâhil olmak üzere daha önceki yazılarımda, Beşşar Esed’in savaşı kazanamadığını, sadece hayatta kaldığını söyledim. Esed’in kontrolü altında tuttuğu devlet ve millet ise parçalanmış ve dağılmış bir durumda. Burada, gerçek anlamıyla yeniden yapılandırma sürecine ulaşma imkânı yok. DEAŞ ve el-Kaide örgütleri Suriye topraklarında hala köklü bir şekilde varlıklarını devam ettiriyorlar. Aynı şey Hizbullah ve İran tarafından kontrol edilen birçok milis için de geçerli.
Ülkenin ekonomik olarak çöktüğü şu zamanlarda yolsuzluk her zamankinden daha büyük. Ayrıca Rusya sınırdan Suriye'ye akan tüm insani yardımları sona erdirmeye kararlı görünüyor. Bu durum, uluslararası toplumu yardımları Şam'daki rejimin kapılarından geçirmek zorunda bırakıyor. Bundan dolayı, rejimin kontrolündeki bölgelerin dışında yaşayan milyonlarca Suriyeli, 2020 yılı boyunca yardımlardan mahrum kalacaklar gibi görünüyor.
Bütün bu olumsuz atmosfer altında Esed karşıtı devrim ise yenilgi olmaksızın varlığını sürdürüyor olsa bile ana akım muhalefetin Suriye'de kaybolma noktasına gelmesi, aralarında DEAŞ ve el-Kaide’nin de bulunduğu aşırılık yanlıları için fırsatlar oluşmasına yol açıyor. Bununla birlikte, durumdan yararlanma olasılığı en yüksek olan taraf, daha önce el-Kaide'ye bağlı olan ve şu anda İdlib'in çoğunu kontrol eden Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi görünüyor. Pek çok devrimci çevre onlara nefret ve şüpheyle yaklaşıyor olsa bile Heyet Tahrir eş-Şam, yetkinlik bakımından en ön sırada geliyor. DEAŞ ve el-Kaide’ye bağlı olan Hurras ed-Din (Dinin Muhafızları) açık ve ilan edilmiş bir küresel gündeme sahip. Heyet Tahrir eş-Şam ise dikkatini sadece Suriye sahnesine odaklamış durumda.
Heyet Tahrir eş-Şam lideri Ebu Muhammed el-Cevlani, 24 Aralık'ta yayınlanan açıklamasında, Suriye devriminin durumunu değerlendirdi ve grubun gelecekteki vizyonuna dair bir pencere açtı. Suriye’de dkuz yıldır devam eden savaşa atıfta bulunan el-Cevlani, Suriye devletinin çökmesinin devrimin başarısızlığı değil, bilakis başarısı olduğunu söyledi. Ayrıca Esed’in bugün artık pek bir önemi olmadığını kaydettiği açıklamasında, Suriye'nin Rus ve İran işgali altında olduğunu ve bu durumun bağımsızlık için silahlı bir mücadeleyi zorunlu hale getirdiğini belirtti. Onun bu mesajı, Esed rejimine ve müttefiklerine karşı gelen Suriyelilerin geniş bir kitlesine yönelik gibi görünüyor.
DEAŞ’ın ‘Siyonistler ve Haçlılara’ karşı küresel mücadelesini sürdürdüğüne ilişkin konuşmanın devam etmesi ve el-Kaide’nin bölünmesiyle birlikte Heyet Tahrir eş-Şam’ın bu mesajı devrimi kendine doğru çektiğine işaret ediyor. Bu kesinlikle tehlikeli bir mesaj. 2020'nin başında bulunduğumuz şu zamanlarda İdlib, Suriye içinde yoğun bir çatışma alanı olmaya devam edecek gibi görünüyor. Ayrıca Türk-Kürt, Arap-Kürt ve İsrail-İran düşmanlıklarının devam etmesinin yanı sıra, ihtimal dahilindeki bir diğer husus ise DEAŞ’ın yavaş ve sürekli bir şekilde kendini toparlamasıdır. Ancak bundan daha önemli olan, 2020 yılının Suriye içindeki çok sayıda bölgede silahlı direnişin yayılma yılı olması ihtimalidir.
Esed rejiminin reddedilmesi, acımasız ve yozlaşmış uygulamaları ve birçokları tarafından hissedilen derin hoşnutsuzluk gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda Heyet Tahrir eş-Şam gibi örgütler, ülke çapında geniş bir gerilla hareketine liderlik etmeye ehil görünüyor. Bu durum Ortadoğu için büyük bir endişe kaynağı olmalı. Tek çözüm Suriye'de gerçek adaleti kökleştirmek ve hesap verebilirlik ilkesini temin etmektir. Suriye'nin komşuları, uluslararası toplumu bu yöne sevk etmek konusunda sorumluluk sahibi olan devletlerin başında gelmektedir.
*Şarku'l Avsat'a Özel