Bülent Şahin Erdeğer
TT

Erken evlilik mağdurlarının sorumlusu yasama ve yürütme ama Allah neden kızıp deprem yapıyor?

Prof. Dr. Bedri Gencer yaşanılan depremler sonrası "Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak, gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı" diye tweet atmıştı.
Bu mesaj pek çok kesimin tepkisini çekmiş olay yeni polemikleri tetiklemişti. Gencer de "Mesajım, sık sık yaptığım gibi, dinen meşru yaşta evlendikleri halde hapse atılan babaların çocuklarının ahının tutacağı uyarısından ibaretti" açıklamasında bulunmuştu.
Son olarak Türkiye Komünist Partisi (TKP) gençlik kolları Türkiye Komünist Gençliği (TKG) düzenlediği eylemle Gencer'i tekrar gündeme taşıdı. TKG protesto eylemi sonrası yayınladığı açıklamada "Bedri Gencer isimli “profesörün” dersini protesto ettik. Ardından pek çok arkadaşımız dersi bırakmak için dilekçe verdi. Gericilik ülkemizde yaşayan gençleri, kadınları her geçen gün daha fazla tehdit ederken böylesi insanların üniversite kürsülerini işgal etmiş olmasını kabul etmiyoruz. Bugün bu şahsın dersini bıraktık, şimdi de gericiliğin ülkemizin yakasını bırakması için harekete geçiyoruz. YTÜ öğrencileri olarak bu gerici, pedofili şahsın işlediği suçları ortaya sereceğiz. Okuldan gönderilmesi, bir daha hiçbir kamu görevinde bulunmaması ve yargılanması için ne gerekiyorsa yapacağız!" ifadelerini kullandı. Türk solunun militarist ve otoriter agresifliğini içeren bu tip eylemler, barışçıl protestonun ötesine geçip susturma, işten attırma gibi saldırganlıkları içeriyor. Konuyu irdeleme, sağlıklı düşünme ortamı oluşturma gibi kaygıları yok...
Kutuplaşmanın tarafları olarak birbirini besleyen bir kışkırtma, düşmanlaştırma işlevi görüyorlar. Olayı sağduyulu anlamaya çalışan sayısı ise maalesef çok ama çok az.
Önceki yazımda 'Deprem ve musibetler günah işlendiği için mi olur?` sorusuna cevap aradığım için o konuya girmeyeceğim. İsteyen o makaleme bakabilir.
Asıl sorunumuz şu:
1- Konunun kendisinin gerçek boyutu ve yansıtılan boyutu
2- Hocaların, akademisyenlerin zihni bölünmüşlük sendromu
3- Hocaların, akademisyenlerin gündem öncelikleri
4- Sosyal Medya kullanımındaki kontrolsüzlük

1. Konunun kendisinin gerçek boyutu ve yansıtılan boyutu;
Bedri Gencer, Orhan Çeker, Cübbeli Ahmet vb. Gelenekçi isimlere göre ülkemizde Allah'ı kızdırıp deprem yapmasına sebep olacak kadar büyük bir sorun var. Bu sebeple de Allah deprem yaparak Manisa'da Elazığ'da evleri yıkıyor insanları öldürüyor.
Gencer'e vb.'lerine göre "dinen meşru yaşta evlendikleri halde hapse atılan babaların çocuklarının ahı" yüzünden deprem oluyor. O yüzden Gayretullah'a dokunmamalı bu sorunları çözmeliyiz ki musibetlerden korunalım.
Mevzunun aslı ne bir bakalım isterseniz:
Madem Allah adına yani onun bu konuda kızıp deprem vs yapacağını iddia ediyoruz e Allah bize Kitab yollamış ve orada mevzuya nasıl baktığını anlatmış. O zaman Allah adına konuşanlara değil de Allah'a soralım bakalım ne diyor:
Nisâ sûreninin 2. âyetinde yetimlerin mallarının kendilerine verilmesi emredilmektedir. 6. âyette ise nikah çağına kadar yetimlerin sınanması ve nikah çağına girdiklerinde, yani RÜŞD'e erdiklerinde de mallarının kendilerine verilmesi emredilmekte, dolayısıyla 2. âyette mallarının kendilerine verilmesi gereken yetimlerin rüşde erenler olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim sûrenin 3. âyetinde, kendileriyle evlenilmesi söz konusu olan yetimlerin 2. âyette malları kendilerine verilen, yani 6. âyete göre rüşde ermiş yetimler olduğu ortaya çıkmaktadır. “Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece iyi tutumla yaklaşın…” mealindeki En’âm sûresinin 152 ile İsrâ sûresinin 34. âyetleri de konuya açıklık getirmektedir.[1]
Bu iki âyette rüşd çağına kadar yetimlerin mallarına iyilikle muamale edilmesi emredilmektedir.
Nisâ sûresinin 6. âyetinde de evlilik çağına dek yani rüşde erinceye kadar aynı şeyler emredildiğine göre bu âyetlerde geçen “eşuddeh = اشده ” kelimesi ile rüşd aynı anlama gelmektedir. Aynı kelimenin kullanıldığı Yûsuf sûresinin “Yûsuf rüşde ulaştığında ona hüküm ve ilim verdik” mealindeki 22, Kasas sûresinin “Musa rüşde ulaşıp istiva ettiğinde ona hüküm ve ilim verdik” mealindeki 14 ve Ahkâf sûresinin “…Nihayet insan rüşde erdiğinde ve kırkına vardığında…” mealindeki 15. âyetleri de bu kelimeyle ( اشده ) kastedilenin rüşd olduğunu desteklemektedir. Yine aynı kelime Mü’min sûresinin “Sizi önce topraktan sonra meni parçasından, sonra rahme yapışık kan pıhtısından yaratan odur. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır, sonra kuvvetli çağınıza (rüşde) eresiniz, sonra ihtiyarlar olasınız diye yaşatır…” mealindeki 67. âyetinde de aynı anlamda kullanılmıştır.
Velhasılı Allah kızlar adet erkekler ihtilam görür görmez evlenebilir bu helaldir falan demiyor! Aksine evlilik çağından bahsediyor, Rüşd'e yani sosyal sorumluluk alabilecek olgunluğa erişince evlenebileceğini söylüyor.
Bedri Gencer vb.leri ise adet görür görmez kızla evlenilir cinsel ilişki kurulur diyor.
Allah ise buluğa değil RÜŞD'e erince evlenilebilir diyor. Bedrileri değil Allah'ı dinleyin!
Mevcut yasalara dönelim. Medeni Kanun 124/2'de "Hakim 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir" deniyor. Normal evlilik yaşını da 18 olarak belirliyor. Bu açıdan yasanın Kur'an'la uyumlu bir standart getirdiğini görüyoruz.
Evet 18 yaş altı 16-17 yaşlarda yapılan evliliklere dair bir mağduriyet var. Ama bu toplumun az bir kesiminde mevcut ve giderilmeli. Ancak Buradan hareketle 12 yaş evlilikleri sanki dini bir gerekliliği savunur gibi savunmak ya cahilliktir/ahmaklıktır ya da art niyettir.
BM verilerine göre Türkiye'de 20 bin aile, 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için mahkemelerde dava açmış.
16-17 yaşlardaki çocuklar ise zaten hakim izniyle evlenebiliyor.
11-16 arası evliliği neden savunur ki bir insan?
Verilere baktığımızda erken yaşta evlilikler sebebiyle alınan hapis cezası sebebiyle 7 bin civarında kişi mağdur olmuş. Bu yasalardaki boşluklardan kaynaklanıyor. Yürütme bu sorunu çözmeli. Ama Nüfusa oranladığımızda çok az bir kesim. Buradan kalkıp çocuk yaşta evlilikler savunulmamalı. Mağduriyetin karşısındaysanız da bunu depreme Allah'ın kızmasına bağlamak yerine yasama ve yürütmeyi elinde bulunduran yargıya da "sözünü dinleten" iktidardan talep etmelisiniz.
Rakamlara dönelim:
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 verilerinden yaptığı derlemeye göre, ülkede geçen yıl gerçekleşen 569 bin 459 resmi evlilikten 23 bin 906'sını 16-17 yaş grubunda dünya evine giren kız çocukları oluşturdu. Yani bu tip evliliklere de öyle ceberrut bir yasaklama yok.
Yasal olarak izne tabi olarak mümkün olan 16-17 yaş evlilikleri dışında geriye 11-16 yaş arası kalıyor.
Bu yaşlar arasında resmi nikah dışında imam nikahı yapıldığından ve o yaşlarda çocuk doğarsa devlet yasal olarak gayrimeşru çocuk yaptı diye babanın peşine düşüyor.
Bu durumda mahkeme doğrudan tutuklama yerine ailenin gerçekten istismar mı yoksa örfi olarak karşılıklı rıza/imam nikahı ile mi çocuk yaptığını şu an gerçek bir aile yaşantısı olup olmadığını tespit etmesi gerekir. Mağduriyet var ise böyle çözülür.
Bu yaşlarda birinin Rüşde ermediği çok açıkken bunu savunmak fıtrat'a savaş açmaktır. Mesela Akit açıkça kız adet görür görmez evliliği savunuyor. 9'dan 14'e kadar! Akit bununla ilgili pek çok manşet attı. Dileyen arşivlere bakabilir.
2. Hocaların, akademisyenlerin zihni bölünmüşlük sendromu;
Bir sosyolog olarak Sayın Gencer de yukarıdaki tabloyu okuyabilirdi. Ancak o bir Sosyolog olarak değil dini, kişisel görüşleriyle sosyolojik bir olguyu yorumladı ki bu sebeple de yanlış anlamalara, tepkilere ve TKP gibi karşı kutbun mugalatalarına yol açtı. Gelenekçi ya da Modernist fark etmeksizin böylesi bir kişilik/zihin bölünmesi yaşandığını görüyoruz. Örneğin bir hoca kendi uzmanı olduğu alanda muazzam başarılar gösterebilirken başka bir alanda yaptığüı yorumlar bir o kadar dibi bulabiliyor. O yüzden akademideki ya da dışındaki hocaların kendi alanlarında ve o disiplinin standartlarının ölçülerinin çerçevesinde kalarak görüş beyan etmeleri gerekir.
3. Hocaların, akademisyenlerin gündem öncelikleri;
Zihinsel bölünmüşlük gündem önceliklerinin de ters yüz olmasına yol açıyor. O kişi bir konuya fazla yoğunlaştığından sanıyor ki ülkenin ve dünyanın ana gündemi o. Oysa durum öyle değil.
Ipsos MORI araştırma şirketi, Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) adına, Z Kuşağı olarak da bilinen 18-25 yaş arası 10 binin üzerinde gence “İnsanlığın Geleceği” anketi kapsamında sorular yöneltti.
Gençlere insan haklarının ülkelerindeki ve dünyadaki mevcut durumuyla ilgili fikirleri, hangi sorunları en önemli sorunlar olarak gördükleri ve insan hakları ihlallerine son verilmesi konusunda kimin sorumlu olduğunu düşündükleri soruldu.
Ankete katılanlardan dünyanın karşı karşıya olduğu 23 temel sorundan beşini seçmeleri istendi. Toplamda, yanıt verenlerin yüzde 41’i, iklim değişikliğinin dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri olduğunu söyledi. yüzde 36’yla çevre kirliliği, yüzde 31’le de terör/şiddet/işgaller sorunu takip etti.
Ulusal düzeyde yolsuzluk, yüzde 36’lık bir oranla en önemli sorunlardan biri olarak ifade edildi. Bunu yüzde 26’yla ekonomik istikrarsızlık, yüzde 26’yla çevre kirliliği, yüzde 25’le gelir eşitsizliği, yüzde 22’yle iklim değişikliği ve yüzde 21’le kadına yönelik şiddet takip etti.
Dünyanın olduğu kadarıyla Türkiye'nin de sorunları aşağı yukarı aynı. Bu kadar sorun dururken muhafazakar dindarların bazılarının sadece cinsel ahlaka indirgemeleri de bir sorun. İslam Fıkhında "Öncelikler Fıkhı" diye bir şey vardır. Bu vb. sorunlar Gayretullaha dokunmuyor da toplumun az bir kesiminde yaşanan ve basit düzenlemelerle çözülebilecek bir mağduriyet mi dokunuyor?
4. Sosyal Medya kullanımındaki kontrolsüzlük;
Son olarak Sosyal medya aracının kullanıcılarını şekillendirdiğini hatırlatmak gerek. Hele ki Twitter metin olarak çok kısa mesajlara izin veren bu sebeple de yanlış anlatmaya-anlaşılmaya zemin hazırlayan bir araçtır.
Benim orta ölçekli bir makaleyle bile tam anlatamadığım hassas ve çetrefilli konular bir kaç cümle ile yazıldığında iletişim sağlanamaz. O yüzden hocaların ve akademisyenlerin etkinlik duyuruları ve kaynak paylaşımları dışında sosyal medyayı aktif olarak kullanmamaları gerekir.
Kendi alanlarında kitap ve makale gibi eser üretmeleri ders, konferans vb. Sözel etkinliklere yoğunlaşmaları en uygun yol gibi.

[1] Âyete geçen “ حتى يبلغ اشده ” ifadesiyle rüşdün kastedildiğine dair bkz. Şevkânî, Fethu’l-kadîr, Dâru’l-fikr, Beyrut, 1983, II, 177; Komisyon, et-Tefsîru’l-vasît, Kahire, 1977, III, 1357;  Tantâvî, et-Tefsîru’l-vasît li’l-Kurâni’l-Kerîm, Dâru’l-maârif, Kahire, t.y., V, 219; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, (Sadeleştirilmiş Baskı) İstanbul, t.y., III, 547; Vehbe Zuhaylî, et-Tefsîru’l-münîr, Beyrut, 1991, VIII, 104.