Dr. Mustafa Eraslan
Fitoterapi Uzmanı
TT

Badem kabuklarını atık olarak düşünmeyin

Prunus Dulcis boyu 10 metreye kadar uzayabilen; yapraklarını döken ve meyvesi tüketilen (badem) bir ağaçtır.
M.Ö 2000-3000 yılına eski tunç çağına dek uzanan bir geçmişi olup; meyveleri eski Mısır’da Tutankhamun’un mezarında dahi bulunmuştur.
Besin olarak tüketilebilmekle birlikte; bademin sabit yağı kozmetik sektörü dahil doğal cila (ahşap) olarak da kullanılabilmektedir.
Bademden üretilen un glütensizdir ve yüksek miktarda e vitamini içerir.
100 gram badem günlük alacağımız diyet lifinin yüzde 50 sini de karşılayabilir.
Bademin neredeyse yüzde 40-50 si yağdır.
İçerisinde yüksek miktarda B2 vitamini yani riboflavin de bulunur.
Badem dallı zincirli aminoasiterden izölösin, valin ve lösinden zengindir; özellikle sporcu beslenmesinde önerilmelidir (100 gramı yüzde 50’sini karşılar).
Badem ve ceviz gibi yemişleri bol tüketenlerde meme kanserine yakalanma riski 2-3 kat azalmıştır.
Badem floramızı olumlu yönde destekler.
Günlük 10 gram bademin dış derisi veya 56 gram kendisini tükettiğimiz zaman floramızdaki yararlı bakterilerden laktobasiller ve bifidobakterilerin sayısını arttırdığı görülmüştür.
Gelgelelim asıl konuya yani kabuğuna; Bademin kabuklarını atık olarak düşünmeyiniz.
Geri dönüştürülebilir bir materyaldir.
Badem kabuklarının tozu kozmetikte doğal peeling ürünü olarak kullanılır.
Özellikle duş jellerinde, sabunlarda ve yıkama ürünlerinde kullanılabilmektedir.
Bunun dışında kabuklarının güçlü anti-mantar özelliği mevcuttur.
Tinea capitis isimli saç mantarında etkili bulunmuştur.
Hatta badem kabuğunun ince unu lif içeriği, glütensiz oluşu ve bağlayıcı/taşıyıcı özelliklerinden dolayı gıdalara katkı olarak kullanılabilmektedir.
Kabuk biyomateryal olarak ahşap, kompozit yapılara girer.
Yanıcı maddeler ve kömürlerin yapısına girebilip; doğaya ve insan sağlığına zararlı emülsiyonların yerine geçebilir.
Biyoyakıt olarak; pellet ve briket (sıkıştırılmış yanıcı biyokütle) şeklinde de işlev görebilir.
Vurgulamak istediğim nokta şu ki besinlerle ilgili şimdiye kadar paylaşılanlar çoğunlukla yeme yani tüketme kültürü üzerineydi. Ancak bunun böyle olmadığını bilmeliyiz.
Özellikle doğa söz konusu olunca daha yaratıcı olmalıyız; çöp dediklerimizi de kullanabilmeliyiz.