Mustafa Fahs
TT

​Hizbullah, Fahuri ve küpün kulpu

Ajan Amir Fahuri ile Lübnan iktidarı arasındaki fark, birincisinin ajanlığını, maske takmaksızın gündüz gözüyle icra etmesi, ikincisinin ise gizlice gece karanlığında çalışmayı tercih etmesindedir. Yönetimin askeri mahkemeye talimatları doğrultusunda, Fahuri’nin davası normalde tatil olması gereken Pazar gecesi görüldü. Yargıçlar beraat kararını alırken gecenin karanlığından faydalandılar.
Taşın dahi insandan önce ‘mezhep kotasına’ tabi olduğu bilinen bir ülkede, yargının bağımsızlığına güvenmek naiflik olur. Eğer yargıç mazbut bir adam olsa dahi, aldığı kararları destekleyecek mezhepsel ve siyasi taraflar yoksa etkisiz olacaktır. Bu gibi durumlarda, yönetim sorumluluktan sıyrılır ve kararı alan hâkim suçlanır. Fahuri davasında beraat kararı çıktı, ancak Hiyam Hapishanesi’ndeki mahkûmların acısı hala duvarlara kazılıdır. Burada mahkûm olmuş kişilerden merhum Kemil Dahir şöyle yazmıştı: “Ne kadar kolaydı duvarların şiir ezberlemesi, ne kadar zordu senin; unutman, celladın yüzünü…’’
Hizbullah, İsrail ajanı Amir Fahuri’nin askeri mahkeme tarafından serbest bırakılmasını kınamakla bu meseleden sıyrılamaz. Fahuri’nin serbest bırakılmasında ABD baskıları olduğu söyleniyor ki bu muhtemeldir. Ancak ABD’nin hangi siyasiler aracılığıyla mahkemeye baskı yaptığı da açıklanmalıdır. Hizbullah, mahkemeye baskı yapıldığını biliyor muydu, eğer biliyorsa niçin sessiz kalmayı tercih etti? Normal şartlarda Hizbullah’ın kamuoyunu harekete geçirmek için geniş olanakları vardır. Bu gibi durumlarda istediğinde kamuoyunu nasıl yönlendirebildiğini, dostları da düşmanları da yakinen bilmektedir. Daha da önemlisi, askeri mahkemeye baskı yapan siyasi taraf ile Hizbullah’ın bir ilişkisinin olup olmadığıdır. Herkes Fahuri’nin Lübnan’a gelmesine kimin aracı olduğunu ve mesele ortaya çıktığında onu kimin savunduğunu ve beraat edilmesini istediğini bilmektedir.
Mevcut yönetim Lübnanlılara, ABD vatandaşı Fahuri’nin serbest bırakılmasıyla, ABD’nin Lübnan’a uyguladığı baskıların hafifletilmesinin hedeflendiğini ima ediyor. Basında yer alan iddialara göre, Hizbullah müttefiki eski Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil, Hizbullah’tan Fahuri meselesinde yardım istedi, zira Fahuri’nin tutuklu kalması, ABD ile ilişkilerini zedeleyebilirdi. Bu durumda Hizbullah, Basil’in çıkarlarını tüm ulusal, ahlaki çıkarlara öncelemiş oldu, çünkü Basil’in Washington’un kısas ihtimalinden kurtarılması gerekiyordu. Basil’in uluslararası çevrelerdeki itibarının korunması Hizbullah’ın lehineydi. Hristiyan bir figür olarak sağlam dış bağlantıları vardı ve bu özellikleri, Hizbullah ve silahının savunulması hususunda faydalı olabilirdi.
Lübnan siyasi sınıfı, çıkarları için ilk kez Hizbullah ile pazarlık yapıyor değil. Cibran Basil Hizbullah’la ilişkilerinde, ‘silah ve siyasete müdahale’ hususlarına sessiz kalmış, buna karşılık Hizbullah’ın ‘yolsuzluklarına’ müdahil olmamasını sağlamıştı. 17 Ekim'de Lübnanlılar yönetime karşı ‘halk hareketi’ başlattığında, siyasiler Hizbullah’ın silahına sarıldı. Hizbullah, protestocuların dış güçlerle bağlantılı olduğunu iddia ederek siyasi sınıfı korudu. Hizbullah müdahil olmasaydı mevcut siyasi erkin haftalar içinde düşmesi kaçınılmazdı.
Şüphesiz, ajan Fahuri’nin davası ve alınan kararlar, 2000 yılından sonra İsrail’e kaçan Lübnanlılar meselesi hakkındaki siyasi-toplumsal tartışmaları yeniden gündeme getirecektir. Bazı ailelerin durumu yeniden gözden geçirilecek ve İsrail toplumu içinde erimelerinin önüne geçilmesi hedefiyle, Lübnan’a dönmelerine izin verilecektir. Dönüş izninin İsrail ordusu ile işbirliği yaparak Lübnanlılara işkence edenlere verileceğini sanmıyorum. Bununla birlikte çocukların, babalarının suçundan dolayı sorumlu tutulmayacağını da öngörebilirim. Ceza toplu değil bireysel olmalıdır. Ancak bu hassas konuda, İsrail işgalinden etkilenen kurbanların ailelerinin tutumu ve duyguları asla yok sayılmamalıdır.
Bir halk deyiminde şöyle denir; ‘’Fahuri (çömlekçi) küpün kulpunu istediği gibi döndürür.’’ Hizbullah da suçlamaları istediği gibi yönlendirebilir. Daha önce politikalarına karşı gelen ulusal kahramanları, hain ilan etmekten çekinmemişti. George Havi’nin suikasta uğramasına sessiz kalmış, Semir Frenciye’nin ‘vatanperverliğine’ ve Filistin davasına verdiği destekleri görmezden gelmiş, hükümet başkanlığı için adı geçen direnişçi Nevvaf Selame’nin imajını karalamıştı. Şimdi de ajan Fahuri’ye yardım eden tarafı savunuyor.
Hizbullah dün, Uluslararası Para Fonu IMF’nin şartlarının Lübnan’ın onurunu zedelediği için reddedilmesi gerektiğini açıkladı. Buna karşılık müttefikinin çıkarlarını korumak adına, ABD’nin askeri mahkemeye baskılarına karşı sessizliğini korudu. İleride şunun farkına varacaktır ki; Fahuri davası, mezheplerini vatana öncelemeyen kahramanların tarihine bir hakarettir.