Memun Fendi
TT

​Yeni dünyanın çehresi

Dünyayı değiştiren önemli olaylar çoğu zaman hesaba katmadığımız küçük şeylerden kaynaklanır. Örneğin 11 Eylül 2001 saldırılarının temel araçları neşter ve uçak biletleriydi. Nükleer bomba ya da bir başka spesifik silah kullanılmamıştı ancak dünya 11 Eylül’den sonra asla eski dünya olmadı. Bugün dünyayı değiştiren şey de, gözle görülmeyen bir virüsten ibarettir.
Kovid-19’un dünyaya yayılmasının ardından, dünyanın artık tanıdığımız dünya olmaktan çıkacağını söyleyebiliriz.
Bugün dünyada birçok soru soruluyor; küreselleşme nedir, sınırlar ne anlama geliyor, devletlerin rolü nedir? Buna karşılık şimdiden kapalı sistemleri savunanlarla, sınırsız dünya savunucuları arasında ihtilaflar yaşanmaya başlamıştır. Bu yazımda, koronavirüs sonrası şekillenecek dünyaya dair, bölgesel ve uluslararası boyutlarıyla bazı öngörülerde bulunacağım. Bu salgının uluslararası etkilerini ve Arap âlemine yansımalarını ele almaya çalışacağım.
Mevcut ‘güvenlik ve sınır’ anlayışlarını sorgulamak için şöyle bir misal verilebilir, koronavirüs hastası biri Gazze ya da Batı Şeria’da hapşırırsa, ‘Demir Kubbe’ ya da ABD İsrail’i salgına karşı koruyabilir mi? Korona, İsrail gibi bir ülkenin, sınır meselesi ve iki devletli çözüm fikrini yeniden ele almasına neden olabilir. İsrailliler, Filistin halkıyla ilişkilerini tekrar gözden geçirebilir, Filistinliler de İsrail’e yönelik tutumlarını değiştirebilir. Salgınla mücadele hususunda başarılı olabilecek en yakın hastaneler nerededir? Mısır mı, Ürdün mü, yoksa İsrail mi? Sınır ve güvenlik meselesine dair verdiğim bu örneğin aşırı olduğunun farkındayım, umarım neyi kast ettiğim anlaşılmıştır.
Bir başka örnek vermek gerekirse, 1980’lerde ABD Başkanı Ronald Reagan, Sovyetler Birliği'ni devirmek için fantastik ‘yıldız savaşlarını’ başlattı. Herkes insanlığın yeni savaşlarının uzayda gerçekleşeceğini düşünüyordu. Başta ABD olmak üzere birçok ülke ‘uzay yarışına’ girdi ve yüz milyarca dolar bu çalışmalara harcandı. Devletler ‘feza meseleleri’ ile meşgulken ayaklarının altına odaklanmayı ihmal etti. Yani demek istediğim, uzay çalışmalarına yapılan harcamaların yarısı ‘salgınlarla mücadele’ için ayırılmış olsaydı, dünyayı kasıp kavuran bu koronavirüse karşı daha korunaklı olabilirdik.
Bu iki örnek, ‘eski dünyanın’  (şu anda içinde yer aldığımız dünya) kurumlarının ve çalışma şeklinin yeni bir değerlendirmeye tabi tutulacağını gösteriyor. Salgın zamanında yeteneklerini kanıtlayan kurumlar devam edecektir.  Katalizör değil, yük oldukları için bertaraf edilmesi gereken kurumlar da var. Bunlar adeta ‘uluslararası kuruluşların bünyesinde, fazlalık olan yağ bezelerine benziyor.  Yeni dünyanın standartları, bir kurumun, entegre bir sistem içinde gösterdiği performansa, ülke içindeki ve dışındaki kurumlarla yapabildiği nitelikli koordinasyona dayanacaktır. Bundan sonra dünyanın öncelikleri de değişecektir. Aynı şekilde tek bir devlet içinde de, kurumlar arasındaki koordinasyonun kapsamı ve bunların verimli çalışma becerilerinin yeniden değerlendirilmesi kaçınılmazdır.
Küresel finans sisteminin yeniden yapılandırılması ve desteklenmesi için 1944 yılında ABD'nin New Hampshire eyaletinde yapılan Britton Woods Anlaşması'ndan sonra şekillenen, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi kurumların, şu an olduğu gibi ve aynı çalışma mekanizmalarıyla devam edeceğinden de şüpheliyim. Örneğin, bir bankanın veya finansal fonun, salgınla mücadelede ihmalkâr davranan ülkelere kredi vereceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü hastalık sadece ülke insanını etkilemiyor, tüm dünyayı etkileyebiliyor.
Ayrıca totaliter sistemlere, salgının boyutları konusunda şeffaf davranmaları için baskı kurulacağını da düşünüyorum, sadece salgının tedavisi için değil, tüm dünyayı etkilemesi hasebiyle doğru tespitlerin yapılabilmesi için bunun gerekli olduğunu öngörüyorum. Uluslararası toplumun müdahalesine dair temizlik konusu sadece bir örnektir. Bir önceki makalede, korona salgını ile mücadelede devletin ana aktör olduğunu vurgulamıştım. Oysa birçok teorisyen, devletin rolünü hafife alma eğilimi sergiliyordu. Şunu da belirtmeliyim ki; devletlerin performansı sadece kendi halkı ya da kurumları tarafından sorgulanmayacak, aynı şekilde küresel kontrole tabi olacaktır.
Kaçınılmaz olarak devletler kurumlarını yeniden düzenleyecektir, dolayısıyla kurumsal anlamda niteliksel dönüşümlere şahit olacağız. Kavramsal olarak küreselleşme ve beraberindeki finansal sistemler de yeniden tartışmaya açılacaktır. Gerçekten de global bir köyde mi yaşıyoruz, yoksa devletler sınırlarını kapatarak vatandaşlarını koruyabilir mi? 
Geçici bir salgın karşısında devletlerin sözde sınırlarını kapatması bir çözüm müdür? Yeni dünyada bir çok soru sorulacak ve bu soruların yanıtlarının her devlete yansıyan sonuçları olacaktır. Şüphesiz korona sonrasında dünya, artık o eski dünya olmaktan çıkmıştır.