Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

​Şarkıcının imzası

Ünlü Amerikan şarkıcı Elvis Presley, 21 Aralık 1970’te Beyaz Saray’a gelerek o zamanın Devlet Başkanı Richard Nixon ile önceden randevusuz bir şekilde görüşmek ister. Başkanın danışmanları da Presley’e mâni olarak Nixon’un ajandasının dolu olduğunu söyler. Presley ise başkan ile görüşeceği meselenin acil olduğu ve ertelenemeyeceği konusunda ısrar eder. Nihayetinde, Nixon ile görüşür.
‘Elvis&Nixon’ filminin bir sonraki sahnesinde bu hippi çağı şarkıcısının Oval Ofis’te bir misafir gibi oturmadığını ve ülkenin başkanına komünizmle mücadele hakkında kısa bir konferans verdiğini görüyoruz. Başkan ise ömrünü bu konuya adadığını dile getirerek Presley’e Nikita Kruşçev ve diğer Sovyet liderleriyle yaptığı meşhur diyalogları hatırlatıyor. Ardından kızlarının masasındaki fotoğraflarına gözü takılınca Presley’e “Fotoğrafı onlar için imzalayabilir misin?” diye soruyor.
Elvis’in cevabı ise hızlı: “Hayır, bugün imza günümde değilim.” Başkanın komünizm meselesine geri dönmesiyle Elvis, hamlesini tamamlayarak “Bütün yeni şarkıcı ve müzisyenler komünist. Özellikle de Beatles. Onları açığa çıkarmaya yardımcı olmalıyım” der. Nixon’un “Nasıl” sorusuna yanıt olarak ise FBI’a gizli bir dedektif olarak atanmayı talep eder. Başkan da bu fikre sevinerek misafirine şöyle söyler:
“Edgar Hoover (FBI’ın başkanı) da senin gibi bir arkadaşım. Bu talebimi reddetmeyecektir. Ancak bunun karşılığında kızlarımın fotoğrafını imzalayabilir misin? Lütfen Elvis. ABD Başkanı’nı kırmayacağından eminim. Senden bizim bulunduğumuz noktalara alın teriyle gelen kişiler olduğumuzu hatırlamanı rica edeceğim. Düşünsene Elvis, ben eskiden babamın bakkal dükkanının üst katında uyuyordum. Neyse nerede kalmıştık? Ha, imza işi ne oldu?”
Tek bir sahne etrafında dönen filmde bin farklı sahnenin heyecanı mevcut: ABD Başkanı, şarkıcının imzasını alma hayali kurarken aynı şarkıcı ise FBI’ın gizli ajanı olmayı hayal ediyor. Az önce anlattığım sahne sonrasında Nixon, o günkü tüm randevularını iptal ederek FBI’dan bazı kişilerle telefonlaşıyor. Ardından seçimler yapılıyor ve Watergate skandalı büyüyor. Bir Amerikan süperstar ile yapılan görüşmenin ise oldukça faydası oluyor.
Eğlenceli başlayan film, tek bir sahneden oluşan bir tiyatro tadında bitiyor. Ancak yönetmen filme hem şevk hem de heyecan katmış. Diyaloglar basit ancak sahtelikten uzak ve derin. Ünlü bir şarkıcı, huzurunda olduğu başkanı umursamazken başkan ise şarkıcının huzurunda aciz bir şekilde kızlarının arzusunu önceliyor.