Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

​Hükümetlerin kriz zamanlarındaki yeterlilik sınavı

Bazı kesimler Çin'in Wuhan Valisi’ni suçluyor. Çünkü 31 Aralık-17 Ocak tarihleri arasında ‘alarm zillerini’ çalarak şehir ahalisini uyarmadı, kutlamaları iptal etmeyip, olağanüstü hal ilan etmedi. Wuhan Valisi bu sorumsuzluğu ile ölümcül virüsün bir pandemiye dönüşmesine sebep oldu deniliyor. Bu suçlamalar basında sık sık yer aldı. Doğrusu Wuhan Valisi mazur görülebilir. Zira o da tehlikenin boyutlarından habersizdi. Ayrıca böylesi büyük bir karar vermek için üst düzey yetkililerin onayını alması gerekiyordu. Salgının dünyaya yayılmasının üstünden üç ay geçmesine rağmen hükümetlerden birçok açıklama yapıldı, çok sayıda karar alındı ancak salgının daha da büyümesinin önüne geçilemedi.
Korona krizi, devletlerin kurumsal kapasitelerine dair bir test mahiyetindeydi. Bir ülkenin güçlü, zengin ya da ‘akıllı teknolojilerle’ donatılmış olması illa ki başarılı olacağı anlamına gelmez. Tüm potansiyellerden doğru bir şekilde yararlanabilen devletler başarılı olabilir.
Örneğin, küçük bir devlet olan Singapur ve büyük bir devlet olan Çin, koronavirüs salgını ile mücadelede oldukça başarılıydı. Her iki devlet de hedefleri doğrultusundaki planlarını uygulayabildi. Çin’in ilan ettiği başarılarda abartı ihtimali elbette yüksek. Verilerin hükümet propagandası içerdiği de açık. Ancak özellikle son 20 yılda kaydettiği ilerleme inkâr edilemez. Bu ilerlemeler, mevcut yönetim sisteminin eğitimden üretime, hemen hemen her alanda etkin olduğunu gösteriyor. Üstelik 1,4 milyarlık bir nüfusu barındıran bu dev ülkeyi tek bir merkezden yönetmek de oldukça zor.
Afetlerin yaşanması hükümetler için sürpriz olmamalıdır. Önemli olan afetlerin etkileri ile nasıl mücadele edildiğidir. Tehlikeli krizlerde alınan cesur kararlar sonucu her zaman etkiler. Bu kararların uygulanabilirliği de önemlidir. Suudi Arabistan’ın salgınla yüzleşmek adına uçuşları durdurma, bazı bölgeleri karantinaya alma ve umre ziyaretlerini askıya alma kararları ilk başlarda tuhaf karşılanmış, daha sonra ne kadar yerinde kararlar olduğu anlaşılmıştı. Tabii ki her ülkenin kararlarını dayandırdığı temel düşünceler vardır. Ölüm kalım meselelerinde alınan kararların uygulanabilirliği ve kurumların etkinliği büyük önem arz etmektedir.
Devlet kurumlarının alınan kararları uygulamadaki başarısı ve başarısızlığı ciddi krizlerde açığa çıkar. Doğal afetler, savaşlar ve benzeri felaketlerde kurumların gücü kendini gösterir. Bu kriz, diğer krizlerden oldukça farklıdır. Nitekim ne düşman tanıyor ne de tek bir cephe var. Hükümetler binlerce küçük ayrıntıyı bir arada idare etmek zorunda. Gıda akışının sürdürülmesinden tutun hastanelerin yönetimine, şehirlerde güvenliğin sağlanmasından mali tedbirler alınmasına kadar birçok başlığı bir arada yönetmek zorunda kalırlar.
Sanırım bu mevcut kriz,  kurumların ‘idari kalitesinin’ artırılmasına vesile olacaktır. Daha fazla enformasyon toplanmasına ve bilginin analizine odaklanılacaktır. Böylelikle birbiri ile bağlantılı meseleleri daha kısa sürede ve daha düşük maliyetlerle idare edebilmek mümkün hale gelecektir.