Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya krizi ve Kahire Bildirgesi

Kahire hiçbir zaman Libya'da istikrarı desteklemekten ne eksik ne de geri kaldı. Dolayısıyla, uluslararası toplumun Libya’da sivilleri korumaktan vazgeçtiği bir zamanda Libya krizini çözmeye yönelik girişimin Kahire’den ilan edilmesi şaşırtıcı değildir. Oysa aynı uluslararası toplum,  2011 Şubat’ında Libya devletini devirmek için bu gerekçeyi kullanmıştı.
Eni, Total ve BP petrol ve doğalgaz şirketleri aracılığıyla İtalya, Fransa ve İngiltere gibi çıkarları zarar görmek üzere olan ülkeler dahil şüpheli bir uluslararası sessizliğin gölgesinde Libya şu anda açık ve bariz bir Osmanlı emellerine maruz kalıyor. Bu sessizlik, söz konusu ülkelerin Türkiye ile Libya petrol pastasını paylaşma konusunda anlaştığı şeklinde yorumlanamaz çünkü aralarında bir anlaşmaya hatta uzlaşıya varılması imkansız.
Kahire Bildirgesi girişimi, kutuplaşmayı pekiştiren, Libya ve çevresindeki istikrarı tehdit eden Türk müdahalesinin ardından küreselleşen ve uzayan Libya'daki savaşa son verilmesi talebinde bulunan uluslararası çağrılarla aynı zamana denk geldi.
Kahire Bildirgesi, müzakereler konusunda ne kadar ciddi ve samimi olduklarını kanıtlamak için Libya krizine çözüm olarak diyalogu sürdürmek istediğini iddia eden tarafları zor durumda bıraktı. Bu konuda bölgesel rol de çok önemliydi. Ne var ki Cezayir geç kaldı. Tunus ise Gannuşi’nin Müslüman Kardeşler lehine bulunduğu girişimler ve Erdoğan ile Osmanlı projesinin safında yer almasının ardından neredeyse olumsuz bir rol oynadı.
Açıklanan girişim, Berlin Konferansı kararlarına dayanıyor. Berlin Konferansı, çeşitli siyasi, güvenlik ve ekonomik yollarla uygulama adımlarını içeren kapsamlı bir siyasi çözümü benimsemişti. Girişim, BM himayesinde (5 + 5) oluşan askeri komitenin çalışmalarını tamamlama, tüm dış güçleri Libya topraklarının tamamından yabancı paralı askerleri çıkarmakla yükümlü tutma, milis güçlerini dağıtma, silahlarını ve kamplarını Libya Arap Silahlı Kuvvetlerine teslim etmeleri kararlarını almıştı.
Bu girişim ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Sisi, “Girişim, Libya'da normal ve güvenli yaşama dönüş yönünde yeni bir aşamanın başlangıcı olacak” diye konuştu. Bunun ardından Rusya, ABD ve Arap ülkelerinden Kahire Bildirgesini memnuniyetle karşılayan ve uluslararası düzeyde kabul edilmesi halinde kendisini güvence olarak göreceklerine dair açıklamalar geldi. ABD bunu destekleyen bir açıklama yayınladı. Rusya ise Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’i Moskova’ya davet ederken, Erdoğan yanlısı Ulusal Mutabakat Hükümeti ile iletişime geçmeyi veya heyetini Moskova’da ağırlamayı reddetti.
Kahire Bildirgesi, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün gibi Arap ülkeleri tarafından ve uluslararası düzeyde memnuniyetle karşılanırken Türkiye ve Müslüman Kardeşler, Asiatane'den (İstanbul) yaptıkları açıklama ile girişimi reddetti. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’nın Kahire Bildirgesini Libya krizinin çözümü olarak kabul etmeyi reddettiğini açıkladı. Böylece Türkiye, UMH lehine Libya topraklarını ele geçirmeyi amaçlayan kabadayı ve mafyavari bir görüntü çizerek, diyalog çağrısında bulunsa da tek çözümün askeri yollarla olacağını açıklamış oldu.
Kahire Bildirgesi, Berlin Konferansı kararlarını onaylamakta hatta Suheyrat Anlaşmasının maddelerini tamamlamaktadır. Libya’yı milis güçler kabusundan kurtarmaya yönelik önemli bir adımdır. Bildirge, özelliklede milis güçlerin Libya topraklarından çıkarılmasına yönelik bir maddeyi içermektedir. Trablus’taki ittifak, farklı adlara sahip ve çeşitli taraflara bağlı, devrimci adı arkasına gizlenen çıkarcı silahlı milis güçlerini içermektedir. Bunların başında da Trablus Devrimcileri Tugayı geliyor. Bunun yanında, selefi akıma bağlı olduğunu iddia eden Caydırıcı Güç, Ebu Selim Tugayı, İslamcı bir grup olan Navasi Tugayı’nın yanı sıra Mısrata, Zintan ve Zaviye’den gelen bölgesel milis güçleri de bulunuyor. Bu gruplar başkentin farklı bölgelerini paylaşıyor ve kaçırma, öldürme, yağma ve şantaj faaliyetlerinde bulunuyor.
Savaşın her şeyi yakıp yıkmasından sonra Libya’nın bugün acilen, ateşkese, silah ve bombaların susmasına, diyaloga dönülmesine, yaralara tuz basarak cesur bir barışa ulaşılmasına ihtiyacı vardır. Arapların geçmiş zamanında 40 yıl süren ve iki tarafın da diğerine üstün gelemeyerek telef olması ile sonuçlanan Basus Savaşı’nı başlatan intikam gibi, intikam alana kadar diyalogu reddetme mantığından kurtulmaya gereksinimi vardır.