Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Arap Nehirleri

Mısır ve Etiyopya arasındaki Nahda (Rönesans) Barajı krizi gittikçe şiddetini arttırıyor. Mısır Bilgi ve Enformasyon Bakanlığı konuyla ilgili tartışmayı, teamül hukuku bağlamına dahil etti. Bu da konunun devlet ve silahlı kuvvetler için ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koydu. Kriz patlak verdiğinden beri Mısır'da savaş çağrısı yapan sesler yükseliyor. Bunların hamasi sesler olduğu açıktır. Ancak savaş hiçbir şeyi çözmez. Çünkü siyasi bir anlaşmazlık değil coğrafi bir sorunla karşı karşıyayız.
Nil'in adı Mısır ile ilişkilendirildi. Bu Mısır için bir armağan değil, tıpkı Heredot’un dediği gibi Nil Mısır’ın kızı ve ikizi. Ancak Nil, Dicle ve Fırat gibi kaynakları başka ülkelerde olan büyük Arap nehirleri ve tarihi suları arasında ortak bir sorun var. Irak gibi Mezopotamya ülkeleri… Nehirleri Türkiye’de doğar, Irak ve Suriye’ye uzanır.
Bu gerçek iki ülke için güvenliği ve varoluşsal tehlikeyi ortaya koyuyor. Türkiye yıllar önce, haliçlerde inşaat işleri yaptığını ima edip Suriye’ye büyük miktarda suyun gönderilmesine engel oldu.
Nil, dünyanın en uzun nehri ve on ülkeden geçiyor. Ancak küresel bilinçte ise sadece Mısır'ın adını taşıyor. Şimdi ise başka bir ülke onun içindeki payını talep etti. Yasal olsun olmasın, bu durum 7 bin yaşından büyük bu nehrin Mısır’la doğal saadetine tehdit oluşturacak.
Peki, savaş sorunu çözmüyorsa, bu sorun nasıl çözülecek? Tatlı su ve tuzlu su kanunları kuru topraklarınki gibidir. Ancak Etiyopya, inatçılık ve kibir gösteriyor. Kahire'nin girişimlerini ve iyi niyetini görmezden geliyor.
Şimdi Mısır, başta Afrika olmak üzere ABD arabuluculuğu da dahil olmak üzere tüm arabuluculuk girişimleri başarısız olduktan sonra sorunu Birleşmiş Milletler'e götürüyor. Çatışma her iki ülkede de milliyetçi bir his uyandırıyor. Bereket, kuraklık, büyük kıtlık ve kriz riski içerisinde özellikle de Nil'in tarih, yaşam ve ölüm olduğu Mısır'da.
Konuyu uluslararası bir hale getirmek ondan önce Araplaştırmak, Mısır'ın haklarının en temelidir. Çünkü kuraklık riski, işgalden daha az tehlikeli değildir. Sina, Taba ve Nahda barajları gibi. Egemenlik sadece topraklarda değildir. Daha da fazlasındadır.
Dünyanın, özellikle de Arapların, Mısır'a yönelik tehlikenin boyutunu kavraması için bir askeri savaşın patlak vermesine gerek yoktur. Kriz giderek kötüleşiyor, ancak sorundaki üçüncü taraf olan Sudan'ın pozisyonundaki (kardeşlikten önceki) mantıksal gelişmeyle hafifletildi.
Bu tür konularda nihai bir kavram üzerinde anlaşma sağlanmasını umuyorum. Etiyopya, başkalarının haklarını göz ardı eden ilk taraf değil.