Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Esed yakın felaket tahminleri ile karşı karşıya

Ceaser, Şam’ın kapısına dayandığında Beşşar Esed etrafında, kendisini ciddi ve fiili olarak tehdit etmeye başlayanlara, kader 2 Ocak 1994 yılında şüpheli bir trafik kazası ile ağabeyi Basil’i yolundan çekip 2000 yılında başkan olmasından beri unutmuş olduğu Baas Partisi’nden geride kalan bir avuç kişiden başkasını bulamadı. Suriye’de etrafındaki soru işaretlerine hala yanıt bulunamayan tek olay Basil’in ölümü değil. Çok iyi korunmuş Suriye Ulusal Güvenlik Ofisi’ni hedef alan saldırıda ölen eniştesi (kız kardeşinin eşi) Asıf Şevket’in ölümü hakkında da hala pek soru işareti bulunuyor.
Hafız Esed’in demir yumruk yönetimi, 2000 yılında ölümcül bir hastalık sonucu hayatını kaybedene kadar sürdü. Her ne kadar 1966 yılından itibaren rejim içindeki denklemde önemli bir konumda yer alıp Suriye ile Mısır arasında birliğin sağlanmasından sonra kurulan gizli Askeri Komitenin temel üyelerinden biri olsa da pratik ve fiili olarak iktidarı 1970 şubatında başladı. O dönemde Kahire’de çok sayıda Suriyeli subay bulunuyordu ve bunlar görev icabı orada değillerdi. Muhammed Umran, Salah Cedid, Hafız Esed ve Ahmed el-Mir gibi bu subayların birçoğu Aleviydi. 8 Mart 1963 yılında, birlikten ayrılıp yıkılmasına neden olanlara karşı darbeyi gerçekleştirenler de bu isimlerdi.
Bilindiği gibi, darbeden sonra Salah Cedid’in başını çektiği bu grubun önde gelen isimleri arasında çok geçmeden anlaşmazlık baş gösterdi. Anlaşmazlık ta ki, uzun yıllar savunma bakanlığı yapan Hafız Esed, grup içinde başat güç haline gelip Kasım 1970’de arkadaşlarına karşı darbe yapana kadar devam etti. İktidarı ele geçirdikten sonra Esed, Salah Cedid ve Yusuf Zuveyyin’i, Ürdünlü Zafi el-Cem’ani ve Hakim el-Fayiz, farklı Arap ülkelerinden birkaç kişiyi ve diğer dostlarını tutuklattı. Kimileri meşhur Mezze cezaevinde hayatlarını kaybederken kimileri de dışarıda ölümü beklemeleri için serbest bırakıldılar. Bunlar arasında: devlet başkanı Nureddin el-Atasi, başbakan Yusuf Zuveyyin, dışişleri bakanı İbrahim Mahus ve içişleri bakanı Muhammed Eid Aşşavi de vardı.
Hafız Esed, aralarında kısa bir süreliğine yardımcılığını yapan Abdulhalim Haddam, kendisine karşı çıkan bazı isimleri yargılayan Askeri Mahkeme’nin başkanı Mustafa Talas’ın olduğu birçok ismin yardımıyla yıllarca Suriye’yi demirden bir yumrukla yönetti. Bu iki ismin oğlu Beşşar Esed döneminde Fransa’da bir siyasi mülteci hayatı yaşadıkları ve orada öldükleri biliniyor. Hafız Esed ile işbirliğini reddettiği için 1980 yılında Paris’te öldürülen ve Şam’da defnedilmesi gerekirken Bağdat’ta defnedilen Salah el-Bitar gibi bu ikisi de gurbette gömüldüler.
En başa, Beşşar Esed’e dönecek olursak, kendisi yukarıda da belirttiğimiz gibi ağabeyi vefat ettiği için Suriye gibi “ardışık darbeler ülkesi” olarak bilinen bir ülkeyi yönetmek gibi zorlu bir sorumluluğu üstlendi. Beşşar yönetimi boyunca, 1970 yılında babasını iktidara taşıyan ve 2000 yılındaki ölümüne kadar uzun yıllar boyunca kendisini destekleyen, bu tarihten sonra da kendisini destekleyen Baas Partisi’ni ihmal etti.
Beşşar Esed’in sorunu, iktidarda olduğu 20 yıl boyunca politik oyunlar ve askeri darbeler ülkesi Suriye’nin tarihini iyi okumamış olmasıdır. Babasını da iktidara taşıyan araç ve askeri darbelerin partisi Baas’ı dikkate almamasıdır. Tüm bu yıllar boyunca kendisini unutup ancak devletin başı olarak kendisini hedef alan Ceaser Yasası kapıya dayandıktan sonra hatırlamasıdır.
Beşşar Esed’in sorunu, “Ceaser” Yasası Muhacirin bölgesindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kapısını çaldığında, tüm bu süre boyunca iktidarın ve siyasi sahanın bir kenarına itilmiş partiden geride kalanları bir araya getirmenin derdine düşmüş olmasıdır. Birçok rejime ve ardı ardına yaşanan darbelere tanık olan bir ülkede Baas Partisi’ni, iktidarı boyunca ihmal edip bir kenara atmasıdır. Bahsettiğimiz darbelerin ilki 1949 yılında Hüsnü Zaim’in cumhurbaşkanı Şükri el-Kuvvetli’ye karşı düzenlediği darbe, sonuncusu da Hafız Esed’in 1970 yılındaki darbesidir.
Beşşar Esed, babasının ölümü ile kendisinden geride kalanların da öldüğü Baas Partisi’ni ancak ciddi zorluklar başkanlık sarayının kapısını çaldıktan sonra hatırladı. Doğrusu, bu gibi durumlarda “Geç gelmesi hiç gelmemesinden iyidir” sözünün de hiçbir değeri kalmıyor. İş işten geçti ve bundan sonra beklenen ve Suriye Devlet Başkanı’nın da gerçekleşeceğini çok iyi bildiği şey, kuzeni Rami Mahluf’un Şam’daki altın evinden başkanlık sarayına taşınmaya hazırlandığıdır. ABD’lilerin, Suriye ve bu yıpranmış rejimi etkilemeye başlayan Ceaser Yasasının kapsamına onu dahil etmesinin başka bir anlamı olabilir mi?
2011 yılından bu yana Suriye, bölgesel ve küresel bir çatışma alanına dönüştü. Suriye’de İsrailliler, ABD’liler, Ruslar, İranlılar ve Cumhurbaşkanları Erdoğan’ın emelleri Suriye’yi  aşıp Afrika’ya uzanan Türkler faaliyet gösteriyorlar. Türkiye bu konuda Müslüman Kardeşler, Hamas Hareketi, Katar ve Araplığın zerresi olmayan bazı Arap ülkelerinden yardım almaktadır.
Alevilerin büyük bir çoğunluğunun, Esed ailesinin rolünün Beşşar ile sona erdiğine dair kesin bir kanaate varmış oldukları açıktır. Keza, bu uzun yolculuğu boyunca Alevi, Sünni ve Dürzi olsun en iyi liderlerini yutan ve rolü sona eren Baas Partisi’nin alternatifinin, Rami Mahluf’un vitrini olabileceği Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi olduğuna ikna olmuş oldukları aşikardır. Zira Mahluf ailesinin fertleri tamamı ya bu partinin üyesi ya da politik ve sosyal destekçisidir.
Gerçekte ise, bu olasılıkların gerçekleşmesi çok zordur. Çünkü dünyanın dört bir yanına dağılan Suriye halkının yeni bir Alevi vesayetini kabul etmesi mümkün değildir. Ayrıca, geçmişte olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel çatışmaların arenası olan bu ülkede karar, şu ana kadar yaşanan ve yaşanması beklenen dönüşümler ışığında artık Alevilerin elinde değildir. Ayrıca, yıpranmış rejimin devrilmesinden sonra bu ülkedeki çatışmaların mezhepsel bir savaşa dönüşmesi, bu ülkede yaşanan her değişimi yakından takip eden İsrail başta olmak üzere daha fazla dış müdahaleye alan sağlaması da bekleniyor.
Beşşar Esed rejimi yakında ya da biraz daha uzak bir zamanda kaçınılmaz olarak düşecektir. Bu durumda, Libya, Irak ve Yemen’de olduğu gibi Suriye’ye yönelik de küresel ve bölgesel hareketlenmeler olduğu, bu ülkenin birçok ülke arasındaki çatışmanın sahasına dönüştüğü göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlar arasında, ABD, Rusya, Türkiye ve İran bulunuyor. Hepsinden önce de, Beşşar Esed ve ondan önce babasının tamamen sessiz kalmaları sonucu topraklarına kattığı Golan Tepelerinde hazır bekleyen İsrail geliyor.