Hazım Sağıye
TT

Kalıcı bir sınır sorunu olarak Lübnan

Lübnan’da sınırlar, bir sınır meselesinin ötesindedir.
Hem ülkenin iç politikalarının hem de sakinlerinin duygu ve hislerinin merkezinde yer alır.
Bu tür bir durum genellikle 3 özellikten birine sahip ülkelerde görülür.
Bu özellikler:
1-Yeni kurulmuş bir devlet olmak.
2-İç gruplar arasındaki uyuşmazlık.
3-Komşu ülkelerden ve istikrarsızlıklarından duyulan endişe.
Lübnan bu 3 özelliğe de sahip olduğu için örnek bir ülkedir. Bu nedenle, Lübnan’da iç politikalar sınırlara yönelik pozisyonlara kaynak oluşturmaktan ziyade sınırlara dair pozisyonlar iç politikaları belirler hale gelmiştir.
Geleneksel olarak, bilindiği gibi bazı Lübnanlı gruplar sınırların ötesinden gelen her şeyden korkar ve onlara göre “ordunun cesareti” sınırları savunma gücüne bağlıdır.
Öte yandan bazı gruplar da sınırların ötesinden gelen her şeyden o kadar memnunlardı ki Sykes-Picot sınırlarını yıkmak onlar için “kahramanlığın” bir ölçüsü haline gelmiştir. Birinci grubun kalbi, ülkelerinin sınırlarından çok uzak taraflara yakındır. Krizler zamanında onlardan yardım istenir, onlar da deniz ve okyanusların ardından yardım ellerini uzatırlardı. İkinci grup ise, sınırları aşılmaması gereken “bölgeden” uzak bu yabancılardan korkardı.
Koruyucu bir sur olarak sınırlar ile önleyici bir engel olarak sınırlar arasında ise yorumlar çoğalıyor ve anlaşmazlıklar yoğunlaşıyor.
Kimisine göre sınırlar, gruplar arasında var olan ihtilafları belirlemek için vardır.
Kimisine göre de ihtilafları ortaya çıkaran ve kendisini körükleyen sebepleri sağlayan da sınırlardır.
Büyük olasılıkla gerçek, bu iki tez arasında bir yerde yer almaktadır. Bazıları kendisini masum metinler olarak okurken diğerlerinin metnin altında yatan gizli niyetlere göre okuması da bu iki tez arasındaki çelişkiyi artıran bir başka husustur.
Lübnan’ın ulusal varlığı sınırlarla yakından ilişkilidir. Bu, en başında yani “4 kazanın” (Raşya, Hasbaya, Baalbek, el-Maalaka) 1920 yılında Büyük Lübnan topraklarına katılması ve kendisine eşlik eden tartışma ve gerilim ile başladı.
Bu sınır konusu, başlıkları ve adları değişse de Lübnan ile gerek Suriye gerekse de İsrail arasında bugün yaşanan birçok olayı açıklamayı sürdürmektedir.
Birincisinin (Suriye) deklare ettiği ideoloji “sınırları yıkmaya” ikincisinin açıkladığı ideoloji ise sınırları belirlemekten kaçınmaya dayanmaktadır.
Aynı zamanda, hem karayı hem de denizi etkileyen, mevcut ve birbiriyle ilişkili iki Lübnan sorununun (bu iki  ülke ile sınırları belirlemek) varlığına da açıklama getirmektedir.
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim son olarak ülkesinin bir kez daha Lübnan ile sınırları belirlemeye karşı olduğunu açıkladı. Neden olarak da, “Lübnan’ın düşman bir ülke” olmamasını gösterdi. Bilindiği gibi, Lübnanlılar da İsrail ile sınır meselesini görüşmeyi kabul etmiyorlar çünkü kendisi tam anlamıyla “düşman bir ülke.”
Bunun da ötesinde, Lübnan’ın kendisinin sınırlı coğrafi konumunun ötesine geçen bir sınır olduğunu düşünenler de var. Lübnan uzun zamandır Doğu ile Batı arasında bir sınır olarak nitelenmiştir. Bu sınır, uzlaşı zamanlarında bir köprü şeklini alırken öfke zamanlarında bir deprem şeklini almaktadır. Söz konusu denklem, yaklaşık 20 yıl süren bir başarı ile birkaç yıl süren yarı bir başarı ortaya çıkardı. Birinci başarı, İsrail ile 1949’da Rodos’ta imzalanan ve İsrail’e yönelik ekonomik ambargonun eşlik ettiği ateşkestir. Böylece, Lübnan’ın güney sınırları istikrara kavuştu ve sakinleşti. Beyrut limanı da Hayfa limanı ile rekabetten kaçındı. Bu şekilde, yaklaşık 20 yıl sürecek bir barış, istikrar ve refah dönemi yaşandı.
İkincisi ve yarım olarak nitelediğimiz başarıya gelince, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Suriye ile varılan uzlaşıdır.
Cemal Abdunnasır ile Fuad Şahab arasında sınırda gerçekleşen ünlü görüşme Lübnan’da bir iç istikrar sağladı ama bedeli ağır oldu:
Lübnan’ın dış politikasının Kahire tarafından rehin alınması ve Nasırizm karşıtlarının (Kamil Şamun ve Raymond Edde dahil) genel seçimlerde devrilmesi. 1967 yılından sonra Suriye, Filistin’i Lübnan’dan kurtarmak istediklerini açıklayan savaşçıların kaynağına dönüştü.
O zamandan beri “medeniyetler” birbirlerini beslememeye ve birbirleri ile diyaloga girmemeye karar verdiler. Lübnan artık bir köprü değildi. Bunun yerine kademeli olarak ve yavaş yavaş bir deprem bölgesi haline geldi.
Bu tarihten sonra Lübnan, Suriye ile İsrail arasındaki sınır haline geldi. Hafız Esed’in çok zeki ve kurnaz olarak tanımlanmasının nedeni de tam olarak bu olabilir. Hafız Esed, Lübnan’ı Siyonist düşmanla doğrudan temasını engelleyen bir sınır olarak yeniden icat etti. Bu sınırlara kardeşlik tanımını değiştirecek bir kardeşlikle davrandı.
Aynı şekilde Lübnan, İran ile İsrail arasındaki sınırdır da. Bu misyonu, yaklaşık 40 yıl önceki kuruluşundan bu yana Hizbullah gönüllü olarak yerine getirmektedir. İran’ın Parchin’deki silah deposuna yönelik saldırıyı takip eden Natanz nükleer tesisindeki patlama ile son korkutucu gelişmelerin, Hizbullah’ın sınırdaki bu gönüllü görevinden geri çekilmesine yol açma olasılığı kuşkuludur.
Bundan daha da önemlisi, şu anda Lübnan’ın iki baskıcı sınır boyutunun ağırlığı altında yaşıyor olmasıdır. Bunların birincisi, ünlü Şebaa Çiftlikleridir. Bu bağlamda şunu hatırlatalım: Kendisi, dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’ın İsrail’in Lübnan’dan tek taraflı geri çekileceği açıklamasına karşılık ölü hafızadan çekip alınarak bir soruna dönüştürülen 40 kilometrekarelik bir alandır. İsrail 1967 yılında Şebaa Çiftliklerini işgal ettiğinde Lübnan’ın değil Suriye’nin toprakları içinde yer alıyordu. Bugün ise, Suriye bu bölgenin Lübnan’a ait olduğunu kabul etmemesine rağmen Lübnan’dan Şebaa Çiftliklerini kurtarması isteniyor. Baskı yapan diğer sınır boyutu da kapatılmak istenmeyen sınır kapılarıdır.
Bunlara son olarak, Suriye tarafında Hizbullah’ın kontrolü altında olan ez-Zebadani’de açılan sınır kapısı eklendi.
Bu sınır kapılarının neden olduğu mali kayıplar, oynadığı ciddi role kıyasla adeta bir ayrıntıdan ibaret kalıyor. Bizler hem doğudan hem de güneyden bir savaşın tehdidi altında bulunuyoruz. Bizimle savaşmayanları da kelimenin tam anlamıyla sürekli zarar eden ama kapatılması yasak bir dükkan gibi kullandığımız sınırlarımızı kurtarmak için bizimle savaşmaya davet ediyoruz