Hüseyin Şubukşi
TT

Petrol savaşlarından gaz savaşlarına!

Eğer yirminci yüzyıl “petrol savaşları” yüzyılıysa, yirmi birinci yüzyıl da “gaz savaşları” yüzyılı olmaya adaydır. Temiz ve sürdürülebilir alternatif enerji kullanımı üzerindeki artan küresel baskının yanı sıra çevreci örgütler tarafından küresel iklim felaketinin ardında yatan sebep olarak petrolün gösterilmesiyle birlikte petrole doğal bir alternatif olarak ‘gaz’ ön plana çıktı.
Rusya, İran ve Katar gibi gaz piyasasını etkileyen kilit oyuncularla birlikte bu önemli maddenin üretici sayısında gözle görünür bir artış var. Bu durum, kilit oyuncuların paylarını etkileyecek ve böylece güç dengelerini değiştirecek gibi görünüyor. Fakat tüm gazlar aynı değil. Sıvılaştırılmış doğalgaz, kullanılır bir hale getirilmesi ve nakliyesi dolayısıyla boru hatlarının içinde taşınan gazla karşılaştırıldığında genel olarak çok daha maliyetli kabul ediliyor.
İlk gaz çatışmaları Katar, Türkiye, Rusya ve İran arasındaydı. Katar'daki darbe rejimi, gaz üretimini doğrudan pazarlarına taşıyacak boru hattı kurmanın hayalini kuruyor. Bu, Katar’ın Suudi Arabistan'daki yönetim rejimini değiştirme yönündeki çalışmalarını ve girişimlerini açıklıyor. Zira Katar “Irak, Suriye ve Türkiye'den geçerek Avrupa'ya ulaşan boru hatlarını genişletme” hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. 
Rusya'nın ekonomik çıkarlarını korumak için Suriye'ye müdahalede bulunmasının önemli bir sebebi de buydu. Nitekim Rusya’nın Avrupa'ya ithal edilen gazdaki payı en iyi durumda yüzde 70’i, en kötü halde yüzde 40’ı buluyor. Lübnanlı yazar Kemal Dib, ‘Kabil’in Laneti: Rusya ve Katar'dan Suriye ve Lübnan'a Gaz Savaşları’ isimli eserinde bu konuyu derinlemesine tartışıyor.
Bugün Akdeniz kıyılarında ve özellikle Libya topraklarında gün yüzüne çıkan yeni bir durum var. ABD ile Rusya arasında yüzleşme bunun en belirgin göstergesidir. Bu sahnede, Osmanlı’nın ihtişamını tekrar kazanmaya ve aşırılık yanlısı siyasi oluşum olan Müslüman Kardeşler projesine destek vermeye takıntılı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan kullanılıyor. Nitekim Erdoğan, Libya hükümeti ile Akdeniz'deki gaz kullanımıyla ilgili olarak bir anlaşma imzaladı.
NATO, Suriye’de yerleşmesinin ardından Rusya’nın kendisi için yeni bir stratejik dayanak bulmasına izin vermeyecek. Rusya, Akdeniz'deki dev gaz sahalarının keşfinin ardından Avrupa'daki gaz arzındaki payının ciddi şekilde tehdit altında olduğunun farkında. Mısırlı diplomat Cemal Taha’nın, konuyla ilgili olarak “Gaz Savaşının Sırları: Çakışan Çıkarlar ve Rekabet” diye güzel bir kitabı var. Taha bu kitabında Akdeniz havzasındaki son gelişmelerin stratejik önemini ve yasal arka planlarını ele alıyor.
ABD'nin enerji dünyasına yönelik gün geçtikte artan bir tutkusu var. Petrol sektöründe olduğu gibi gaz sektöründe de etkin bir aktör olmayı hedefliyor. Nitekim 60 yılda ilk kez son dört yıl içerisinde bir doğal gaz kaynağı haline geldi. Gelişen teknolojisiyle de gaz piyasasında etkili bir oyuncu haline geldi ve gaz satmak için yanına bir dizi müttefik çekti. Sıvılaştırılmış doğalgaz için tesisler kurmakta ve boru hatları döşemekte önemli gelişmeler kaydederek rekabet gücü elde etti ve pazar payını artırdı.
Rusya tüm bunların farkında olduğu için Avrupa'daki müşterileriyle yaptığı sözleşmelerin uzun vadeli olması için büyük düzenlemeler yaptı. Fakat Rusya, gaz endüstrisinin varoluşsal bir riskle karşı karşıya olduğunun da farkında. Bundan dolayı, Almanya'ya yeni bir boru hattı yoluyla Avrupa'ya göndereceği gaz ürünleri için tedarik seçeneklerini hızlandırmaya çalışıyor. ABD, Avrupa'nın kalbinde gerçekleşen bu olayın Avrupa dış politikası üzerinde daha fazla etkiye yol açacağından korkuyor. Ayrıca bu, Başkan Trump yönetiminin Almanya Şansölyesi Angela Merkel'e yönelik öfkesini ve bazı Amerikan kuvvetlerinin Almanya'daki askeri üsten geri çekmesini açıklıyor.
Gaz endüstrisinin sıcak noktaları Basra Körfezi, Orta Asya, Gine-Bissau, Rusya ve Amerika tarafından tehdit altında olmaya devam ediyor. Artık gaz savaşları aşamasına girdiğimizi kesinlikle söyleyebiliriz.