Abdurrahman Şalkam
TT

Uzun demokrasi berzahında Tunus

Tunus yüzyıllar boyunca siyaset, düşünce ve savaşlar arenasında koşmaktan geri durmadı. Çatışma sınavlarından geçti ama yaratıcı ve özgün olmaktan vazgeçmedi. Tunus bu yüzyılın ikinci 10 yılında, ülke içinde ve dışında şiddetli yankı uyandıran küçük bir olay ile sarsıldı. Bugün ise birinci derecede partiler arası siyaset arenasında geçen, sakin olmayan bir deneyim yaşıyor. 2014 yılında hazırlanan anayasa, siyasi liderliğinin yapısında parlamento ile başkanlığı birleştiren yeni bir cumhuriyet kurdu.
Böylece uzun bir süre “Bey” ya da “Başkan” gibi farklı adlandırmalar altında tek ve baba bir liderin yönetimi altında yaşayan ülkenin siyasi hiyerarşisi üç başlı hale geldi: Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı.
Anayasa teoride bu üç gücü birbirinden ayırıyor. Ancak gerçekte güç oluşumunun ve karar alma mekanizmalarının doğası, kendisini güçlü bir şekilde dayatıyor. Ülkenin karşısına çıkan zorlukların doğası tüm seçenek ve göstergeleri değiştirdi. “Yasemin Devrimi”nden bu yana kurulan hükümetlerin sayısı, ülke tarihinde görülmemiş bir durumdur. Çeşitli ve birbirleri ile çatışan blokları içerdiği için mevcut parlamentonun en önemli özelliği parçalanmış olmasıdır.
Kuşkusuz merhum el-Baci Kaid es-Sibsi ile Raşid Gannuşi arasındaki anlaşma, ülkenin ulusal yolculuğunda uzun ve çalkantılı bir mesafe kat etmesini sağladı. Deneyimli, Nida Tunus Partisi’nin lideri es-Sibsi ile Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi son derece hassas koşullarda iyi bir ikili oluşturarak ülkeleri için can simidi oldular.
Tunus’taki son cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler, ülkeyi yeni bir kafa karıştıran engele ulaştıran ciddi bir paradigma kayması ortaya çıkardı. Devletin başında ne bir siyasi geçmişi ne de bir partinin mensubu olan bir anayasa profesörü bulunuyor. Temsilciler Meclisi, kendisine liderlik ve karar alma gücü sağlayacak siyasi bir kuşağa sahip bir hükümet kurabilecek çoğunluktan yoksun halde.
İki faktör mevcut parlamentoyu bir berzaha, şiddetli dalgaları dinmeyen bir denize dönüştürdü: İlki, Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin Temsilciler Meclisi’nin başkanlığını üstlenmesidir. Gannuşi, Temsilciler Meclisi üyeleri listesinde yer alan bir isimden ibaret değildir. Tarihinde takip ve kovuşturmaya uğramak, sürgünde yaşamak ve hapis yatmak, Burgiba ve Bin Ali rejimlerine muhalefetle geçen yıllar var. Bu nedenle o, -kendi değerlendirmesine göre- makamına değil siyasi ağırlığı ve pozisyonuna göre ulusal karara ortak olma hakkına sahiptir. Fakat İslami arka plana sahip Nahda Hareketi’nin lideri olması, tüm iç ve dış hareketlere, rengi bilindik bir siyasi ideolojik renge sahip olduğu izlenimi veriyor. Diğer faktör, çok kademeli bir siyasi miras taşıyan bir partinin ortaya çıkışıdır. Bahsi geçen parti, eski devlet başkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin partisi olan Tecemmu Partisi’nin kadrolarında görev yapan avukat Abir Musa’nın (Musi) lideri olduğu Özgür Anayasa Partisi’dir. Abir Musa, hukuk, ses ve kışkırtma eldivenlerini kuşanmış ağır sıklet bir siyasi boksördür. Partisinin parlamento içindeki grubu ile birlikte daha en başından ne istediğini belirlemiş bir isimdir: Raşid Gannuşi’yi Temsilciler Meclisi başkanlığı makamından indirmek. Ne var ki kadın boksör bazı puanlar kaydetse de Gannuşi’yi “Pardo Sarayı” ringinde nakavt edip makamından devirmeyi henüz başaramadı.
Nahda’nın yaşlı lideri, bir takım açık ve gizli manevralarla bir engeli daha aşmayı başardı. Ancak karşılaşmanın ağırlığı kendisine eşlik etmeyi sürdürecek. Yeni Tunus Anayasası, siyasi partilere başbakan adaylarını belirleme ve meclis içindeki grupları aracılığıyla cumhurbaşkanına sunma hakkı tanıyor. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen isim de hükümeti kurduktan sonra parlamentoya sunarak güvenoyu almak zorunda. Bir önceki turda Cumhurbaşkanı, İlyas el-Fahfah’ı kabineyi oluşturmakla görevlendirmişti. Fahfah bunda başarılı oldu ama kendisine yöneltilen suçlamalar sebebiyle çok geçmeden istifa etmek zorunda kaldı. Bu nedenle şimdi partiler, siyasetin tüm iplerini isteksizce de olsa Cumhurbaşkanı Kays Said'e teslim ettiler. Cumhurbaşkanı da adı partilerin sunduğu listede yer almayan danışmanlarından birini, Hişam Meşişi’yi yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Bütün partilerin – daha doğrusu çoğunun- önünde Cumhurbaşkanı’nın istediğini kabul etmekten başka çare yok. Çünkü şu anda anayasa kendisine parlamentoyu feshetme hakkı veriyor. Bu da partilerden hiçbirinin istemediği bir uygulamadır.
Yeni başbakan hükümeti kurması durumunda başbakan değil birinci bakan gibi olacak. Diğer bir deyişle bağımsız olmayacak, Burgiba ve Bin Ali dönemlerinde olduğu gibi devlet başkanının direktiflerini yerine getirecek.
Cumhurbaşkanı Kays Said, Tunus’ta siyasi sahnenin ön sıralarında yer alan birçok siyasi partiye yönelik çekincelerini gizlemiyor. Parlamento ile cumhurbaşkanının yetkileri paylaştıkları ortak sistemin başarısız olmasından sonra yeniden başkanlık sistemine dönülmesi için bir anayasa değişikliği gerçekleştirmeye dair imalarda bulunuyor. Fakat siyasi ve kültürel seçkinler de dahil çok sayıda Tunuslu taraf, kendilerine göre diktatör ve tek adam yönetimine kapı aralayacak başkanlık seçimine karşı olduklarını gizlemiyor.
Tunus kendi içinde doğum sancıları yaşıyor. Ancak bu doğumun ayrıca yüzleşmesi gereken sınır ötesi kısıtlamalar da var. Bunların başında vadesi gelmiş dış borçlar, ülkenin temel gelir kalemlerinden turizm sektörünün korona pandemisi sebebiyle içinde bulunduğu kötü durum, Tunus’un coğrafi, güvenlik, ekonomik ve sosyal uzantısı olan Libya’daki güvenlik ve finansal durum, Tunus’tan Akdeniz’in karşı kıyısındaki ülkelere artan yasa dışı göç geliyor.
Tunus’un siyasi ve ekonomik ufkunda ne görülüyor? Hükümeti kurmakla görevli Hişam Meşişi için geri sayım başladı. Kendisine verilen 1 aylık sürenin 10 günü geride kaldı. Başarısız olursa hiçbir siyasi partinin liderinin istemediği seçenek olan parlamentoyu feshetmek ve erken seçimlere gitmekten başka seçenek bulunmuyor.
Ülkenin tanık olduğu ve birçok kişiye göre eski hükümetlerin başarısızlıklarını temsil eden tüm olup bitenlerden sonra bu doğum sancıları, etkin tarafların anayasa değişikliğini ve başkanlık sistemine geri dönmeyi kabul etmeleriyle mi sonuçlanacak? Siyasi tarafların içeride ve dışarıda parlamenter sisteminin işleyiş mekanizması ile ulusal kararın etrafından dolanmalarını durdurmak için anayasayı değiştirip karar alma yetkisini sadece cumhurbaşkanına vermekten başka alternatif yok mu? Tunuslular, kendilerini bu yeni tarihi kavşaktan ayıran birkaç hafta içinde başka bir cumhuriyette, başka bir yolun başlangıcına şahit olacaklar.