Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Hindistan’daki ırkçı yönetim ve bölgesel sorunlar

Orta Dünya’daki birçok sorun, sömürgecilikten kaynaklandığı kadar aynı zamanda sömürgecilerin kendi çıkarları nedeniyle bölgeden aniden çekilmelerinden, yerlerine kendileriyle uyumlu ancak bölgede yaşayanların siyasi ve sosyal şartlarına uyumsuz yöneticiler belirlemesi, suni sınırlar çizmesinden kaynaklanıyor. Hindistan’da bugün yaşanan durum da İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan’dan 1947’de çekilmesine dayanıyor. (Elbette sömürge döneminde Hint Alt Kıtası’nda İngiliz sömürgeciler tarafından oluşturulan problemlere değinmiyorum zira o dönemin bugüne etkisi olsa da çok ayrı ve ciddi problem kaynağı oluşturan bir dönem)
İngiltere, 1947’de Hindistan’dan çekilirken, ne Pakistan ne de Hindistan kendi sorunları arasından sıyrılamasın ve gerekirse bölgeye yeniden müdahale edilebilsin diye (başka nedenler de olmakla birlikte zira İkinci Dünya Savaşı sonrası sömürgeciler kendi kabuklarına çekilip aldıkları zararın etkilerinden kurtulmaya çalışıyorlardı, sömürdükleri yerleri düşünecek durumları yoktu) ve İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkisi nedeniyle de hızla çekilince Keşmir sorunu Pakistan-Hindistan arasında çözülmeyecek bir problem olarak doğdu. Bu problem bugün dahi devam etmekte…
1947 yılı her ne kadar Pakistan ve Hindistan’ın bağımsızlıklarını kazandıkları yıllar olsa da bu “bağımsızlık kazanma” söylemi kolonyalist söylemin bir parçasını oluşturuyor zira egemenlikle doğrudan alakalı bağımsızlık meselesinin sömürgeciler çekilince birden oluştuğunu düşünmek abesle iştigal…
İngiltere sömürgecilik politikalarını değiştirip bölgeden ayrılırken, halkın çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Keşmir bölgesini Hindu Kral Hari Singh yönetiyordu. Birleşmiş Milletler (BM) bölgenin hangi ülkeye bağlanacağı konusunda 1948’de plebisit önerdi ancak bu hiç oylamaya sunulmadı. Keşmir halkı Pakistan’a katılma konusunda tercihini ön plana çıkartsa da Hindu Prens Singh’in bir icraatı olarak bölge Hindistan’a bağlandı ve bu tutum sonrası bölgede 1947’den bu yana normalleşme sağlanamadı. Hindistan ve Pakistan arasında bu nedenle 4 kez savaş çıktı ve hatta Çin de bölgeye müdahil olmayı başardı.
Hindistan ve Pakistan arasında gerilimin dozu bir düşüp bir artarken tam 73 yıldır bölgede düzen sağlanamadı. Keşmir halkı, Hindistan’ın baskıları altında yaşam mücadelesi verdi ve vermeye de devam ediyor.
Hindistan Halk Partisi’nden (BJP) aşırı sağcı Hint milliyetçisi Narendra Modi, iki dönemdir Hindistan’ı yönetiyor. Modi’nin Hint ırkçılığına varan popülist siyasi söylemleri bırakın Keşmir’i Hindistan’da Müslümanlara yönelik ırkçı saldırıları her gün arttırıyor. Diğer yönden Modi’den yüz bularak destek alan ırkçı Hindu gruplar, polislerin müdahale etmediği olaylarda Müslümanları sokak ortasında işkenceyle öldürmeye kadar vahşeti ileri boyuta götürebiliyor. Müslümanların siyasi temsil hakkı da BJP tarafından engelleniyor; Ayrıca parlamentodaki Müslüman milletvekili sayısı 1952'den bu yana en düşük seviyeye geriledi.
Tabi Modi yönetiminin ayrımcılıkla devam eden popülist politikaları Keşmir bölgesindeki sorunları da arttırıyor. Ekonomik kriz, COVİD-19’la başarısız mücadele politikalarını ırkçı icraatlar ile örtmeye çalışan Modi yönetimi, Keşmir’in resmi statüsünü kaldırarak bölgedeki krizi derinleştirmeye çalışıyor.
Keşmir’de nüfusun yüzde 63’ünü Müslümanlar, yüzde 28’ini ise Hindular oluşturuyor. Normalde Hindistan anayasası, bölgedeki demografiyi korumak amacıyla bölgenin özel statüsünü korumayı öneriyor ancak Modi yönetimi bu özel statüyü iptal etti ve Keşmir’deki insanlar Hint yönetiminin çok ağır baskıları altında kaldılar, halen de kalmaya devam ediyorlar.
Modi yönetimi Hindistan içindeki problemi derinleştirirken aynı zamanda dışarıda da sorun üretmeye devam ediyor ve Keşmir üzerinden Pakistan’a karşı saldırgan politikalar oluşturuyor. Hindistan’da ve Keşmir’de Müslümanlara yönelik uyguladığı ırkçı baskı politikaları sonucunda bölgede istikrarsızlık ve çeşitli saldırılar ortaya çıkınca, bu saldırıların dolaylı sebebi kendisi olmasına rağmen Modi, Pakistan’ı suçlamayı tercih ediyor. 2020 başlarında Pakistan’ı yerle bir etmekle tehdit etmişti.
Pakistan’da 2018’de iktidara gelen İmran Han, 2018’de Hindistan’a diyalog çağrısında bulunmuştu ancak bir yanıt alamamıştı. Çünkü Hindistan yönetimi hem iç hem de dış politikasını uzun süredir saldırganlık üzerine inşa ediyor ve diyalogla ilgilenmiyor. Han, BM Genel Kurulu'nda konuştuğunda şu ifadeleri kullanmıştı: "Burada söylüyorum; Keşmirliler karşılık verecek ve iki nükleer güç Hindistan ile Pakistan karşı karşıya gelecek. Bunun sorumluluğu BM'nin omuzlarında. 1,3 milyarlık Hindistan pazarının yanında mı olacaksınız adalet ve insan haklarının mı?"
Keşmir’in özel statüsü kaldırıldıktan sonra 69 kişi öldürüldü. Bölgede telefon, internet gibi iletişim araçları Hindistan tarafından kesildiği için bölgeden sağlıklı haber alınamıyor. Hitler yönteminden farkı olmayan bir yöntemle Modi, Keşmir’de insan haklarını ve uluslararası hukuku ihlal ediyor. Keşmir, Gazze gibi, Doğu Türkistan gibi Arakan gibi bir bölgeye çevriliyor. Yakın zamanda bölgede diyalog yolları, iletişim kanalları açılmaz ve bu baskı politikaları, ırkçı saldırılar devam ederse bu bölgede istikrarsızlık artmaya devam edecek.
Ucuz iş gücü nedeniyle ihracat konusunda oldukça yol kat etmiş Hindistan’ın ırkçı ve saldırgan politikaları ekonomik nedenlerle görmezden geliniyor, kendi vatandaşlarına dahi insan hakları ölçüsünde bir yönetim modeli oluşturmaktan aciz bu yönetimin bölgedeki Müslümanlar konusunda insan haklarını önemseyen bir politika izlemesi mümkün değil zira böyle bir dünya görüşleri yok, dolayısıyla görev her şeye rağmen insan haklarını önemseyen, Müslümanların uğradığı ırkçılıktan rahatsız olabilen az sayıdaki kişi, kurum ve ülkeye düşüyor. İnsanlığı sömürgeciliğin bittiğine ikna etmeye çalışan, medeni sıfatını zorla kendi yakalarına iliştiren, bu yönde algı oluşturan sömürgecilerden bölgeye miras kalan istikrarsızlıkların ivedilikle de olsa sonlandırılmasının zamanı gelmedi mi?