Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Türkiye’nin Libya planı: Ateşi kes, savaşa hazırlan

Karadeniz’de Türkiye’nin bulduğu yeni 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la yaşanan gerilim, Ankara’ya karşı takınılacak tavır konusunda Almanya ve Fransa’nın yaşadığı anlaşmazlık… Enerji ve strateji odaklı yoğun gündemleri geride bırakırken, Libya’da, medyanın pek de üzerinde durmadığı birtakım gelişmeler yaşandı.
Sene başında Türkiye, Suriye’den getirdiği askerler ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile Libya savaşına hızlı bir giriş yapmıştı. O dönemde Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Mısır’ın desteklediği General Hafter, Türkiye’nin yardımcı olduğu Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) kontrolündeki başkent Trablus’u kuşatıyordu. Aylar süren kuşatma Türk askeri varlığı sayesinde kısa sürede kırıldı.
Libya denklemi değişti ve UMH güçleri hızla ilerlemeye başladı. UMH, Rusların hava ve deniz üssü olarak kullandığı Sirte ile Cufra kentlerinin kapısına dayandı. Türk medyası iki şehrin düşeceğini ve zaferin yakın olduğunu yazıyordu. Mısır lideri Abdülfettah Sisi, operasyonun başarıya ulaşmaması için, “Sirte düşerse ordumuz Libya’ya girer” tehdidinde bulundu. Neticede beklenen olmadı. Kuşatma sürüyor.
İşte böyle bir ortamda UMH Başkanı Fayiz Serrac, köşeye sıkıştığı Trablus kuşatması günlerinden sonra ilk kez, ateşkes çağrısı yaptı. Hatta daha da ileri giderek, pandemi bahanesiyle, ülkedeki tüm askeri operasyonların durdurulması talimatı verdi. Bunu, diğer ateşkes ilanlarından farklı kılansa Serrac’ın açıklamalarında tam kapsamlı bir yol haritasının yer almasıydı.
Sirte ve Cufra kentlerinin tüm silahlı güçlerden arındırılması, bölgenin iki taraftan da katılımla belirlenecek ortak polis gücü tarafından korunması, petrol üretiminin artırılarak gelirlerin Libya için harcanması, ülkedeki bütün milislerin sınır dışı edilmesi, tarafsız seçimlerin düzenlenmesi ve yeni kurulacak hükümetin Sirte’ye yerleşmesi…
Serrac’ın siyasi rakibi Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Agile Salih de benzer bir açıklama yaparak ateşkes konusunda kendi payına düşen adımı attı. Fakat Sirte’nin “siyasi başkent” haline dönüştürülmesi fikrine yeşil ışık yakan Salih, Cufra’nın silahsızlandırılması konusunda tek kelime etmedi. Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Mısır gibi aktörler ateşkes yol haritasını sevinçle karşılayarak desteklerini belirtti.
Bütün bu karşılıklı ateşkes merkezli açıklamalar ve karşılıklı onay, tarafların bir yol haritası üzerinde anlaştığına işaret ediyor. Belli ki Serrac ve Salih’in dile getirdiği hususlar konusunda önceden konuşulmuş, uzlaşılmış. Pazarlığın açık yapılması evresine geçilmiş.
UMH Başkanı Serrac’ın çağrısına yanıt veren ismin General Hafter yerine onun siyasi temsilcisi Agile Salih olması da tesadüf değil. Trablus kuşatmasının başarısızlığa uğramasının ardından Türkiye, Hafter’i kesinlikle masada istemediği defaatle dile getirmişti. Uyarı sinyalini alan Hafter destekçileri de kuşatma hezimetinin cezasını Libyalı Generale keserek Temsilciler Meclisi Başkanı Agile Salih’i muhatap alan bir görüntü çizmişti.
Bu noktada en fazla dikkat çeken ise topla, tüfekle, SİHA’yla Sirte kapılarına dayanan Türkiye ve UMH güçlerinin bir anda geri çekilerek ateşkes çağrısı yapması. Hafter’e her türlü maddi kaynağı sağlayan BAE medyasına göre, “kentte direnişle karşılaşan Türkiye pes etti.” Ancak bu tanım gerçeklikten uzak.
Peki, öyleyse neden şimdi ateşkes ilan edildi? Ateşkes uygulanabilecek mi?
Ateşkes çağrısında zorunluluklar ve strateji eş zamanlı olarak hesap edilmiş gibi görünüyor. UMH ve genel olarak Libya’nın mali sıkışmışlığı yakıcı bir sorun haline geldi. Bu nedenle bir an önce “petrol gelirlerinin kasaya yansıtılması” gerekiyor.
Serrac’ın ateşkes çağrısının temelinde çatışmaları durdurarak petrol akışının güvenli bir şekilde sağlanarak krizin fırsata çevrilmesi yer alıyor. Ateşkesin bir diğer sebebi de Sirte ve Cufra’daki Rus varlığı. Paralı Rus askerleri olarak bilinen Wagner Grubu’nun bölgedeki etkinliği, Türkiye ve UMH’nin kentleri hava saldırılarıyla hedef almasının önüne geçiyor. Meselenin stratejik kısmı da burada öne çıkıyor. Zira eğer kısıtlı da olsa çatışmasızlık ortamı sağlanır ve Ruslar çekilirse operasyon şiddetli bir şekilde yeniden başlayacak. Yani aslında Türkiye pes etmedi, aksine akıllıca bir hamle yaptı.
Sonuç olarak beklenmedik bir ateşkes çağrısıyla karşı karşıyayız. Çatışmasızlık durumunun gerçekten oluşup oluşmadığını veya ne kadar işleyeceğini kestiremiyoruz. Fakat bu kırılgan ateşkes, bir yanıyla da askeri ve stratejik bilek güreşinde tarafların rakiplerini tartma girişimi.
Başka bir deyişle, güven testi. Hafter’e bağlı güçler de Serrac da masa kurulmadan savaşın sona erdirilemeyeceğinin bilincinde. Kimin ateşe verilen aradan diplomatik ve askeri anlamda güçlü çıkacağını zaman gösterecek.