Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Hac Muhammed Raad kırmızıdan kaçındı

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişal Avn’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un şerefine Baabda Sarayı'nda verdiği yemekte dikkatler Macron'un ‘muazzam destansılıktaki’ siyasi planlarıyla hiçbir ilgisi olmayan haberlere çekildi.
Haberler ise Hizbullah’ın Lübnan Temsilciler Meclisi bloğu Başkanı Hac Muhammed Raad’ın sofrada kırmızı şarap olması dolayısıyla yemeği terk etmesiyle ilgiliydi.
Sosyal medyadaki Lübnanlılar, bu haberdense Macron’un ziyaretini yorumlamayı tercih ederken bazıları ise Raad ve partisiyle dalga geçtiler. Bir diğerleri Raad’ın bu hareketine övgüde bulunurken bir başka kesim ise sahnenin tümüyle saçmalığına değindi.
Raad ve partisinin destekçilerinden bazıları, Raad’ın zaten meşgul olduğu, önceden önemli bir randevusunun -Raad’ın Fransız Cumhurbaşkanı ile Lübnan Cumhurbaşkanı arasındaki toplantıdan daha önemli ne gibi bir randevusu olabilirse!?- olduğunu söyledi. Ancak sahnenin hepten abes olduğu çok net.
Macron, sonradan da ortaya çıktığı gibi daha sonradan Hac Muhammed Raad ile özel bir görüşme gerçekleştirdi. Hatta Raad ile gerçekleştirdiği görüşmenin ayrıntılarını yayınladığı için Fransız gazeteci George Malbrunot’u azarladı.
Her neyse; Hasan Nasrallah Macron'un amonyum nitrat patlaması sonrasındaki ilk ziyaretinde gösterdiği çabaları ihtiyati bir şekilde memnuniyetle karşılasa da yine de kaygılandı.
Hizbullah'a yakın Al-Akhbar gazetesi yazarı Halid Haddade, Fransa Cumhurbaşkanı'na hitaben “Macron Bey, direniş zaferini tadan bu insanlar tarafsızlığın zayıflığına geri dönmeyecek” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu'daki girişimler gözüne güzel gözüken, egemenliği ve vatanseverliği destekleme adı altında Beyrut'tan Bağdat'a giden Fransız, İran'ın işgallerinden bahsetmedi. Yani asıl işgalden, Irak ve Lübnan'daki milliyetçilerin gasp edildiği esastan...
Trajikomediye geri dönecek olursak; Muhammed Raad ve partisinin bu hareketi bize -Allah korusun- içilmediği halde lekeleyen birkaç damla kırmızı şarabı; üzümün kırmızılığından sakınmak ile Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan dahil birçok yerdeki yüz binlerce insanın kanını içmek arasındaki devasa farkı hatırlatıyor. 
Tirmizî’nin rivayet ettiği, Buhari ve tarihçi İbn Kesir’in de benzer şekilde anlattığına göre Irak halkından bir adam sahabe İbn Ömer’e kıyafetine bulaşan sivrisinek kanını sormuş. Ömer ise “Şu Irak halkına da bakın! Hz. Peygamber’in torununu öldürdükleri halde sineğin kanını soruyorlar” demişti.
Lübnan'daki mevcut duruma gelince; Lübnanlı sanatçı Rita Zahir şu yorumda bulunuyor:
“Faydalı bir bilgi: Araştırmalar gösteriyor ki şarap yasak ancak amonyum helal!
Allah’ın yasakladığı bir canı öldürmek en kötü suç, en büyük kabahat ve en çirkin günahtır.”