Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Libya’da Türkiye’ye darbe mi yapıldı?

Türkiye bugünlerde dış politikanın temel cephelerinde sürekli yeni krizlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Terör örgütü YPG/PKK ile iltisaklı SDG’li isimler Moskova’da ağırlanarak Suriyeli bir partiyle anlaşma imzalaması ile başlayan ve Doğu Akdeniz ile devam eden krizler serisinin sonuncusu Libya’da yaşandı. Ankara destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ortadan ikiye bölündü. İçişleri Bakanı Fethi Başağa, Başkan Fayiz es-Serrac’ın koltuğuna göz koyunca görevden el çektirildi. Başkent Trablus’ta ekonomik motivasyonla gerçekleştirilen UMH aleyhindeki gösteriler ve Bakan’ın kendi kolluk kuvvetini kurma kararı (milisleri Libya polisine dahil etme stratejisi), değişikliğe gerekçe olarak gösterildi. Başağa 5 günlük bir aranın ardından görevine döndü.
Türkiye ve Katar gibi UMH’ye kol kanat geren ülkeler bir sıkıntı yokmuş gibi görüntü çizse de yaşananlar, Trablus hükümetinde her şeyin yolunda gitmediğinin kanıtı. Nitekim İçişleri Bakanı krizi sonrası dedikodu ve spekülasyonların ardı arkası kesilmedi. Türkiye’nin tutumuna muhalif dış politika uzmanları Başağa’nın gidişini “Ankara’ya vurulan bir darbe” olarak lanse etti. Senaryoya göre uzaklaştırma kararını Ankara’da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile gerçekleştirdiği görüşme sırasında öğrenen Başağa “Türkiye’nin adamı” idi. Geçtiğimiz haftalarda UMH Başkanı Serrac’ın Hafter güçleriyle yaptığı ateşkes ve “Türkiye’nin sessizliği” de eklenince Başağa’nın düşüşü bir politik hamleye dönüştü. Her ne kadar Başağa ile Türkiye’nin “farklı bir ilişkisi” olsa da mesele bu kadar basit değil. Zira bu “farklılık”, Türkiye ile Trabluslu bütün aktörlerde mevcut. Böyle bir tabloda yabancı aktörlerle gizli görüşmeler yürüten Başağa’yı “Türkiye sevdalısı”, Ankara ile deniz yetki alanları anlaşması imzalayarak TSK’yı Trablus’a davet eden Başkan Serrac’ı ise “Türkiye karşıtı” ilan etmek doğru olmaz.
Aslında bin parçaya bölünmüş Libya siyasetinde yaşanan son kriz, UMH içerisindeki siyasi rekabetin hesaplaşmaya evrildiğinin işareti. Başağa bir süredir Serrac’ı devirerek UMH Başkanlığı’nı ele geçirmek için fırsat kolluyordu. Bu nedenle sadece Ankara ile değil, Berlin, Paris ve hatta Washington ile de sağlam ilişkiler geliştirmişti. Dahası bazı attığı adımlar nedeniyle Fransa’nın radarına takılmıştı. Başağa’nın Türkiye düşmanı Fransız yazar ve düşünür Bernard-Henri Lévy’yi Libya’ya davet eden isim olduğu hatırlanacaktır. Lévy tartışmalı Libya ziyaretinin ardından Paris Match dergisine verdiği mülakatta “UMH Başkanı Serrac’ın Türkiye’yi yüzüstü bırakmayacağını ancak Başağa ile kurulacak ilişkinin Fransa’nın Libya’nın geleceğinde oynayacağı rolü belirleyebileceğini” ifade etmişti. Neticede Başağa’nın çabaları başarısız bir darbe girişimiyle sonuçlandı.
Başkanlığı kaptırmayan Serrac ise Başağa’yı tasfiye edemeyince, ikili arasındaki güç mücadelesi pimi çekilmiş bomba gibi Libya kabinesinin avuçlarına bırakıldı. Ancak Trablus hükümetinin karşı karşıya kaldığı ve acil çözmesi gereken problemler mevcut. Halihazırda krizin pençesinde kıvranan Libya ekonomisi bir de pandemi nedeniyle nefes alamayacak duruma geldi. Libya halkı sokağa çıkmaktan imtina etmiyor. Petrol gelirlerinin aktarımındaki engeller kaldırılabilmiş değil. Bunlar yetmezmiş gibi bir de Serrac ile siyasi rakibi Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in ilan ettiği ateşkesi riske atan gelişmeler yaşanıyor. Rusya, BAE ve Fransa’nın desteklediği Hafter’e bağlı güçler, UMH’nin kuşattığı Sirte kenti yakınlarına yığınak yapmaya başladı. 80 araçlık bir askeri konvoyun Cufra’dan El Lud bölgesine sevk edildiği belirtiliyor.
Sonuç olarak, UMH’deki bölünme Türkiye ve desteklediği taraf açısından iyi sonuçlar vermeyecek. Trablus hükümetinin Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış olması, Serrac’ı bir çırpıda kenara atılamayacak bir isim haline getiriyor. BM’nin ve uluslararası arenanın Serrac’ın yerine gelecek Başağa gibi bir figürü tanıma garantisi yok. Buna karşılık Ankara’nın Serrac’dan bazı danışmanlarıyla yollarını ayırmasını istediği biliniyor. UMH içerisindeki çatışmanın kokusunu alan Hafter ve destekçileriyse denklemi değiştirecek adımlar için fırsat kolluyor.