Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Bender’in öfkesi mi yoksa Suudilerin öfkesi mi?

Prens Bender bin Sultan’ın Al Arabiya kanalına verdiği röportaj, Filistinli liderlerin kusurlu tarihi konumlarının kulislerini ortaya çıkardığı üç bölüm, on yıllarca süren nankörlük, inkar ve sadakatsizliği özetleyecek kadar uzundu. Peki bu sadakatsizlik kime? Filistinlilere en çok hizmet eden ülkelere. Filistinli liderlerin düşük düzeyli açıklamalarını duyduktan sonra Prens Bender’i, öfkesi için kim suçlar ve ne der? Diplomatik ve siyasi kariyeri boyunca, ‘Suudi Arabistan önderliğindeki Körfez ülkelerinin Filistin davalasına hizmet etme çabalarına’ karşı Filistinli liderlerin çelişki ve nankörlüklerinin boyutuna tanıklık eden oydu. Bu çelişkiler davaya ciddi zarar verdi ve durumdan, en çok Filistin halkı etkilendi. Suudi Arabistanlı uzmanın uluslararası ve Arap siyasetinin koridorları hakkındaki açıklaması, Filistinli liderlerin ‘Suudi sessizliğinin devamlılığına, kanıtlanmış tarihsel gerçeklere ve ülkelerinin yüksek çıkarları pahasına onlarca yıllık maddi, siyasi ve ekonomik destek için reddedilemeyecek kanıtlara’ ilişkin iddiasını baltaladı. Sonra Filistinli liderlerin Körfez ülkelerine saldırması, hatta aşağılama ve küçümsemeleri ile devenin sırtını kıran saman oldu. Peki tüm bunlardan sonra Bender’in kızmaya hakkı yok mu?!
Filistin meselesi, bölgede değil, dünyada en karmaşık mesele olarak belirleniyorsa, Bender bin Sultan’ın 2 saatlik varlığı, tüm bu karışıklıkları çözmek için yeterliydi, fikirlere değil bilgiye ve mantığa güvenerek, birçoklarının söylemekten çekindiği acı gerçekleri dile getirdi. Bender, cesur, açık sözlü ve herkesle yüzleşirken de doğrudan muhataplarına hitap ederek, Filistin davasının ilk sorunu liderlerinde, sonra liderlerinde, sonra da liderlerinde yatıyor. Devletler, hükümetler ve halklar tarafından suçlananların bu uzun listesi, davaya dair maruz kalınan hayal kırıklığının sorumlularının onlar olduğu anlamına gelmiyor. Peki neden ‘bir Suudi yetkili dışarı çıkıp Filistin liderlerinin yaptıklarından bahsetmedi?!’ Prens Bender’in cevap olarak verdiği ilk neden, ‘Suudi Arabistan’ın, davalarının adil olması nedeniyle Filistin halkına hizmet etmeyi amaçlamasıydı’. İkinci neden ise, bana göre, Suudi yurttaşlarına karşı sadece tecavüzde bulunmayan, bir kesimini ihlalleri ve istismarlarıyla Körfez halklarına karşı kışkırtan Filistinli liderlerin aksine Krallık, tavırlarına halkları dahil etmediği için. Üçüncü neden ise Prens Bender’in, kırk yıl boyunca öfkesi maksimum düzeye ulaşana kadar onu ‘kendinde saklaması’ ve nihayetinde acı gerçeği ifşa etmeye zorlanmasıdır.
Prens Bender, yetmiş yıl önce durgunlaşmış bir havuza bir taş attı. Filistin meselesinin bugünden sonra Osman’ın gömleği haline gelmesi artık mümkün değil. Onun aracılığıyla koca bir ülkenin ve halkının hakaretleri, hainleri ve nankörlüğü görülebilir. Bunların sahiplerinin ise hakaret karşılığında sessizlik, yalan karşısında af ve kindarlık karşısında minnet beklemeleri artık mümkün değil. Daha ziyade konuşma, Filistin davasını birincil dava olarak görmelerine rağmen nihayet suçlandıklarını, hakarete uğradıklarını ve ihanete uğradıklarını anlayan halklar hakkındadır. Hatta tarih bile Suudi Arabistan’ın, dünyadaki hiçbir halkın başka bir amaç için yapmadığı gibi bu davayı desteklediğini kanıtlıyor. Bu nedenle Bender bin Sultan, sadece kendi öfkesini değil, cehalet ve bağımlılığa mahkum bir halkın öfkesini de dile getirdi. Sanki bu, halkından daha çok suçladıkları bir davadan dolayı tarihsel duruşları için caydırıcı bir ceza gibidir.
Hükümetler, ‘Beyti (ev) Allah korur’ temelinde, kendi çıkarlarına uygun pozisyonlar alır. Suudi Arabistan’ın resmi tavrı, ‘Krallığın barış getirmek için Filistin meselesinde kalıcı ve adil bir çözüme ulaşma hususundaki kararlılığı’ açısından son derece nettir. Ama Bender bin Sultan’ın gönderdiği mesaja gelince o, Suudilere vatandaş olarak seslendi. Bender, onları, yetmiş yıldır Filistin davasına sahip çıkanları, onu savunanları, onun için savaşanları, onu birincil davası olarak kabul edenleri özümsemişti. Bu yüzden onlara cevap da kendileri için uygun olmayan tarihsel sonuçlar ve hatalar ya da sözlerin sorumluları oldukları şeklinde geldi. Birinin pusulasını doğru yere yönlendirmesinin zamanı geldi. Kimseden intikam almak ya da kimseye saldırmak değil, onlarca yıldır süren yanılgıları düzeltmek için zaman geldi. Bender bin Sultan, Suudi halkının öfkesini ifade eden titreyen bir ses olduğu kadar, tek başına sinirlenmedi.