Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Kuveyt ve gelecek

Kovid-19 pandemisinin Arap dünyası dahil dünyaya dayattığı bütün zorluklara karşın Kuveyt’in, Emir Sabah el-Ahmed’in ölümünden sonra içeride ve dışarıda tanık olduğu teselli dikkat çekiciydi. Emir’in ölümü, birçok duyguyu harekete geçirdi. Kuveyt’in konumunu ve merhumun değerini onaylarcasına, heyetler taziye için Kuveyt’e akın etti. Emir Sabah el-Ahmed’in Kuveyt’e liderlik ettiği 16 yıl, doksanlı yılların başı, Irak işgali ve ona eşlik eden ve onu takip eden zorlukları bir kenara bırakırsak belki de Kuveyt’in tarihindeki en zor yıllardı. Bu 16 yıl, işgalin, çoğulcu ve bazı kesimleri dış faktörlerden etkilenmiş bir toplumdaki yaraların tedavisi ile geçti. Yönetim ile yasamanın (Ümmet Meclisi) ritmini ayarlamak gibi ele alınması gereken sıcak meseleler vardı. Zira Kuveyt de sözde Arap Baharı’ndan etkisinin dışında kalmamıştı. Bütün bu değişimlere karşı Sabah el-Ahmed bütün gücüyle Kuveyt’i güvenli limana ulaştırmaya çalıştı. Zaman zaman, ülkenin uzun vadeli çıkarlarının dayatması olmasa almak istemeyeceği kararlar almak zorunda kaldı.
Seleften halefe geçişin yaşandığı böyle bir dönemde, toplumda yaşayan güçlerin geleceğe yönelik beklentilerinin ortaya çıkması doğaldır. Kuveyt’te önümüzdeki dönemin ve seçeneklerinin nasıl olması gerektiğine dair bakış açılarını sunan gruplar ortaya çıkmaya ve bazı sesler yükselmeye başladı. Kuveyt küçük bir ülke olsa da en az diğer Arap toplumları kadar sosyal çeşitliliğe sahip bir ülkedir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemin geçmişteki gibi olacağı ve geminin aynı kurallara göre ilerleyeceği, anayasanın ülkeyi herhangi bir büyük ya da orta sarsıntıdan koruyacak bir sığınak olduğunu düşünenler olduğu gibi, değişimin yeni duruma ayak uydurması gerektiğini, beklentiler ile imkanların eşleşmesi için bazı detaylarda değişikliğin kaçınılmaz olduğunu düşünenler de var. Her iki grubunda haklı gerekçeleri bulunuyor.
Bundan sonra tam olarak ne olacağını hayal etmek için henüz çok erken. Fakat, Veliaht Prens Meşal el-Ahmed’in yemin etmesi ile anayasaya göre yetkilendirmenin tamamlanmasından sonra, yeni yönetimin önündeki dosyaların yatay ve dikey düzeyde olduklarını söyleyebiliriz. Yatay düzeyde, yürütme organında görev alacak kişiler ile halkın temsilcilerini seçme kriterlerini düzenlemeyi ve ayarlamayı sürdürmek, yeni yönetimin önüne gelebilecek iki konudur. Her ikisinde de hızlı, terfi ve yasal kurallara uygun bir çözüm getirilmemesi durumunda, ülke yerinde sayabilir ve birçok alanda arzu edilen kalkınmayı olumsuz etkileyebilir. Dikey düzeyde, ülkede mezhepçilik, kabilecilik ve sınıfçılık temelinde kümelenmelerin arttığını ve mevcut adaylık ve seçim sisteminin bunu körüklediğini görüyoruz. Bu kümelerden bazılarının dış güçler ile ideolojik bağları var ve bu, Kuveytlilerin çoğunluğu tarafından kabul edilemez bir husus.
Halkın çoğunluğunun istediği gibi bu dar kümelenmelerden kurtulmak, bir vizyonun liderlik ettiği ve iradenin desteklediği düzenlemeler gerektiriyor. Çünkü sorun ele alınıp çözülmezse genişleyip toplumda açık ve gizli çatlaklara yol açabilir. Bu durumu ele almak, gündemini istesek istemsek de sosyal medyanın belirlediği bir dünyada yasaların uygulanmasında katılık ve toplumsal diyalog gerektirir. Kuveyt toplumunun sahip olduğu özgürlükler tavanından olumsuz değil, olumlu olarak yararlanmak gerekir. Bu yalnızca geniş, derin ve sorumlu bir toplumsal diyalog ve bir önceki nesilden doğal olarak farklı yeni bir neslin yaşına ve isteklerine uygun toplumsal mekanizmalar oluşturmak yoluyla gerçekleşecektir.
Koronavirüs salgınının hemen ele alınmasını zorunlu kıldığı ekonomi, sağlık ve eğitimin yanı sıra iki konu, yakın zamanda ele alınması gereken iki acil ve sıcak konu olmayı sürdürüyorlar.  Bunların ilki, yönetimde isteklere değil bilgiye, akrabalığa değil liyakate dayalı köklü ve derin reformdur. İkincisi, yolsuzluk dosyaları adındaki devleti kemiren kurdu ortadan kaldırmak. Bu ikincisi; merkezi ve önemlidir, birden fazla karar mekanizmasında varlığı ortaya çıkmıştır. Son aylarda medyada, yolsuzluk kurdunun toplum içinde nasıl gizlenmiş olduğu açığa çıkarıldı. Şeffaflığın az olması, halkın yolsuzluğa bulaşan kişileri ve kurumları, bunlarla nasıl başa çıkıldığını kesin olarak bilememesi nedeniyle, devletin yolsuzlukla başa çıkabilme kapasitesine yönelik toplumsal güven sarsıldı. Hal böyleyken, politikacıların devreye girmesi şimdi bu dosyalarda meydana gelebilecek en riskli şeydir. Çünkü o zaman, önemli noktalar kaybolacak ve toplum, çok sayıda bilgi ve karşıt bilgiler arasında sıkışıp kalacak bu ise devlete güveni sarsacaktır.
Önemli olan bir diğer mesele, Kuveyt’in kendi çevresinde hareket becerisidir. Bu konuda işler daha açık ve net olabilir, çünkü Kuveyt’in artık dış politikada güvenebileceği kadroları ve deneyimleri bulunuyor. Dış politika, Kuveyt’te pek tartışma konusu olmamıştır. Sorun, başka bir yerdedir ve nettir. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) en iyi durumunda değil. Arap Birliği, neredeyse en basitinden bir ortak karar almasını bile engelleyen bir bölünmeden muzdarip. Bölgesel çevreye gelince, İran'dan Türkiye'ye daha karmaşık ve bulanık. Küresel düzeyde, bölgede önemli bir rolü olan ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları daha şimdiden şüpheyle karşılanıyor. Karar mekanizmaları birçok engelden muzdarip Avrupa toplumunda, bölünmüşlük daha görünür bir hale geldi. Her şeyden de önemlisi, Kuveytlileri yakın zamanda (kasım ayının sonunda) düzenlenecek bir genel seçim bekliyor. Bu seçimlere katılımın koronavirüs salgını nedeniyle daha az olması ihtimali bulunuyor, çünkü 574 bin olan seçmen sayısı içinde yaşlılar büyük bir oran oluşturuyor. Keza mevcut seçim yasasına ilişkin bazı itirazları olduğu için gençlerin büyük bir kesimi kullanmakta isteksiz. Seçim yasası ve oy kullanma yöntemi (örneğin uzaktan) konularında önemli kararlar alınmazsa, seçimlere katılımın düşük seviyede olması muhtemel.
Yukarıda zikrettiğimiz konuların bazıları, aktivistlerin sundukları sınırlı önerilerle gündemde yer almaya başladı, ancak bu önerilerin geniş halk desteğine sahip görüşler sunduğunu da kesin bir şekilde söyleyemeyiz. Yas sonrası dönemde Kuveyt, bir aktivizme tanık olacaktır. Bu aktivizmin tezahürleri sosyal medyada görülmeye başladı. Ama bu aktivizmi başlatanlardan bazılarının, mutlaka bir bütün olarak toplumun iyiliğini hedefleyen ajandaları olduğu söylenemez. Aksine kimisinin belirli bir siyasi karakteri var. Bu nedenle, devlet organlarının ve akil kişilerin inisiyatif alıp, düşünmesi, öneriler sunması ve kamusal faydanın lehine değişime önderlik etmesi daha akıllıcadır. Bütün bu bahsedilen sorunlara ve zorluklara rağmen genel kanı, her zaman olduğu gibi Kuveyt’in bu aşamanın getirdiği zorlukları da aşacağıdır.
Bu iki nedenden kaynaklanıyor. Birincisi, yeni liderliğin zengin bir bilgelik kapasitesine sahip olmasıdır. İkincisi, bütün grupları ile Kuveytlilerin çoğunun ülkelerine verdikleri önem ve değerdir. Kuveytliler arasında anlaşmazlık olsa da belli sınırlar içinde kalır. Sadece fanatikler düşmanlık ve nefret taraftarıdırlar ve onların oranları da nispeten azdır. Çoğunluğa gelince, amaçları ve istekleri, ortak faydadır.
Son olarak, yazımızı merhum emir Sabah el-Ahmed’in bir sözünü paylaşarak bitirelim: “Kavga etmek yerine istişare etmeliyiz. Düşman olmak yerine uzlaşmalıyız. Eleştirmeliyiz ama karalamamalıyız. Suçlulardan hesap sormalıyız ama intikam almamalıyız.”