Lahsan Haddad
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Parlamento Ağı'nın yönetim kurulu üyesi ve eski Fas Turizm Bakanı.
TT

Fas, Mali’de güvenlik ve istikrarın sağlanmasında bir rol oynuyor mu?

15 Eylül 2020’de Mali’nin tarihinde ve bağımsızlık sonrası döneminde 20 yıllık bir demir ve ateşten iz bırakan adam öldü. Bu adamın adı Moussa Traoré. Kendisi, bağımsızlıktan sonra (1960) Mali’nin ilk cumhurbaşkanı olan Modibo Keita’ya karşı 1968’de askeri bir darbe yaparak iktidara ulaşmıştı. Keita ülkeyi sosyalist, kolektivist ve üretim araçlarının kamulaştırıldığı bir devlete dönüştürmüştü.
 Keita’nın sosyalist yönetimi, Mali’yi ilerleme yoluna sokmadı, aksine enflasyon ve ulusal para biriminin değer kaybetmesi gibi büyük sorunlar yarattı. Bunun üzerine halk arasında yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açtı ve bağımsızlıktan 8 yıl sonra Traoré’nın liderlik ettiği darbeyi hızlandırdı.
Ancak Traoré, Keita’dan daha iyi değildi. Bilakis, 22 yıl süren yönetiminin en önemli özellikleri; tutuklanan muhalifler, güç kullanarak bastırılan gösteriler, eski cumhurbaşkanı Modibo Keita dahil tutukluların ölümü, özellikle de Mali’ye gönderilen uluslararası yardımların zimmete geçirilmesiydi. (Le Monde: Mali’nin eski güçlü adamı Moussa Traoré’nın ölümü, 15 Eylül 2020)
Traoré, 1991 yılında kendisine karşı düzenlenen askeri darbe ile devrildi ve Alpha Oumar Konaré demokratik bir şekilde seçilerek iki dönem devlet başkanlığı makamında bulundu. Konaré, 2002’de ikinci görev süresi sona erdiğinde yönetimi barışçıl bir şekilde devretti. Bu nedenle, Mali’de kendiliğinden yönetimden ayrılan tek devlet başkanıdır. Kendisinden sonra Amadou Toumani Touré seçildi. Mali'nin kuzeyindeki çatışmayı kötü yönetmek ve Mali ordusuna mühimmat tedarik edememekle suçlanması, orduda kendisine karşı bir tepki ve memnuniyetsizliğin yükselmesine neden oldu. Mart 2012’de yönetimden ayrılmasından birkaç gün önce ordu kendisine karşı bir darbe yaptı (Le Figaro, Mali devlet başkanının yönetimden ayrılışını hızlandıran darbe, 22 Mart 2012)
Amadou Sanogo yönetimindeki askeri yönetim dönemi çok uzun sürmedi ve 2013 yazında seçimler düzenlendi. Bu seçimleri İbrahim Boubacar Keita kazanarak devlet başkanı seçildi ve diktatör Traoré’nın ölümünden 4 hafta önce ağustos ayında ordu, onu da bir darbe ile devirene kadar 7 yıl boyunca devlet başkanlığı makamında kaldı.
Köklü bir tarihe sahip bu güzel ülkenin kaderi budur; diktatörlük, yolsuzluk, darbeler, etnik çatışmalar ve terör. Keza zayıf demokratik dönemler. On yılda bir yeni bir devlet başkanı seçiliyor ama hepsi de hayal kırıklıklarına neden oluyor ve ordu yönetime el koyuyor. İç ve dış baskılardan sonra yönetim sivillere devrediliyor ve yolsuzluk ve kötü yönetim mekanizması yeniden çalışmaya başlıyor. Döngü bu şekilde tekrarlanıp duruyor.
2013 yılında Malililer ve uluslararası toplum, o yaz düzenlenen ve ikinci turda Keita’nın rakibini geçerek devlet başkanı seçildiği seçimlere büyük umutlar bağlamışlardı. Fas Kralı Altıncı Muhammed, 3 Eylül 2013’de organize edilen görevlendirme törenine katılmış, sağlık ve din işlerinin yönetimi alanında yeni iş birliğinin temellerini atmıştı (RFI, Mali: Kral Altıncı Muhammed ve Boubacar Keita iki iş birliği projesinin temellerini attılar, 21 Eylül 2020). Bundan sonra Kral Altıncı Muhammed, Mali’deki krize kalıcı bir nihai çözüm bulmak için Batı Afrika Grubu'nun başlattığı girişime katılmaya kendisini teşvik etmek için Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Genel Sekreteri Bilal Eşref ile Fas’ta görüştü (Le Matin 31 Ocak 2014).
Aynı yılın şubat ayında Kral Muhammed, Mali’ye resmi bir ziyaret düzenledi. Devlet Başkanı Keita ile Kral’ın gözetiminde, ekonomi, finans, tarım, işletme, endüstri, sağlık, enerji, su ve turizm alanlarında çeşitli anlaşmalar imzalandı. Keza işadamları için ortak bir forum düzenlemenin yanı sıra güvenlik ve istihbarat alanlarında deneyim ve bilgi alışverişinde bulunma konusunda mutabakata varıldı (Fas Haber Ajansı MAP, 17 Şubat 2014).
Bütün bunlar Mali’de istikrar ve güveni, Mali devlet başkanı ve uluslararası toplumun barış çabalarının meyve vermesini, Sahel bölgesinin önemli bir ülkesi olan Mali’yi istikrara kavuşturma çabalarını desteklemek içindi. Ancak bunların gerçekleşmesi için, yeni cumhurbaşkanının idareyi ve devlet tesislerini modernize etme, bozulmuş  ademi merkeziyetçi yönetimi yeniden düzenleme, ordu ve güvenlik güçlerini eğitme ve motive etme, terör örgütleri ile mücadele etmeleri için onlara ekipman ve mühimmat sağlama, devlet içinde yayılmış yolsuzlukla mücadele, Azavad ile imzalanan barış anlaşmalarına uyma konusunda daha kararlı olmalıydı. Bunun yanında, sorunları çözmek için mekanizmalar kurması, cihatçıların su ve otlaklara erişim konusunda yaşanan iç çatışmalara etnik bir boyut kazandırmak için kullandıkları kavgalı etnik gruplarla diyalog kanalları açması gerekiyordu (Bkz. Lahsan Haddad, Bambara oturumu: Mandi ve Fulani topraklarından bir mesaj, el-Umk, 25 Eylül 2018). Aynı şekilde Nijer Nehri'ni bir zenginlik kaynağı olarak kullanmak, ondan yararlanarak bir zenginlik yaratmak, malların deniz yoluyla naklini kolaylaştırmak ve ülkeyi batısındaki Senegal ve Moritanya’ya bağlamak için uygun altyapıyı kurmak gerekiyordu.
Devlet Başkanı Keita bunlardan hiçbirini yapmadı. Yönetimin başarısı düşük düzeylerde kalırken, seçilmiş ve seçilmemiş yerel kurumlar kaynaksız bırakılmaya devam edildi. Terör saldırılarının artması sonucu barış, neredeyse imkansız hale geldi. Ordu, düşük maaşlar, mühimmat yetersizliği, yaygın yolsuzluk ve silahlı grupları karşısında aldığı yenilgilerin sonucu olarak derin bir hayal kırıklığı yaşıyordu (Le Monde, Mali ordusunun bedenini kemiren krizler, 30 Eylül 2020). Bütün bunlar yaşanırken, özellikle devlet başkanının yakın çevresinde yolsuzluğun kokusu yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı.
Ölümcül bir bekleyiş içinde, değişemeden, ne reform ne de ilerleme ve yeni politikalar olmadan yıllar geçti. Sonunda bıçak kemiğe dayandı. Ordunun er geç darbe yapması bekleniyordu. Hatta Malililer arasında darbeyi bir kurtuluş yolu olarak görenler de vardı (Bkz. Moïse Mounkoro, Darbe tamamen kötü bir şey miydi? Slate Fr. 10 Eylül 2020)
Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita’nın 29 Eylül’de Bamako’yu ziyaret etmesi, geçici sivil Devlet Başkanı Bah N'Daw, Başbakan Moctar Ouane, şu anda en güçlü adam olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Assimi Goita’nın yanı sıra, Mali’de Ticani Tarikatı’nın lideri Haydara, devrik cumhurbaşkanı Keita karşıtı protestolara liderlik eden 5 Haziran Hareketi lideri Mahmoud Dicko ile görüşmesi, bazı medya organlarında yer alan, temmuz ayında yaşanan krizin üstesinden gelinmesini sağlayan müzakerelerde, Fas'ın da bir rol oynadığına dair haberleri doğruladı (TelQuel, Burita Bamako’da geçici hükümet üyeleri ve Ticani Tarikatı lideri ile görüşüyor, 29 Eylül 2020).
Bu bağlamda, Fas'ın Nijerya büyükelçisi ve Afrika meselelerine aşina olan Moha Takma, geçiş sürecini desteklemek için Uluslararası Frankofoni Örgütü'nün eski Senegal dışişleri bakanı Cheikh Tidiane Gadio’nun başkanlık ettiği üst düzey komitesine atandı. Bu, uluslararası toplumun sivil yönetim ve demokrasiye dönüşü desteklemek için Fas gibi bölgesel aktörlere bel bağladığı anlamına geliyor.
 Bununla birlikte, gelecekteki herhangi bir sivil hükümetten istenenler, güvenlik ve istikrarı sağlama, silahlı kuvvetlerin yönetiminde reform, gruplar ve kabileler arasında uzlaşma sürecini başlatmaktır. Ayrıca, uzun vadeli gerçek bir kalkınma sürecini başlatma, kurumların rolünü destekleme, sarsılan ademi merkeziyetçi yönetimi güçlendirme, gençlerin ve dışlanmış grupların ekonomik döngüye dahil edilmesini sağlamaktır.
Bu, yerel, bölgesel ve uluslararası düzeylerde enerji ve kaynakların seferber edilmesini gerektiriyor. Mali bu şekilde istikrar ve kalkınma yoluna girebilir. Ayrıca, ABD, bağışçı taraflar, Afrika Birliği ve Batı Afrika Topluluğu'nun desteğiyle Fas, Cezayir, Fransa ve Avrupa Birliği gibi ülkelerin de bu konuda çabalamaları gerekiyor. Onlarca yıllık güvensizliği ve gelişmemişliği aşmak için bu, kaçırılamaz bir fırsattır. Malililer bir kez daha kendisini kaçırmamalılar. Fas gibi ülkeler de bu fırsatın kaçmaması, Sahel ve Batı Afrika bölgesinde bir umut ışığı için bütün ağırlıklarını koymalıdır.