Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Yıkılmış Lübnan için hangi hükümet?

Lübnan Anayasası, cumhurbaşkanının bağlayıcı parlamento istişareleri yürütmesini, bu istişarelerden çıkan sonuçlara göre başbakan adayını belirleyip görevlendirmesini şart koşmaktadır. Bu, cumhurbaşkanına hükümetin kurulması aşamasına ortak olmasını sağlayan bir danışmanlık rolü vermektedir. Cumhurbaşkanının ayrıca yeni kabineyi onaylama veya reddetme hakkı da vardır. Ne var ki, ülkenin anayasası haline gelen Taif Anlaşması’na zamanında karşı çıkan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, anayasa hükümleri, özellikle de başbakanın görevlendirilmesi ve hükümetin kurulması meselesi hakkındaki içtihatla ilgili o garip tartışmayı her zaman gündeme getirdi.
En başından itibaren Avn, cumhurbaşkanının başbakan adayını belirlemek amacıyla, bağlayıcı parlamento istişarelerinden önce siyasi bloklarla istikşafi istişareler yürütebileceğine yönelik içtihadı pekiştirme çabasında oldu. Bu istişareleri yapmakta diretti. Israr etmesine gerekçe olarak, hükümetin kuruluş sürecini kolaylaştırmak, parlamentoda çoğunluğun oyuyla hükümeti kurmakla görevlendirilen başbakanın, bu yetkiye güvenerek hükümeti kurma aşamasını uzatması ve ülkenin uzun süre hükümetsiz kalmasının önüne geçme isteğini gösterdi. Ancak Avn’ın, cumhurbaşkanlığına seçilene kadar ülkenin iki buçuk yıl boyunca cumhurbaşkansız bırakıldığı biliniyor. Ama kendisi bunu unutmuş görünüyor. Her halükârda anayasaya göre Avn, ikna olmaması durumunda yetkili başbakanın sunduğu biçimde kabineyi onaylamama yetkisine de sahip. Nitekim, perşembe günü yaptığı konuşmada buna da değindi, “Hükümeti kurmakla görevlendirilen kişi (Hariri’yi kastediyor), gerçekten de yolsuzluk kaynakları ile mücadele edip bir reform başlatacak mı?” Halbuki Avn’ın geçmişte görevlendirilmesinde ve kuruluşunda ortak olduğu diğer hükümetler de bu amaçla kurulmuşlardı, ama hiçbiri bunları yerine getirmemişlerdi. Özellikle de son tek renkli hükümet, sözde bir reform ve yolsuzlukla mücadele hükümetiydi. Peki, ne oldu, tabii ki hiçbir şey!
Cumhurbaşkanı Macron’un, limandaki patlamadan sonra Beyrut’u ziyaret ettiğinde önerdiği, siyasi partilerin dışından uzmanlardan oluşan bir “görev” hükümeti kurulması girişimi, Şii İkilisinin maliye bakanlığında ısrar etmesi, bu konuda uzlaşıyı reddetmesi ve bu bakanlığa getirilecek ismi belirlemekte diretmesi ile başarısızlığa uğramıştı. Oysa Macron kendileriyle görüştüğünde siyasi güçlerin hepsi, bu kurtarıcı girişimi kabul ettiklerini belirtmişlerdi. Ekonomik krizin daha da kötüleşmesi ve hükümet kurma sürecinde çıkmaz bir yola girilmesiyle iki hafta önce bir basın toplantısında Cumhurbaşkanı Avn’a, yeni hükümetin kurulamaması halinde ülkenin nereye gittiği sorulduğunda, “Cehenneme” yanıtını vermişti.
Avn’ın perşembe günü yaptığı istişarelerden sonra, Fransız reform planını uygulayacağı vaadiyle adaylığını açıklayan Saad Hariri, 65 milletvekilinin oyunu alarak yeni hükümeti kurmakla görevlendirilse de şimdi, cehenneme giden yolda ilerlediğimizi söylersek mübalağa etmiş olmayız. Çünkü Hariri, sadece reform değil, aynı zamanda Şii İkilisinin yukarıda bahsettiğimiz şartları nedeniyle formatı konusunda da yaşanan siyasi bölünmeler ortasında hükümeti kurmakla görevlendirildi. Hariri’nin önünde bir engel daha var; o da cumhurbaşkanlığı uzlaşısındaki eski ortağı Cibran Basil ile arasındaki keskin anlaşmazlıktır. Aralarındaki bu anlaşmazlık, Hariri’nin geçen yıl 17 Ekim’de patlak veren devrimden sonra istifa etmesi ile ortaya çıkmıştı. Hariri, şimdi kuracağı uzmanlar hükümetinde Basil’in görev almasına karşı çıkarken, Basil de Hariri’nin başbakanlığını uzman olmadığı gerekçesiyle reddediyor. Bu iki isim arasındaki anlaşmazlık çözülse bile sorun yine çözülmüyor. Zira Şii İkilisinin de siyasi partilerin katılmadığı ve sadece uzmanlardan oluşan bir hükümeti kabul etmesi gerekiyor.
Geçen hafta perşembe günü, Cumhurbaşkanı Avn, Hariri ile Basil arasındaki zorlu anlaşmazlığı çözmek için istişareleri ertelemişti. Fakat bu perşembe, yani iki gün önce ertelemek istese de güçlü baskılar sonucunda bunu yapamadı. Bunun üzerine Avn, sadece hükümet ve komplikasyonları değil, daha da önemlisi Lübnan’ın karşı karşıya olduğu önemli kriz karşısında teslim olmuş görünen bir konuşma yaptı. Avn’ın; bitiş çizgisine ulaştık, iflas ettik ve yapabileceğim hiçbir şey kalmadı. Yine de hükümeti kuracak ismi belirleme, hükümetin kuruluş sürecinde, bütün pozisyonlarda ve anayasal tavırlarda sorumluluklarımı üstlenmek için yerimde kalacağım anlamındaki sözleri oldukça dikkat çekiciydi. Konuşmasından ayrıca, Hariri’nin başbakanlık görevine geri dönmesine karşı olduğu ve durumun kötüleşmesinin sorumluluğunu ona yüklediği de anlaşılıyordu. Nitekim konuşmasında şunu sorguladı: “Siyasi geçmişi olan herkes reforma bağlı kalacak mı? Siz gözlemciler olarak bunu söylerken neyi kastettiğimi iyi biliyorsunuz.”
Hariri, reformcu ve Fransız girişiminin şartlarına uyan bir hükümet kurmakla görevlendirilse de, Avn, Hizbullah ve Emel Hareketi arasındaki ittifakın şartlarına geri dönmek ve kota sistemine bağlılık temelinde bu sürecin kaçınılmaz olarak bir tartışmalar, çekişmeler ve engellemeler sarmalına gireceği biliniyor. Kısacası, IMF ve CEDRE (Sedir) Konferansında söz verilen yardımların beklediği kurtarıcı hükümet üzerinde herhangi bir uzlaşının yokluğunda Lübnan, son hız cehenneme ilerliyor. Hükümeti kurma süreci, yeterince engel ve komplikasyonlarla yüzleşecek, çünkü Avn’ın örtülü olarak belirttiği gibi Hariri, başbakan adayı seçilmesinin hesabını, hükümetin kurulması aşamasında verecek.
Hükümeti kurmakla görevli başbakana karşı endişe ve çekincelerini önceden dile getirerek Avn, parlamentodan çıkan başbakanı belirleyen karar ve hükümetin kuruluş sürecini tam anlamıyla kontrolü altına almış oldu. Böylelikle, Hariri’nin yüzleşeceği zorluklar aracılığıyla pratik olarak bu sonuca ulaşılmasına yardımcı olmuş oldu. Hariri’nin yüzleşeceği zorlukların ilk işareti, hükümeti kurmakla görevlendirilmesinden saatler önce Avn’ın yukarıda yapmış olduğunu söylediğimiz konuşmasında sorduğu; reforma bağlı kalacak mı sorusuydu.
Şimdi Hariri’nin karşı karşıya kalacağı ve kendisini ondan önce Mustafa Edib’in de varmış olduğu durağa ulaştırabilecek zorlukları bir kenara bırakalım. Edib, Cumhurbaşkanı Macron’un önerdiği ve herkesin kabul ettiği reform planını uygulamaya çalışacak uzmanlar hükümetinin kurulmaması halinde istifa edeceğini söylemişti. Nitekim bu olmayınca, gerçekten de istifa etti.
Keza Hariri’nin başbakan adayı seçilmesini, hükümeti kurma sürecini, neler yapabileceğini de bir yana bırakalım ve Avn’ın bahsettiğimiz konuşmasındaki en dikkat çekici noktaya odaklanalım. Avn, devletin karşı karşıya olduğu korkunç başarısızlık konusunda Lübnanlıları adeta bir soru yağmuruna tuttu. Sanki, ekonomi, Lübnanlıların birikimleri, ekonomi planı, yatırım planı, CEDRE’de söz verilen yardımlar, reform projeleri, Lübnan’ın kamu borcunun yarısını, yani 50 milyar dolardan fazlasını oluşturan elektrik sorununu (halbuki eski hükümetlerde bu bakanlık hep kendi siyasi partisinin idaresi altındaydı) çözecek plan nerede gibi soruların yanıtını vatandaşların vermesi gerekiyormuş gibi onlara sordu. Ayrıca, Yardım Komisyonu, Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Konseyi, Göçmenler Fonu, Güney Konseyi ve diğer iptal etmeyi kabul ettiğimiz verimsiz kurumlar neden hala mevcut sorusunu da Lübnanlılara sordu.
Birçok zorlukla karşı karşıya kalacağı şimdiden belli olan bir hükümet kurma süreciyle, şimdi soru sorma hakkı Lübnanlıların. Yetkililerin de - ki en başta Avn geliyor- bu sorulara cevap vermeleri gerekiyor; güçlü olduğu söylenen bu dönem 4 yıl içinde neler yaptı? Sayın Cumhurbaşkanı neden yolsuzluğun koruyucusu olduklarını söylediğiniz politikacıları içeren bir liste yayınlamıyorsunuz?
Lübnanlılar sorular değil, hesap soracakları adlar istiyorlar!