Abdurrahman Şalkam
TT

Yeni anayasa ile yeni Cezayir

Cezayir’in anayasa hikayesi uzun ve karmaşık, Fransız sömürgeciliğine karşı verilen uzun ve kanlı mücadele dönemi kadar sıcak ve ağır bir destandır.
Cezayir bağımsızlığından bu yana birçok siyasi ve sosyal sarsıntının eksik olmadığı dönemler yaşadı. İlk cumhurbaşkanı olan Ahmed bin Bella’nın azledilmesinden sonra başa geçen Huari Bumedyen’in döneminde, tüm alanlarda tek karar sahibi olarak ülkeye istikrarı dayattığı bir süreç yaşandı. Onun dönemi bölgesel ve uluslararası çatışmalarla doluydu. Doğu ile Batı kampları arasındaki Soğuk Savaş’ın en yoğun olduğu zamandı. Bumedyen, dış politikasında iki kamp arasındaki ilişkilerini dengeleyebildi. ABD ile karşı karşıya gelmeden Sovyetler Birliği ile ilişkilerini güçlendirdi. Söz konusu dönemde gerici ve ilerici ülkeler olarak ikiye ayrılan Arap dünyasında da her iki kamp arasında bir denge kurdu. Bütün taraflar ile dengeli ilişkilerini korudu. Huari Bumedyen, Filistin davasının güçlü bir destekçisiydi. Onun döneminde Cezayir, çeşitli Filistin konferanslarına ve forumlarına ev sahipliği yapmıştı. Bumedyen’in “Mazlum ve zalim olsun, Filistin’in yanındayız” sözü ünlü olmuştu. Irak, Suriye ve Libya gibi. Arap ülkelerinin yaptığı gibi, herhangi bir Filistinli grubu benimsemedi. Kendisine bağlı bir örgüt kurmadı veya kendi talimatları ile hareket etmesi için herhangi bir Filistinli akımı finanse etmedi. Ülke içinde, Cezayir'in toplumsal oluşumunun yanı sıra tarım, petrol ve doğalgaza bağlı ekonomik kaynaklarından doğduğunu düşündüğü sosyalist bir politika izledi. Bu, Cezayir’i mükemmel rantlara sahip ülke yaptı. Bumedyen ayrıca Cezayir'i bir sanayi ülkesi de yapmak istiyordu. Ancak bu alanda önemli başarılar elde edemedi. Aralık 1978’deki ölümünden sonra, Devrim Komuta Konseyi’ndeki meslektaşları ve FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) üyeleri kendilerini, herkesin dahil olduğu bir iktidar mücadelesi ve doğrudan çatışmanın içinde buldular.
Cezayir devleti içindeki sıcak süreç bu noktada başladı. Bumedyen’den sonra ülkeyi kim, nasıl ve hangi yöntemle yönetecekti? Huari Bumedyen hayattayken hazırlanan 1976 Anayasası, cumhurbaşkanının FLN tarafından seçilmesini şart koşuyordu. Ancak diplomasi adamı Abdulaziz Buteflika’nın mı yoksa iktidar partisinin lideri Muhammed Salih Yahyavi’nin mi seçilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlık vardı. Çok geçmeden Cezayir Ordusu da bu rekabet ortamına dahil oldu ve eski adamlarından birini, Şadli Bencedid’i dayattı. Bencedid, cumhurbaşkanlığı görevini üstlenir üstlenmez ülkenin büyük, çok sayıda ve kompleks sorunlarına daldı. Ülkenin muzdarip olduğu krizlere yönelik teşhisleri, onu sorunun tek adam yönetimi ve tek parti kontrolünden kaynakladığı, çok partili sistemin bu krizlerin çözümü olduğu sonucuna ulaştırdı. Anayasanın 40’ıncı maddesini değiştirdi ve bağımsızlıktan bu yana ilk defa ülkede çok partililiğe izin verdi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Şadli ile tek parti yönetimi ve sosyalizme sıkı sıkıya bağlı kalan ordu komutanları ve FLN liderleri arasında anlaşmazlık baş gösterdi. Çok partili hayata geçilmesiyle ülkede 60 siyasi parti kurulmuştu. Bu, açık ve demokratik bir iklimin doğmasına neden oldu. Darlık ve sıkıntıdan muzdarip gençler, ülkenin dört bir yanında sokaklara dökülerek büyük gösteriler düzenlediler. Kurulan yeni partiler arasında Abbasi Medeni ve Ali Belhac’ın liderliğindeki İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) öne çıktı. Parti, yerel seçimleri ezici bir zaferle kazandı. Bu zafer, ordu ve güvenlik kurumlarını korkuttu. Sıkıyönetim ilan edilerek Abbasi Medeni ile Ali Belhac tutuklandı. Fakat Bencedid, tüm yaşananlara rağmen çoğulcu siyaset politikasından geri adım atmadı. Bu dönemde düzenlenen genel seçimlere tüm partiler katıldı. Ancak seçim sonuçları ordu ve güvenlik organları için tam bir şok oldu. FLN sadece 16 sandalye kazanırken İslami Kurtuluş Cephesi 188 sandalye almıştı. Bunun üzerine, dönemin içişleri bakanı Halid Nizar darbe yaparak Bencedid’i cumhurbaşkanlığı görevinden azletti. Yayınladığı ilk darbe bildirisinde, İslami Kurtuluş Cephesi’ni radikal ve tekfirci bir örgüt ilan etti. Aşırılık yanlılarının silahlanması, ülkenin çeşitli yerlerinde geniş çaplı katliamlar, suikastlar ve bombalı saldırılar düzenlemesinden sonra Cezayir uzun ve korkunç bir kan tüneline girdi. Ordu ve güvenlik kurumları da bunlara şiddetli ve amansız bir tepki verdi. “Kara 10 Yıl” olarak bilinen bu dönemde yüz binlerce kişi yaşamını yitirirken ülkenin altyapısı yıkıldı, sosyal dokusu parçalandı. Bencedid’in Yeni Cezayir’in yolu olmasını istediği reform ve anayasal çoğulculuk sayfası kapandı. Zor kullanma ve uzlaşı arasında birden fazla kişi ülkenin başına geçti. Anayasada birçok değişiklik yapıldı. Bunların sonuncusu, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın iki dönemden fazla başkanlık yapmasının önünü açan değişiklikti. Ne var ki bu girişim ülke genelinde büyük çaplı protestoları alevlendirdi ve Buteflika’nın görevinden ayrılmasına yol açtı. Mevcut Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun göreve geldikten sonra protestocuların istek ve taleplerini dikkate alan bir anayasa değişikliği taslağı sundu. Yeni taslak, yürürlükte olan anayasanın kapsamadığı birçok madde içeriyor. Değişiklikteki en önemli maddelerden biri, Cezayir ordusuna BM, Afrika Birliği ve Arap Birliği şemsiyesi altında barış ve güvenliği sağlamak için yurt dışında operasyonlara katılma izni veren maddeydi. Bu, Cezayir'in Sahel ve Sahra bölgesinde faaliyet gösteren, ülkenin  sınırlarını ve güvenliğini tehdit eden terörist hareketlerle mücadelede önemli bir rol oynamayı amaçladığı şeklinde yorumlandı. Bir diğer önemli değişiklik, eski anayasada cumhurbaşkanına verilen mecliste çoğunluğa sahip olan partiyi dikkate almadan dışarıdan bir ismi başbakan atama yetkisi yerine başbakanın mecliste çoğunluğun oyunu almasının zorunlu hale getirilmesidir.
Anayasa değişikliğinin nihai taslağı, temel haklar ve kamu özgürlükleri, kuvvetler ayrılığı, yargı, anayasa mahkemesi, yolsuzlukla mücadele, bağımsız seçim otoritesi, iki dönemden fazla aday olamama ve basın özgürlüğüne ilişkin maddeleri içeriyor. Berberi dili ile ilgili madde ise tartışma ve anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor. Zira taslakta, Berberi dilinin statüsüne dokunulmadı. Ancak İslami akım ile muhafazakar güçler, anayasal olarak bir ülkenin iki resmi dili olamayacağını belirterek buna karşı çıkıyorlar. Berberi dilinin resmi dil statüsünden çıkarılarak sadece ulusal kimliğin bileşenlerinden biri olarak kabul edilmesini talep ediyorlar.
Anayasa (ulusal belge) Cezayir'i bir sıcak aşamadan diğerine taşıdı. Hal böyleyken son anayasa değişikliği, önümüzdeki ayın başında yapılması planlanan referandumda onaylanması halinde istikrarlı ve iktidarın barışçıl bir biçimde devir teslim edildiği yeni bir Cezayir tesis edebilecek mi? Kanun gücüyle şeffaflığın hüküm süreceği, vatandaşlara onurlu ve refah dolu bir yaşam garanti edecek, anayasa etrafındaki destansı anlaşmazlık sayfalarını kapatacak bir gelişmenin başlangıç ​​noktası olabilecek mi?