Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Lübnan: Gaz, petrol ve direniş

Lübnan ve “Siyonist düşman” arasındaki sınırların ABD himayesinde çizilmesi üzerine yapılan görüşmelerde, kendimize kesin bir başarı hayal etmemizi sağlayacak sihirli bir çözüm enjekte edelim.
Çünkü hayal gücü şöyle söylüyor: Bu başarı, “Lübnan’ın bir aşamadan yeni bir aşamaya geçtiği” anlamına geliyor.
Lübnan bir kuruş bile borçlu kalmayacak. Savaşlar arasında yaşamak için bölgesel ve uluslararası gündemlerin yükünü taşıyan bağışları beklemeyecek.
Beyrut Limanı, yıkım öncesine göre çok daha iyi bir şekilde geri dönecek ve Lübnanlı, Arap ve uluslararası bankalar, eski refahlarına kavuşacak.
Kasaları, çeşitli dinar, euro, dolar ve yen gibi her türlü para yabancı para birimiyle dolacak. Temiz paralar sahiplerine iade edilecek. İflas nedeniyle kapatılan gazeteler açılacak, yayınevleri, matbaalar ve kütüphaneler gelişecek, yaz aylarında turizm ve yüzme faaliyetleri gelişecek. Casino du Liban ve diğerleri kış mevsiminde kalabalıklaşacak. Lübnan ve Arap sözleri, uzun bir süre sonra yeniden duyulmaya başlayacak; “Keçinin, Lübnan’da uyumaya bir mekanı varsa ne şanslı!”
Ve hala hayal gücünün etkisi altında olduğumuz için Beyrut’un batısındaki el-Hamra Caddesi’ni, doğudaki Antelias ve Jounieh beldelerini görmeliyiz.
Bunların bir benzeri, Dubai ve Riyad havalimanlarının çevresine dönüşecek olan Hariri Havalimanı’nın bulunduğu güney banliyölerinde ortaya çıktı. Mühendis Macron çalışmaya devam ettiği sürece de Orly’nin çevresini hayal etmek mantıklı olacak.
Lübnan petrolü döneminde, şu iki soru ortaya çıkıyor; İlk olarak ‘Şeba Çiftlikleri’nin kaderi ne olacak?’ Bu noktada hayal gücü, bizi o küçük toprak parçasının ‘petrol rafinerilerini, gaz sıvılaştırma ve petrokimya tesislerini’ içeren dev bir ekonomik projeye dönüştüğünü, petrol ve sıvılaştırılmış gaz taşımak için boru hatlarının sıçrama tahtası olabileceğini görmeye sevk ediyor.
Ancak ikinci soru daha büyük. “Uzmanlıklarına göre iş bulamayacak, barut kokusu yerine petrol ve gaz kokusuyla yaşamda zorlukla karşılaşacak, yüzbinlerce düzenli ve isabetli füzeye, yüzlerce ton barut ve on binlerce sert savaşçıya sahip Lübnan direniş cephesinin akıbeti nedir?”
Hayal gücü şöyle söylüyor; petrol zamanında Hasan Nasrallah’ın durumu nasıl olacak? Kendisi, abartı bir yanıt verirken hiç zorlanmayacak ve imkansızı bile mümkün kılan sonsuz bir argüman ve önermelere sahiptir. Ancak ekranlarda görünmeyebilir. Yeni petrol zamanında, doğrudan ortaya çıkması için bir sakınca bulunmuyor. İsrail, eylemlerine devam ederse tamamını kapsayacak şekilde genişleyebileceği Celile’nin bir kısmını işgal etmeye artık gerek duymayacak.
Lübnan’ın hayali petrol zamanında eski dil, yeni bir dil ile değiştirilebilir. “Hayfa’nın ötesine füze fırlatmak” yerine, “OPEC’de reform yapmaya yönelik aylık çağrıları dinleyebiliriz.
Lübnan petrolü zamanında durum, nasıl ‘herkes derken herkes’ olacak? Takipçiler, bu sloganın kaybolacağını ve bu sloganı, anılar dışında duymayacağımız tahmin ediyor.
Sınırları çizme müzakereleri hakkındaki fısıltılar zamanı soldu.
O halde devrim zamanında “Hepiniz evet Hepiniz!” sloganının sembolü olan Hariri, şuan ise bu slogan sahiplerinin karşı çıktığı bir isme dönüştü.
Ancak bu, Baabda (Cumhurbaşkanlığı), Saray (Başbakanlık), ve Dahiye’de (Hizbullah) ve Cumhurbaşkanı Macron’un temsil ettiği yeni bağımsızlık türünün gölgesinde, küçük bir çakmağı dolduran, bir litre gazı görmeden oldu.
Petrol kuyularının ve gaz depolarının kıyılarında bir ya da daha fazla soruya neden olan bir durum var.
Kamplar…
Tarihte ilk defa, başka hiçbir yerde ve zamanda var olmayan iki gerçek birleşecek; Kamp ve petrol...
UNRWA’nın yerinde kalması ya da başka bir bölgeye taşınması halinde kaldıracağı tek bir kamp değiliz. Aksine Lübnan halkının yaşamlarında, coğrafi olarak dört bölgede, insanların tüm sınıflarında kök salmış ve yayılmış kamplar hüzmesiyle karşı karşıyayız.
Kamp sakini, kendisini yetmiş iki yaşında bir misafir olarak görüyor; elinde ne varsa ona sahiptir.
Hiçbir şekilde tipik bir misafir değildir. Bu noktada sevsek de sevmesek de siyaset, hayal gücümüzü işgal ediyor. Çünkü İsrail ile sınırların çizilmesi, petrolü paylaşanlar ve ondan üretilenler arasındaki siyasi ilişkide mantıksal olarak farklı bir model empoze edecektir.
Ekonomisiz siyaset olmaz, kalıcı siyasal korumaya ihtiyaç duymadan da ekonomi olmaz.
O halde bu sorunun cevabı nedir?
Bazı mantıklara sahip bu garip makaleyi umutlandıran kurgusal olay çerçevesinde, yaklaşan petrol çağında kamp sorusuna verilecek cevap, bizi hayal gücünden uyanmaya, geçen yüzyılda söylediklerimizi söylemeye ve kaderin, yalnızca Allah’ın bildiği bir yolda ilerlemesine izin vermeye zorlayacaktır.
Hayal gücü, boşluğuna daldığımızda ne kadar lezzetli, ama ondan uyandığımızda da ne kadar acı verici...