Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

50 yıllık Düzeltici Hareket!

“Eğer Hafız Esed yaşasaydı, yaşananlar olmazdı.” Rejimin bazı yandaşları, ilk aşamaya övgüde bulunmak ve ulaştığımız sonuçların sahibini aklamak üzere, Hafız Esed’in iktidardaki 30 yılında Suriye’nin koşulları ve Beşşar Esed’in son 20 yılı arasında ayrım yapmak üzere vatanlarında yaşananlar için bu cümleyi kullanıyor. Ancak iki dönem arasında niteliksel bir farklılık olmadığı, bugünün geçmişin ve Düzeltici Hareket’in özünün bir devamı olduğu sonucuna varmak için fazla incelemeye gerek yok. Mesele şu ki, bugün yaşanmış ve yaşanmaya devam eden olaylar, Hafız Esed’in 16 Kasım 1970’de iktidarı ele geçirmesinin ardından niyet, yöntem ve pratik açıdan inşa ettiği şeyin güçlü bir devamı niteliği taşıyor. Hafız Esed’in ölümü de bu gerçeği değiştirmezken, bazıları hayaletinin hala orada olduğunu ve ülkeyi mezarından yönettiğini söylemeye başladı.
Bu durum, kendisini halk ve vatan üzerinde vasi olarak meşrulaştıran düzeltici bir harekettir ve yaklaşımı da toplumun talepleri, hakları ve arzularıyla ilgilenmek değil, terörize etme ve boyun eğdirme faaliyetlerine devam etmektir. Hareket, insanları, yaşamlarını ve kamusal yaşamdaki rollerini hor görmeye devam etti, toplumdaki konumlarını mezhepsel veya siyasi sadakat kriterlerine tabi tutmayı sürdürdü, işleri, ithalatı ve geçim kaynağı gereksinimleri ile modelleri Kuzey Kore deneyiminden türetilen kurumları kontrol etmek için yarı kapsamlı ekonomik hegemonyaya boyun eğmeleri için yalvardı.
Baas’ın öncüleri ve devrimin gençleri gibi çocuklar da dahil olmak üzere çeşitli gruplar ve en önemlisi tutuklama, işkence, aşağılama ve uzun hapis cezası ortaya koyan güvenlik hizmetleri, insanların ruhlarına terör ve korku ekmek, iradelerini felce uğratmak için yaşamın çeşitli ayrıntılarına nüfuz ettiler. Herhangi bir bağımsız siyasi, hatta sivil veya kültürel faaliyetin basit sınırlarını uygulamıyorlar. Esed, yol arkadaşları Salah Cedid, Nureddin el-Atasi, Yusuf Zuveyyin ve diğerlerini ebedi hapishanelere tıkmıştı. Daha sonra kimileri cezaevlerinde ölürken, kimileri de ölümün eşiğinde hastalar olarak serbest bırakılmıştı. Hafız Esed, rejiminin binlerce eleştirmeni ve muhalifinin karşılaştığı, farklı düzeylerde bir kaderdi bu, Şam Baharı’nın en önde gelen liderlerini hapse atmak milenyumun başında bir yaklaşımdı. Ardından Arap Komünist Örgütü’nün infazından (1975) başlayarak, sert otoriter tepkinin tekrarı ve kırmızı çizgilere dokunan her muhalefet eyleminin en iğrenç araçları unutulmadan, Demokratik Ulusal Değişim İçin Şam Deklarasyonu’nu (2005) yayınlayan veya Beyrut- Şam Deklarasyonu’nu (2006) imzalayan muhalif aktivistler ve aydınlar kuşatıldı ve tutuklandı. Yaklaşımın kapsamında, rejimin Suriyelilerin devrimiyle mücadele etmek için son 10 yılda yaptıklarına kıyasla, daha çok bir prova ya da çocuk oyununa benzeyen kanlı Hama olayları (1982) da yer alıyor.
Aynı zamanda güvenlik ve siyasi gözetim altında, ulusun zenginliğini yağmalayan ve yolsuzluk zamanla yaygın bir siyasi ve toplumsal durum haline gelene kadar yeteneklerini kontrol eden tutarlı bir yozlaşmış insanlar sistemi yaratan da Düzeltici Hareket’tir. Fırsatçılık ruhunun büyümesi, yozlaşmış ve aşağılanmış şahsiyetlerin siyasi ve idari konumlara sızması için verimli bir alan sağlayan, devlet yapısının organik bir parçası ve yapısının temelleridir.
Yolsuzluğun gücünü artıran durum, Esed ailesi, Mahluf ailesi ve Şaliş ailesi gibi rejim liderlerinin akrabalarının tekeli, özellikle de ekonomik faaliyetler ve birçok kamu kurumunu yağmalamaları oldu. Milenyumun başında, Rami Mahluf başta olmak üzere bu akrabaların çocuklarının ticaret, inşaat ve hizmet şirketini kontrol etmesiyle durum devam etti. Daha da kötüsü Düzeltici Hareket kapsamında yetkililer, itaatkar kalmaları ve onlara dikte edilenleri tereddüt etmeden uygulamaları için bakanların, yargıçların, genel müdürlerin ve sendika kadrolarının çoğuna yolsuzluk dosyası hazırlamayı ve gerektiğinde bunları tehdit ve şantaj olarak kullanmayı planladı.
Vatansever ve milliyetçi iddiaların aksine, parçalanması zor otoriter bir akrabalık inşa etmek için mezhepsel birlik başta olmak üzere geriye dönük bağlara başvuran düzeltici bir harekettir bu. Ve hassas askeri ve güvenlik mevziilerine, yalnızca mezheplerinin güvenilir unsurlarının erişiminin sağlanması çerçevesinde Kuzey Kore’nin deneyimlerinden, güç mirası modelinden ve rejim liderini ebedi bir lider olarak genelleştirmenin öneminden türetilmiştir. En hassas pozisyonlar hususunda ise bunlar, kan bağı paylarına tabi. Sünni Müslüman azınlıklar ve yandaşlar yörüngesinde yer alan isimlere, bazı kırıntıların sunulmasında ise sakınca yok. Belki de rejim liderliğinin Alevi mezhebine bağlılığının ve onun rolünü tekeline alma konusundaki başarısının nedenlerinden biri, kendisine içeriden bir alternatifin var olmadığı iddiasıdır. Salah el-Cedid’in (1970) hapse atılması, Muhammed Amran’ın (1972) suikasta uğraması ve daha sonra Rıfat Esed’in (1984) sınır dışı edilmesi, bir mezhepçi olarak kendisiyle rekabet etmek isteyen herkese bir ders verdi. Asaf Şevket başta olmak üzere, kriz hücresinin kurbanı olan Temmuz 2012 patlamasına da değinmek yanlış olmaz. Ayrıca muhalif koordinasyon komitesi liderlerinden Abdulaziz el-Hayr’ın, yoldaşlarıyla birlikte Çin ve İran’a yönelik siyasi ziyaretinden dönmesi sonrasında yokluğu, Eylül 2012’den beri devam ediyor!
Son olarak bu, ülkeyi ‘Suriye üzerine çatışma’ oyunundan çıkarıp nüfuz sağlama ve Maşrik’te rol ortaya koyma başarısıyla tanınan, ülkeyi beş yabancı işgalci gücün tartışmalı bir çatışma alanına dönüştüren Düzeltici Hareket’tir.
Rejimin bölgesel rolünün ve nüfuzunun küresel örtüsünün kaldırılması, Sovyetler Birliği’nin çöküşü, ABD’nin Irak işgalinin sonlanması ve Oslo Anlaşmalarının bir sonucu olarak Filistin kartının renginin değişmesi sonrasında rejimin en önemli bölgesel kartını kaybetmesinde rol oynadı. Durum, onu kuvvetlerini Lübnan’da çekmeye zorladı. Bununla birlikte ‘baskı, tehditler, terör ve suikast dahil olmak üzere Düzeltici Hareket’in yetkisini sürekli olarak uygulayan askeri ve güvenlik gücünün geçici bölgesel nüfuzunu empoze etmesi’ ile ‘güçlü ve rekabetçi bir ekonomiye, bilimsel ve mesleki yeterliliklere sahip, çocukları özgür vatandaş olmakla gurur duyan canlı bir toplumun gücüyle bölgesel nüfuz elde etmenin kalıcılığı’ arasında büyük bir fark bulunuyor.
Bu yağmur, bu buluttandır. İki dönemin liderliği arasındaki karizma ve kişisel yeterlilikte farklılıklar korunurken, Suriyeliler içinse bir başlık altında geçen elli kara yıl mevcut. Suriye’nin bir ulus, olarak hayatta kalması, ayrıcalıkları ve yozlaşması arasında bağ kuran tek unvanlı Suriyeliler, aksi halde ülke yanacak!