Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Yeni bir istikrar dönemi

Suriye’nin durumu hala olduğu kadar kötü olduğu, Lübnan’ın koşullarının kötüden daha kötüye gittiği, Libya’da ve onu kontrol etmeye dönük çatışmada ufukta çözüm görülmediği bir zamanda, Araplar için umut verici adımlardan biri, Irak’ın Suudi Arabistan ile attığı niteliksel ileri adımdır. Bu, yalnızca iki ülke için hayırlı değil, aynı zamanda Arapların tamamı için hayırlı, güven verici, iş birliği, barış, istikrar ve kalkınmayı kapsayan, emeller, kontrol ve eksenlerden uzak karşılıklı güvene dayalı bir adımdır.
Irak'ın yeni adımının önemi, kaçırılanları telafi etmenin ve sağlam temellerle yeni bir dönem kurmanın heyecanı ve inancıyla dolu olmasıdır. Önceden atılan ve bugün devam eden adımlar her zaman güven veren, iyi niyetli, ilişkileri gerginleştirmeyi iş edinenlerin mezhepçilik, kin ve nefret uyandırma oyunlarını oynamalarını engelleme temeline dayansa da kazanımlarıyla meşgul olmadan, bağımsızlığı ve tarafsızlığı meselesini çözmeden önce bu adımları güçlendirmek gerekiyordu. Gerekliliğine inandırmak gerekiyordu. Irak’ın koşulları bir dereceye kadar karmaşık olduğu için bu adımların aktivasyonu nispeten yavaş oldu. İran’a bağlı siyasi güçler ve partiler de bu adımları büyük bir dikkatle takip edip gelişmesini engellemeye çalışıyorlardı. Bu durum, Irak’ta iç kargaşa, Arap ve bölgesel ilişkilerde dengesizliğin sağladığı bir niteliksel uyanış, halkın ait oldukları Arap dünyasına geri dönmeye yönelik güçlü özleminin birleşerek Mustafa el-Kazimi’nin başbakan olmasını sağlayana kadar sürdü. Kazimi, ABD’ye meydan okumayan, İran rejimini Irak’ın Arap kardeşleri, ABD ve diğer büyük ülkelerle dengeli ilişkilerinin, katı tutumu ve Devrim Muhafızları’nın söylemleri nedeniyle gerçekleştiremediği diyalog için bir köprü oluşturabileceğine ikna eden bir yaklaşım benimsedi.
Başbakan Mustafa Kazimi, Irak ile Suudi Arabistan arasındaki son derece önemli ilişkinin  restorasyonunu sürdürüp Kral Selman bin Abdulaziz ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’dan aynı çaba ve karşılığı görürken, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, başkanı olduğu Suriye’nin mülteci haline gelen nüfusunun yarısını geri almak için eksik adım atıyordu. Bir tarafında Rusya’nın diğerinde İran’ın yer aldığı bir çizgide olduğu sürece, bu amaçla düzenlenen bir konferansın başarılı olmaması çok doğal.
Burada şunu sorgulayanlar olabilir: Beşşar Esed neden Irak Başbakanı’nın Irak’ın halkının çıkarlarını koruyan yöntemini benimsemiyor? Neden onun gibi, ülkenin egemenliğini koruyacak kararları kendisinin alacağı bir ilişkinin temel taşı olacak dengeli bir denklem aracılığıyla, bağımsız karar alma hakkını korumak için direnmiyor?
ABD, AB ve Körfez ülkeleri gibi Suriye’ye yardımcı olabilecek ülkeler katılmazken, sadece kendi sorunlarını çözmek için yardıma ihtiyacı olan ülkelerin katıldığı bir mülteciler konferansından Beşşar Esed ne gibi bir fayda elde edebilir ki? Bu ülkelerin katılmamasının tek nedeni Beşşar Esed’in İran rejimine bağlı bir ortak olmayı, Lübnanlı ortağı Hizbullah’ın ABD’ye yönelik bakış açısını benimsemeyi sürdürmesidir. Nitekim Hizbullah Genel Sekreteri, 11 Kasım akşamı yaptığı son konuşmada, Lübnan benzeri görülmemiş bir geçim, sağlık, psikolojik ve finansal bir krizin altında ezilirken ABD ve başkanı için söylenmeyecek sözler söylemiş ve lanetler yağdırmıştı.
Suudi Arabistan-Irak Koordinasyon Konseyi’nin dördüncü oturum toplantısına başkanlık ederek Irak Başbakanı’nın gerçekleştirdiği niteliksel adıma ve köklü bir ilişkinin tüm bileşenlerini içeren imzalanmış anlaşmalara dönersek, bunlar, Arap halklarının bu uzlaşmanın, tüm Arap ülkelerini kapsaması konusundaki umutlarını yeşertiyor. Umarız Irak Başbakanı’nın yeni bir istikrar döneminin temellerini atmak için ülkesinin Arap ülkeleri ile ilişkilerini iyileştirmek konusunda daha kararlı bir şekilde hareket ettiği, iş birliğini zenginleştirdiği bir dönemde, politikacılarının Taif Anlaşması’nın rehberliğinde ülkenin sorunlarına çözüm bulamamaları yetmezmiş gibi bunu yapabilecek olanları da desteklemedikleri Lübnan da bu uzlaşıya dahil olur. Bu bağlamda, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Irak Başbakanı Mustafa Kazimi’ye “Irak ve Suudi Arabistan komşu ülkeler, hepimiz Arabız ve aynı dinin mensubuyuz. Çıkarlarımız ve sorunlarımız da aynı” diye hitap ettiği günün, Taif Anlaşması’nın 31. yıldönümü olduğunu unutmuş görünenlere hatırlatalım.