İstemi Yılmaz
TT

Türkiye-AB İlişkileri: Aman tadımız kaçmasın

Ankara’ya yönelik yaptırımların ve Brexit’in kurumsal aşamalarının masaya yatırıldığı Avrupa Birliği Liderler Zirvesi sona erdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplantı öncesi yaptığı “AB stratejik körlükten kurtulmalı, Doğu Akdeniz’de Rumların koç başı gibi kullanılmamalı” çağrısının ardından atacağı adımlar merakla beklenen Brüksel, henüz Ankara’yı gözden çıkarmadığını gösterdi.
İki günlük zirvede Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin talebi olan silah ambargosu, üyelik müzakerelerinin sonlandırılması veya Gümrük Birliği’nden azil gibi konuların hiçbiri gündeme gelmedi. Ankara’nın Dağlık Karabağ’daki savaşta Bakü’ye yoğun desteği, Libya’da silah ambargosunun delindiği iddiaları veya Türkiye’nin iç siyasetini ilgilendiren mevzular, taslağa bir “uyarı” olarak dahi giremedi. Bunun yerine Alman Şansölyesi Angela Merkel’in “önce konuşalım, orta yol bulunmazsa yaptırıma bakarız” tutumu baskın çıktı. Kısacası Fransa-Yunanistan cephesinin Brüksel’i Türkiye’ye karşı giriştiği savaşta “silah” olarak kullanma hayali bir kez daha suya düştü.
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ısrarla istediği AB’nin Türkiye’ye olası yaptırımlarının görüşüldüğü liderler zirvesinden çıkan kararları üç başlıkta özetlemek mümkün. Bunlardan ilki “bekle ve gör” stratejisi. Buna göre, AB’nin yetkili kurumları Türkiye’ye ekonomik ve diplomatik alanlarda ne gibi yaptırımlar uygulanabileceğine dair Mart 2021’e kadar bir rapor hazırlayacak. Bu sırada sadece Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine katılan kurumların yöneticilerinin yer aldığı, AB ülkelerine giriş yasağını önceleyen, yaptırım listesi kabaracak. Amerikan Wall Street Journal gazetesine göre, yeni yaptırım listesine Türkiye'den altı yetkili daha eklenecek. İkinci olarak, Brüksel’in öncülüğünde Doğu Akdeniz’deki enerji anlaşmazlığının çözümü için, bütün tarafların hazır bulunacağı bir konferans düzenlenecek. Son ve belki de en ilginç maddeye göreyse, “AB Türkiye ve Doğu Akdeniz'deki durumla ilgili konuları, ABD ile koordine etmenin yollarını arayacak”. Diğer bir ifadeyle Türkiye-AB ilişkilerinde Brüksel’in pusulası yeni ABD yönetimi olacak. Ankara-Washington hattında “Biden etkisi”, AB’nin tavrında tayin edici rol oynayacak.
AB’nin bu yeni adımlarından “Brüksel’in karar almaktan aciz olduğu” sonucunu çıkarmak yanlış olur. Zira mali kriz sonrası daha sosyal adaletçi bir söylemle Yunanistan’da iktidara gelen Syriza’nın burnunu sürten, koronavirüs aşısı konusunda inisiyatif alan, Brexit müzakerelerinde İngiltere’nin Gümrük Birliği istismarını önleyen yine aynı AB. Mesele Türkiye olunca temkinliliği elden bırakmayan Bürksel’in hesabıysa farklı.
Berlin’in etkin olduğu AB’nin temkinli kararları, iç ve dış siyasette farklı motivasyonlara sahip. Her şeyden önce Almanya Başbakanı Merkel, Birliğin siyasi dengesinin Fransa lehine değişmesini istemiyor. Almanya açıkça Macron’un bazı Avrupalı aktörlerle Birlik içerisinde yeni bir hat kurmaya çalıştığını görüyor. Paris’in elinin kuvvetlenmemesi içinse en çok Doğu Avrupa’nın mülteci karşıtı hoşnutsuz liderlerini kullanıyor.  Berlin’in diplomatik hesabıysa Joe Biden’ın Oval Ofis’e yerleşmesinin ardından NATO’yu nasıl dizayn edeceğiyle yakından ilişkili. Trump döneminde Çin’in Atlantik’teki meydan okumalarına odaklanan NATO’nun, Biden ile birlikte, Rusya’yı hedef tahtasına oturtan bir perspektif geliştirmesi muhtemel. Bu noktada Ankara’nın yeniden Atlantik İttifakı tezlerine ikna edilmesi gerekecek.
Sonuç olarak, bir AB Liderler Zirvesi’nden daha Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı çıkmadı. Berlin, Paris’e üstün geldi. Ancak Ankara’nın olası yaptırımları ne kadar dikkate aldığı da başka bir tartışma konusu. Avrupalı hükümet başkanları anlaşmazlıklarını tazelerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan Bakü’de Azeri mevkidaşı İlham Aliyev ile Dağlık Karabağ zaferini kutluyordu. Sırf bu görüntü bile Ankara’nın rotasının Brüksel olmadığını kanıtlıyor. Brüksel-Ankara hattı, bir müddet daha sorunları öteleyerek ilişkilerini sürdürecek gibi gözüküyor.