Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan: Tünelden çıkış

Sudan’daki devriminin ikinci yıldönümü, ABD’nin Sudan’ın adını Terörü Destekleyen Ülkeler Listesi’nden çıkarma kararının kutlamalarıyla aynı zamana denk geldi. Karar, uzun süredir devam eden ve çok pahalıya mal olan zorlu izolasyonu bitirdi. Fırsatlar vaat eden, muazzam bir potansiyele ve zenginliğe sahip bir ülkeye yatırım yapmak, onunla iş birliği içinde olmak isteyen dünyaya açılması için Sudan'da yeni bir kapı araladı.
Ancak karar, ne kadar önemli olursa olsun Sudanlıların tüm dileklerini gerçekleştirecek sihirli bir değnek değil. Sudan’ın küresel ve bölgesel ekonomik sisteme yeniden entegre olmasının önünü açacağı, ona dünya ile ticaretini genişletme, yurt dışında çalışan Sudanlıların birikimleri ile yabancı yatırımları çekme fırsatı vereceği doğru. Fakat bütün bunların olması ve bir temenniden ibaret kalmayıp hayata geçmesi için bütün bileşenleriyle hükümetin yapması gereken çok şey var.
Bu iki yönlü bir meseledir. Yani ekonomik ve siyasi. Siyasi düzeyde, hükümetin sivil ve askeri kanatları arasında herkes tarafından bilinen bir anlaşmazlık var. Bu, ülkenin genel durumuna gölge düşürüyor ve Sudanlıları kaygılandırıyor. Sudan’da yatırım yapmak isteyecek tarafları endişelendireceğini söylemeye gerek bile yok. Bu yöndeki en önemli sorun, Sudan ile ilgilenen tüm taraflarca yakından izlenen geçiş hükümetinin sivil ve askeri bileşenleri arasındaki anlaşmazlıktır. ABD Kongresi'nin Sudan'ı terör listesinden çıkarma kararı yürürlüğe girmeden önce ülkede demokratik geçişi, hesap verebilirliği ve şeffaflığı destekleyen bir yasanın kabul edilmesi, bu göz önüne alındığında tesadüf değildir.  
Sudan ekonomisinin tamamen çöktüğü bir sır değil. Dolayısıyla Sudan, geniş ve hızlı yapısal reformlar olmadan kendisine sunulacak birçok fırsattan yararlanamayacak. Sudan'ın acilen yatırım ortamını iyileştirmesi, özel sektörü ve devlet düzeyinde elektronik işlemleri geliştirmesi gerekiyor. Uluslararası alanda ticaret çok değişti. Yatırımcılar işlerini internet ve e-ticaret çağının gerektirdiği hızda tamamlamalarına yardımcı olacak bir ortam bekliyorlar. Hükümet, yatırım yasalarını hızla gözden geçirip uygulayabilir. Ancak asıl zorluk çökmüş altyapıdır. Altyapıyı yenilemek büyük miktarda para ve çaba gerektiriyor. Altyapı yenilenmezse bu durum birçok yatırıma ve arzu edilen kalkınmaya engel olacak. Ayrıca kamu hizmetleri de reform edilmeli. Bu sayede zamana ayak uydurarak ağır bir yükten, bürokrasiye ya da kayıtsızlığa veya rüşvete dayanan zihniyetin engellemediği etkili bir makineye dönüşebilsin.
Bir diğer acil konu da bankacılık sistemi reformudur. Bu olmadan Sudan, yatırımları çekmek, dünya ile ticaretini genişletmek ve yurt dışında çalışan Sudanlıların birikimlerini ülkeye resmi kanallardan aktarmalarını sağlamak konusunda gerçek zorluklarla karşılaşacak. Yurt dışında çalışanları cezp etmek, yalnızca döviz kurunun düzenlenmesiyle değil aynı zamanda bankacılık sektörünün reforme edilmesi ve ona olan güvenin yeniden sağlanmasıyla da bağlantılıdır. Döviz kurunun düzenlenmesi idari kararlarla gerçekleşebilir. Ancak yalnızca bu kararlara dayanılırsa başarılı olunamaz. Aksine, ekonomik durum, üretim ve ihracat, yatırımcılar ve gurbetçiler için cazip ve teşvik edici bir ortam yaratma yoluyla reforme edilirse başarılı olur. Devlet, gurbetçilerin başarılı şirketlerde ve projelerde yapılacak halka arz süreçlerine katılımlarının önünü açabilir. Nitekim Sudan’da tarım, havacılık, madencilik, telekomünikasyon, ulaşım ve liman sektörlerinde kesinlikle büyük ve kârlı yatırım fırsatları var.
Sudan, büyük ölçüde birikmiş faizi ile 60 milyar dolara ulaşan devasa borcunun silinmesini umuyor. Bu, tükenmiş bir halde olan bütçe üzerindeki baskıyı hafifletecektir. Ancak bu muafiyetler, verimsiz amaçlara harcanacak yeni borçların birikmesi için bir giriş noktası olmamalı. Devlet bütçesinin büyük bir kısmı halen buğday ve yakıt gibi tüketim mallarının sübvansiyonu ve ithali, kamu çalışanlarının maaşları ya da ordunun büyük maaş faturası ve ödenekleri için harcanıyor. Önümüzdeki dönemde buna barışın faturası da eklenecek.
Uluslararası toplum, Sudanlıların geçiş dönemini başarı ile aşıp demokratik geçişi gerçekleştirmelerine yardım etmek konusunda istekli. Birçok ülke, seçimler aşamasına ulaşmak için geçiş hükümetine önündeki zorlukları aşmakta yardım etme isteğini dile getirdi. Bu yöndeki belki en net mesaj, ABD’nin Sudan'da demokratik geçişi, hesap verebilirliği ve şeffaflığı destekleme kararıdır. Bu karar, esasında ABD yardımı için, sivil hükümetin ordunun sahip olduğu şirketler ve güvenlik hizmetleri üzerindeki kontrolünü şart koşuyor.
Hükümetin ve Sudanlıların geniş bir kesimi, Maliye Bakanlığı’nın kamu fonları üzerinde tam bir kontrole sahip olmasını, askeri üretim alanında faaliyet gösterenler dışında ordunun sahip olduğu şirketlerin, halka ve yatırımlarına açık anonim şirketlere dönüştürülmesini istiyor. Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el Burhan da dahil olmak üzere askeri liderler, Maliye Bakanlığı ve diğer bakanlıklara birçok askeri olmayan şirket ve fabrikayı devralmalarını, halka açık anonim şirketlere dönüştürmelerini önerdiklerini beyan etseler de bu tavsiye pratiğe dökülmedi. Nitekim Başbakan Abdullah Hamduk, bu hafta içinde kendisi ile yapılan bir röportajda bu önerinin medyatik açıklamalar çerçevesinden çıkıp uygulama aşamasına geçmediğini ima etti. Bu açıklamadan askeri bileşenin, açıklamalarının aksine söz konusu şirketlerin devrini sürüncemede bırakmak istediği anlaşılıyor.
Askeri ve sivil bileşen arasındaki yoğun gerilim, bu son derece karmaşık aşamada ülkeye fayda sağlamayacak. Çeşitli taraflar, siyasi ödüller dağıtmak ve ekonomik kazanımları paylaşmak formülünü kabul edip bundan memnun olsa da amaç çatışmalardan kaçınmak ve geçiş dönemini güvenli bir şekilde tamamlamak için iş birliği yapmak olmalı. Devrim, askeri ve İslami Ömer el Beşir rejimini bir başka askeri rejim ile değiştirmek için gerçekleşmedi. Devrimin sloganı “sivil devlet”ti. Bununla, güçlü bir kurum olarak orduyu değersizleştirmeyi amaçlamıyoruz. Bilakis, Sudanlıların darbelerden ve kimin başkanlığında olursa olsun askeri yönetimlerden yorulduğunu, demokratik ve sivil bir yönetim istediklerini söylemek istiyoruz. Askeri kanattan sözcülerin bugün çıkıp olup bitenleri ordunun değersizleştirme girişimleri olarak yorumları anlaşılır değil. Ordunun görevinin, ülkeyi yönetmek ya da siyasi arenanın bir aktörü olmakta diretmek olduğunu kim söyledi? Aslında ordunun siyasetten uzaklaşması, kendisine daha fazla saygı ve prestij kazandırıp, imajına zarar veren, kendisini meşgul ederek vatan topraklarını ve sınırlarını korumak olan temel görevini yerine getirmekten alıkoyan bir alandan uzaklaştıracaktır.
Bugün askeri bileşenin önünde bir fırsat ve seçenek var. Hedeflerine ulaşması için geçiş dönemini destekleme yoluna gidip, tüm enerjisini ülkeyi mevcut krizlerinden çıkarmaya, emniyet ve demokrasi limanına ulaştırmaya harcamak. Yahut ülkeye zarar verecek ve ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaracak mevcut fırsatları boşa harcayacak çekişmeler ve manevralar yolunda ilerlemek. Herhangi bir darbenin dışarıdan kabul edilmeyeceği ve içeride de direnişle karşılaşacağı, sağgörülü olan herkes tarafından biliniyor. ABD Kongresi tarafından kabul edilen Sudan'da demokratik dönüşümü, hesap verebilirliği ve şeffaflığı destekleme yasası, askeri bileşene ve silahlı hareketlerin liderlerine açık bir mesajdı. Bu liderlerin hepsi demeyelim de bazıları, Hartum’a ülkeyi inşa etmek ve barışın dört bir yanını sarması için fedakarlıkta bulunmak için değil de iktidar pastasından pay almak hevesiyle geldiler.
Şimdi herkesin önünde vatanın temel meselelerine yönelme, halkın endişelerini giderip beklentilerini karşılama, devrimin özgürlük, barış ve adalet taleplerini gerçekleştirme fırsatı var. Sudan, umut verici ama kaçırılan fırsatların ülkesiydi. Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri içinde birbirleriyle çekişen bileşenler de dahil tüm taraflar, vatana karşı görevlerini yerine getirip iktidar hastalığı ve hayallerinden vazgeçerlerse bu denklem şimdi değişebilir. İç çatışmalar sadece geçiş dönemini tehdit etmiyor, Sudan'ın ekonomisini canlandırma, ülkeyle iş birliğini genişletme yönündeki uluslararası arzudan faydalanma için önündeki en önemli fırsatı kaçırma riskini de taşıyor. Sudanlıların kendileri bu anın öneminin farkına varmazlarsa dünya da Sudan'ı beklemeyecektir.