Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Vahyin mü’min şahsiyeti inşa süreci: Uluhiyyet

Bir önceki yazıda vahyin mü’minin şahsiyetini inşa ederken ortaya koyduğu genel anlayışa değinilmişti. Bu yazıda ise şahsiyet inşasının ilk adımı olan doğru bir ilah anlayışı konusunda vahyin izlediği yönteme ve öncelik verdiği hususlara değinilecektir.
Kur’an’ın öncelikle üzerinde durduğu husus Allah’ın rububiyeti ve vahdaniyetidir. Yani “Bir olanı bir ve yegane bilmek”tir.
Bu manada tevhid, İslam akidesinin omurgasıdır. Bu omurga kaydığında, bunun olumsuz etkisi hem inançta hem de amelde görülür. Zıddı şirk’tir. Tevhid birin birliğine sadakat, şirk birin birliğine ihanettir.
Vahiy bu tevhid anlayışını inşa ederken muhataplarca inanılan tanrılara ve putlara saldırmak yerine, müşriklerin de bildiği ve kabul ettiği Allah’ı tanıtmayı tercih etmiştir. Zira aksini yapmak, onları daha şiddetle ve inatla putlara sarılmaya götürebilirdi.
Vahiy, onların ilahlarının durumunu ayrıntılı olarak tartışmak yerine, Allah’a niçin ve nasıl inanılacağını ortaya koymuştur.
Kur’ân, muhatabın inançlarına doğrudan hücum etmemekle, onun onurunu ve duygularını rencide etmemiş, onu mümkün olduğunca kendisine yakın tutma yolunu seçmiştir.
Vahyin ‘ilah’ algısını nasıl ele aldığını ve Allah’tan başka ilah olmadığını zihinlere nasıl yerleştirdiğini ilk nazil olan ayet ve surelere bakarak tespit etmek mümkündür. Örnek olması açısından nüzul sırasına göre ilk sıralarda nazil olan Alak, Kalem, Müzzemmil, Müddessir ve Fatiha sureleri ele alınacaktır.
Yüce Allah, ister Alak suresinin ilk beş ayetinde olsun, isterse Fatiha suresinde olsun öncelikle işe kendi adıyla başlanılmasını ve kendisinin ‘Rabb’ olarak kabul edilmesini istemiştir. Çünkü Alak suresi “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”, Fatiha suresi de “Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla” başlar.
Yani her iki sureye göre de vahiy Allah’ın adının anılması ile başlar. Bu da hayatın Allah adına yaşanacağını, O’nun adıyla hayata başlanacağını ve O’nun adıyla/O’nun adına okunacağını ifade eder.
Nüzul sırasını -ki bu konuda ittifak olmadığı ehlince malum olan bir durumdur- dikkate alarak meseleyi ele aldığımızda Allah Teâlâ’nın kendini tanıtırken şu hususları ön plana çıkardığını görmek mümkündür:
Allah, Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, insanların yaptıklarının karşılığını alacakları günün mutlak hakimi, doğunun da batının da sahibi,[1] ve her şeyin yaratıcısıdır. Hayat onun adına/adıyla okunmalıdır.[2] Kuluna karşı en cömert olan,[3] insana kalemle yazı yazmayı ve bilmediğini öğreten,[4]  her şeyi gören ve bilen,[5] nimet veren,[6] doğru yoldan sapanı ve kendi yolunda olanı en iyi bilen,[7] eksikliklerden münezzeh,[8] yüceltilmeye layık,[9] adı sürekli anılan/zikredilen,[10] kendisine rağbet edilecek olan,[11] her şeyin kendisine döneceği nihai merci[12] ve kendisinden başka ilah olmayandır.[13]
İnsan bütün benliğiyle Allah’a yönelmeli, O’nu vekil edinmeli,[14] O’na sırtını dayamalıdır. Zira insana hayrı veren,[15] verdikleriyle onu imtihan eden,[16] şükrettiği takdirde ona mutluluk ve cennet verecek,[17] nankörlük edip hakikati inkar ettiğinde de onu cezalandırabilecek[18] güce sahip kendisinden başka mahiyetini kimsenin bilmediği orduları/askerleri olan O’dur.[19]
İnsan Rabbinin hükmüne razı olmalı ve onun rızası için karşılaşabileceği zorluklara direnerek sabretmelidir.[20]
Allah’a vahyin tanıttığı şekilde inanıp tevhidi kabul eden insanların sadece inançları değil; dünyaya bakışları, hayat anlayışları, hayatın bütün alan ve safhaları, bireysel ve toplumsal durumları bir değişimden, dönüşümden geçecektir.
Cahili bir yaşam tarzında pek fazla önemli olmayan, kenarda duran Allah, tevhid inancıyla hayatın merkezine yerleşmektedir. Daha önce merkezde yer alanlar ise kenara çekilmek durumunda kalmaktadır. Çünkü insan hayatının merkezine Allah’ın yerleştirilmesi, tevhid düşüncesinin hayattaki tüm eylemlerde gözetilmesinin sağlanması, Kur’an’ın en temel hedefidir.[21]
Unutulmamalıdır ki Allah’ı, Allah’ın tanıttığı şekilde tanıyıp birlemeyen ve kendi tekliklerini ilan eden anlayışlar; siyasette Firavun, bürokraside Haman, ekonomide Karun, ilimde Bel’am ve kavimde Yahudilik üretirler.

[1]Müzzemmil 73/9
[2]Alak, 96/1-2
[3]Alak, 96/3
[4]Alak, 96/4-5
[5]Alak, 96/14
[6] Kalem, 68/2
[7] Kalem, 68/7
[8] Kalem, 68/28-29
[9]Müddessir 74/3
[10]Müzzemmil 73/8
[11] Kalem, 68/32
[12]Alak, 96/8
[13]Müzzemmil 73/9
[14]Müzzemmil 73/9
[15] Kalem, 68/32
[16] Kalem, 68/17
[17] Kalem, 68/34
[18] Kalem, 68/9
[19]Müddessir 74/31
[20]Müddessir 74/7
[21] Şehmus Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi. s. 39–45