Meşal Sudeyri
TT

Maalesef ‘ne o ne bu’ olamadım

Bu gece “hastalık” yılına veda edip “bilinmez” bir yılı karşılayacağız. Allah bizi bu ikincisinden korusun. Doğrusu, Tarık bin Ziyad gibi önümüzde düşman, arkamızda deniz olduğundan, bu yıl sona erdiği ve yeni bir yıla gireceğimiz için sevinip sevinmemek konusunda iki arada bir derede kaldım. Yeni yılı kutlamak ve tam bir sessizlik içinde dua etmekten başka çarem yok.
Şimdi izin verirseniz size hırsızlıktan bahsetmek istiyorum. Kendisi en eski mesleklerden biridir, tabii eğer onu bir meslek olarak kabul edersek. Ama farklı türleriyle birçok kişinin yaptığını düşünürsek, nasıl kendisini bir meslek olarak kabul etmeyelim ki!
Bu sözlerle, tehlikeli ve mayınlarla dolu bir alana girmiş gibi hissettiğim ve ağır bir bedel ödemeden buradan çıkamamaktan korktuğum için, hırsızlığın neden bir meslek olabileceğinin sebeplerini sıralamak istemiyorum.
Doğrusunu isterseniz, şu anda gerçekten içime bir korku düştü ve kendi kendime şöyle diyorum; “Sabahında düşman ile savaşacağım bir gece, benim için düğün gecemden daha güzeldir” diyen Halid bin Velid’ten ne kadar uzak, şu beyitlerin sahibi korkak (benim gibi) şaire ne kadar yakınım:

Hind beni cesaretlendirip duruyor ama ben
Cesaret ile mahvolmanın eş olduğunu biliyorum
Hayır ey Hind, Allah’a andolsun ki
Bana göre aklı olan ölmek istemez

Bu nedenle size sadece hiçbir zararı olmayan hırsızlık hikayeleri anlatacağım.
Kolombiya’da bir hırsızlık çetesi, bir marketten alkollü içecekler, yağ, pirinç, ton balığı ve sardalya konserveleri çaldıktan sonra, ganimeti yükleyip kaçmak için bir de eşek çalmışlar. Çaldıkları eşyaları eşeğin sırtına yükler yüklemez, eşeğin inadı tutmuş. Çifte atıp yüksek sesle anırmaya başlamış. Eşek anırmayı kesmediği için sesinden rahatsız olanlardan biri polis çağırmış.
Hırsızlar polisin geldiğini görünce, eşek ve çaldıkları her şeyi bırakıp suç mahallinden kaçmışlar. Çalıntı mallar da sahibine iade edilmiş.
Bana sorarsanız, bu eşek boynuna “güvenirlik madalyası” asılmasını hak ediyor.
Elle tutulur hiçbir yanı olmayan ikinci hırsızlık hikayesi ise şöyle; Almanya’da 3 hırsız bir tır çalmış. İçini açtıklarında bir de bakmışlar ki, içi dolu 12 tabut var.
Almanya ile Polonya arasında geçiş noktası sayılan Polonya’nın Poznan şehrindeki bir ormanda, bu 12 tabutu yakmışlar.
Polis yakılan tabutları bulduğunda, yollarda bulunan güvenlik kameraları aracılığıyla izlerini sürerek, Polonya’daki yerlerini bulup onları tutuklamış.
Sözün özü; bir Mısır atasözünün dediği gibi “Bir şey çalacaksan deve çal, aşık olacaksan aya aşık ol”.           
Ama ben maalesef ne o ne bu olamadım.