Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Yemen: Husileri kontrol altına alacak mekanizmaların keşfi

Korona salgınının sanayileşmiş ülkelerden yoksul ülkelere kadar tüm dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olduğuna şüphe yok. Yemen de bu ülkelerden biri.
Husilerin neden olduğu altı yıllık savaştan kaynaklanan felaketler ve krizler bunu daha da şiddetlendirdi.
2020 yılı barışla neticelenmediği için Yemenliler dünyanın geri kalan halkları gibi yeni yılın gelişini kutlayamadılar.
Aden Uluslararası Havalimanı'nda üç füzenin atılmasıyla düzenlenen terör eyleminde 25 sivil hayatını kaybetti ve 110’dan fazla kişi yaralandı.
Bu olay, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin huzurunda anayasal yeminlerini eden yeni hükümet üyelerinin Riyad'a ulaştığı sırada yaşandı.
Yemen’deki insani krizler, yoksulluk, hastalık ve gıda sıkıntısı nedeniyle son yıllarda daha da kötüleşti.
UNICEF'e göre beş yaşın altında iki milyondan fazla çocuk yetersiz beslenmeden mustarip.
Yapılan son istatistikler, 1,4 milyon çocuğun bulunduğu 133 ilde ocak ve ekim ayları arasında yetersiz beslenmeden mustarip çocukların sayısında yüzde 10'luk bir artış olduğunu gösteriyor.
UNICEF, ülkenin kuzeyindeki duruma ilişkin araştırmasına devam ettiğini ve burada endişe verici sonuçlara karşılaşmaya beklediğini doğruladı.
Safer petrol tankerinin patlama olasılığı ve iklim dalgalanmaları bu kasvetli tabloyu daha da kötüleştiriyor.
Nisan 2020'de Aden ve komşu şehirleri vuran sağanak yağış ve seller bir dizi evi, köprüyü ve su şebekesini tahrip etti.
Hudeyde’den güneye göçenlerden binden fazla kişinin evi yıkıldı. Bununla birlikte yaşanan sellerden ötürü Hadramut’un bazı bölgelerinde tarım ürünleri telef oldu.
Bu felaketler, vatandaşlarının yüklerini ve sorumluluklarını nasıl omuzlayacakları konusunda yerel yönetimlerin ve hükümetin önüne büyük zorluklar çıkardır.
Öte yandan yalnızca tanker krizi bir çözüm arayışı konusunda uluslararası tarafların dikkatini çekti.
Peki nedir bu tanker krizi? Birleşmiş Milletler, Issa Yarımadası yakınlarında demirlemiş ve yıllardır bakımı yapılmamış olan Safer petrol tankeriyle ilgili önemli bilgiler yayınladı.
Ulusal Petrol Şirketi'ne ait olan bu tanker (SAFER), 2015'te çatışmaların tırmanmasından önce Marib’den gelen petrolün depolanmasında ve ihracında kullanıldı. Tank yaklaşık 1,1 milyon varil petrol tonajına sahiptir.
Birleşmiş Milletler (BM), tankerden petrol sızıntısı olması durumunda en az bir milyon 600 bin Yemenlinin de arasında bulunduğu yaklaşık otuz milyon kişinin bağımlı olduğu Kızıldeniz ekosistemlerine çok fazla zarar vereceğini ve bu durumun balıkçılığı etkileyeceğini belirtti.
Bu, balıkçılıkla geçinen yerel toplulukların geçim kaynağının ortadan kalkmasına yol açacaktır.
Birleşmiş Milletler bunun önüne geçmek adına iki yıldan uzun bir süredir ilk onarımları yapmak için bir uzman ekibi göndermeye çalıştı. Husiler ile uzman grubun çalışmalarının hedeflerini ayrıntılandıran bir çalışma belgesi üzerinde anlaştılar.
Bu anlaşma 21 Kasım’da yapıldı. Birleşmiş Milletler, şubat ayında teknik ekibin görev için bölgeye gitmesini umuyor.
Burada, Birleşmiş Milletler’in 15 Temmuz 2020'de petrol tankeri meselesini görüşmek üzere özel bir toplantı düzenlediğini belirtmek gerekiyor.
Bu durum, Husilerin uluslararası toplumun çabalarına karşılık vermesi için harcanan zamana ilişkin bir dizi soruyu gündeme getirdi.
Riyad Anlaşması'nın uygulanması hususunda yaşanan uzun bir bekleyişin ardından yeni hükümetin kurulması konusuna dönersek, bu olay yeni bir aşamaya geçişi sağlayan önemli bir adım olarak görüldü. Cumhurbaşkanı Hadi, geleceğe doğru ilerlemek için geçmişin tüm izlerini ortadan kaldırmaktan söz etti.
Burada Suudi diplomasisinin meşru hükümet tarafları ile geçiş konseyini bir araya getirme ve engelleri kaldırma çabaları olmaksızın hükümet kurmanın zor olacağını belirtmek gerekir.
Cumhurbaşkanı Hadi tarafından da ifade edildiği üzere bu hükümet, farklı partilerden, bloklardan ve coğrafi bölgelerden gelen kişilerce oluşturulmuş bir hükümettir. Ancak bağımsız ulusal kişilerin ve kadınların yokluğunun bir ayıp olduğu da bir gerçektir.
Hükümetin kurulması gerek ülkede gerek bölgesel ve uluslararası düzeyde memnuniyetle karşılandı. Bu durum, Husilerin ve bu başarıyı engellemeye çalışan diğer tarafların buna bir cevap vereceğini anlamına geliyordu.
Aden Uluslararası Havalimanı'na hükümet üyelerinin ulaşma tarihi ve saati, yapılan saldırının zamanlaması konusunda etkili oldu.
Cumhurbaşkanı Hadi, İçişleri Bakanı başkanlığında bu saldırının soruşturulması için derhal bir komite kurulması yönünde talimat verdi. Diğer taraflar ise uluslararası bir soruşturma yapılması ve uluslararası uzmanlıktan yardım alınması çağrısında bulundu. Bununla birlikte hükümet saldırının şokunu atlatmayı başardı ve patlamanın ertesi günü Aden'de ilk oturumu düzenledi.
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik, Aden Havalimanı'ndaki saldırıya ilişkin yürütülen soruşturmanın, güdümlü füzelerle gerçekleştirilen bu saldırının arkasında Husi darbeci milislerinin olduğunu gösterdiği açıklamasında bulundu.
Başbakan, Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası toplumun, bu terörist saldırıyı gerçekleştirilenleri kınamaktan öteye gitmesi gerektiğini söyledi.
Asıl paradoks da burada. Tüm bunlar yaşanırken Sana’da Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ni için bir anma etkinliği düzenleniyor ve Husi milislerine ‘büyükelçi’ olarak atanan İran Devrim Muhafızları üyesi Hasan Erlo bu etkinlikte hazır bulunuyor.
ABD Başkanı Biden'e İran meselesinin çözümü konusunda güvenmek mümkün mü?
Nitekim Husiler, İran’ın desteği olmaksızın bu suçları işlemeye devam edemezler. Yoksa Husilerin hırslarını dizginlemek için başka mekanizmalar ve araçlar mı araştırmak gerekiyor?