Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya ve yedinci BM özel temsilcisi

Libya krizi yıllardır oradan oraya çekilerek uzatılıyor. İç kaos ve anlaşmazlıkların uluslararası ihtilaflarla iç içe geçmesi dolayısıyla krizinin kasıtlı olarak uzatılması sonucu halkının sıkıntıları da uzadıkça uzuyor.
Lübnanlı Gassan Selame’nin sağlık sebepleri, ondan sonra da Bulgar Nickolay Mladenov’un ailevi olduğunu söylediği gizemli sebeplerle (ikisi de ikna edici değildi) istifa etmelerinden sonra son olarak eski Slovakyalı diplomat Jan Kubis, BM’nin 7’inci Libya Özel Temsilcisi seçildi.
Yeni temsilcinin önünde birçok engel olmaya devam edecek. Şimdiye kadar sahip olduğu pragmatizm, Libya krizini ortadan kaldırmak için tek başına yeterli değil. Tüm tarafların daha fazla çaba göstermeleri gerekiyor. İlk adımların, eski temsilcilere eşlik eden tartışmalı şahsiyetlerin değiştirilmesiyle BM misyonunun ofisi içinde atılması gerekiyor.
BM Genel Sekreteri Libya Özel Temsilci Vekili Stephanie Williams aracılığıyla BM tarafından desteklenen ve şu anda durmuş olan Libya-Libya diyalogu, BM misyonunun nasıl bir mekanizma ile seçildiklerini açıklamadığı komisyon üyelerinin seçimi başta olmak üzere yanlış bir şekilde ele alındı. Nitekim, toplamda 75 kişiden oluşan komisyona katılmaya davet edilenlerden bazıları çeşitli nedenlerle özür dileseler de barışçıl Şubat 2011 devrimine inanan veya katılanlardan, Eylül 1969 Devrimine hala bağlı olanlara kadar bazı etkin ulusal şahsiyetler, komisyona dahil edilmeyip diyalog sürecinin dışında bırakıldılar. Bu, komisyonun kim tarafından kurulduğu, Libya halkını temsil edecek 75 üyeyi kimin seçtiği, sayının neden 75 olarak belirlendiği, bunun nedenin sadece BM’nin bu yıl 75’inci yaşını kutlaması mı olduğu gibi soru işaretlerini gündeme getirdi.
Libya krizi BM’nin doğum günü partisi değil ki, uluslararası kuruluşun yaşını temsil eden mumlar, içinde yaşadığı savaşın ateşiyle yakılsın. Komisyona dahil edilen isimler, yeniden üretilip diyalog sürecine katılmaları sağlanarak Libyalılara dayatılmaya çalışılıyor. Oysa bunlar Libyalıları temsil etmiyorlar. Aksine bazıları Uluslararası İhvan (Müslüman Kardeşler) örgütü ile Dini Lider rejimini, bazıları da el Kaide örgütünü temsil ediyorlar ve bunu da açıkça dillendiriyorlar. Onlarla doğrudan bağlantıları var. Ulusal devlet sınırlarına inanmıyorlar. Bütün bu nedenler, uzlaşıcı bir çözüm üretmek için gerçek bir çaba harcanmadan Libya krizinin ömrünün uzatılmasının asıl nedeni olmaya devam ediyor.
Müzakere sürecinde yaşanan sancılara rağmen Libya’daki uzlaşı süreci, kabileleri (Libya’daki asıl toplumsal bileşen), toplumun önde gelen isimlerini, din adamlarını, politikacıları, profesörleri ve düşünürleri içeren genişletilmiş bir toplantı ile de gerçekleştirilebilir. Yasama ve anayasa boşluğu çıkmazından kurtulmak için bir tür uzlaşı toplantısı yapılabilir. Zira siyasi hareketler, ülkeyi partizan ve hizipçi çatışmalar ile rekabet bataklığından çıkarmakta başarısız oldular. Libya’da doğru anlamıyla demokrasi kültürü sınırlı bir şekilde yayılmış olduğundan, demokrasiyi uygulamakta yetersiz kaldılar. Demokrasi, bir yönetim kavramı ve pratiği, kolektif bir davranış ve kültür, esasında insanlığın çağlar süren sancısının ürünüdür. Libya modeli bir “kabileler toplantısı” aracılığıyla gerçekleşecek “uzlaşıcı demokrasi”, Libya’nın durumuna en yakın, ideolojik olan ve olmayan hizipçi “siyasi elitlerin” başarısızlığı ışığında en yararlı yöntem olabilir. Ülkenin, dış güçlerin ajandalarına göre belirlenen özel çıkar ve planlara hizmet eden hizipçi söylemler ve çatışmalar nedeniyle sürüklendiği şiddet ve kaos bataklığından kurtarılarak ayağa kaldırılmasında daha başarılı olabilir.
BM, sonuçlarına dair herhangi bir garanti olmaksızın ve Libya’da ilk kez seçimler düzenlenecekmiş gibi bölünmüş Libya'da bu yılın Aralık ayı sonunda seçimlerin düzenlenmesi için yoğun çaba harcıyor. Oysa birleşik Libya’da daha önce kaybedenlerin çok geçmeden sonuçlarını reddettikleri birçok seçim düzenlendi. Burada tam olarak, yalnızca kazandıkları seçimlerin sonuçlarını kabul eden siyasi İslam akımından grupları ve özellikle de Müslüman Kardeşleri kastediyoruz.
Libya krizi şu anki haliyle ne BM’nin kendilerini nasıl seçmiş olduğunu hiç kimsenin bilmediği kişilerin arasındaki uzlaşı ne de toplumsal ve siyasi temsildeki dengesizliğin gölgesinde değil, ancak çatışmanın tüm tarafları arasındaki uzlaşı ve anlaşmalar çerçevesinde çözülebilir. Etkin tarafların yokluğunda, üretilecek her çözüm başarısızlığa mahkumdur.