Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

İran Biden’ı test ediyor

ABD Başkanı'nın masasında; Küba, Venezuela, NATO, Avrupa, Türkiye, Rusya ve Tayvan dosyalarının yanı sıra Çin ile ticaret savaşı ve Çin Denizi’ndeki rekabet konusu yer alıyor. Bunlara ek olarak masada, NAFTA Anlaşması, Paris İklim Anlaşması ve Dünya Sağlık Örgütü’ne geri dönüş birlikte, şu ana kadar ABD içinde yaklaşık 400 bin kişinin hayatını kaybettiği koronavirüs salgınıyla mücadele ve diğer dosyalar da var. Ayrıca ülkenin işsizlik ve seçim dönemindeki çekişmelerden doğan sosyo-politik ayrılıklardan kaynaklanan yaralarını sarması da bekleniyor. Hepsi yeni ABD başkanının karşı karşıya olduğu önemli sorunlar.
Bunlara, fitili çekilmiş bir bomba gibi olan ve nükleer anlaşma olarak bilinen İran ile kapsamlı anlaşma sorunu da ekleniyor. Başkan Joe Biden yönetimi bu konuyu hızlı bir şekilde ele aldı. İran ile bu konuda anlaşmak ya da anlaşamamak, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Filistin'deki durumu belirli yönlerde etkileyecektir. Zira hepsi de Tahran'ın elinde rehin haline gelen ve yerel silahlı örgütlerden vekilleri aracılığıyla ABD ile pazarlık için tutuşturabileceği bölgeler.
Başkan Biden, İran rejimine karşı selefi Başkan Donald Trump kadar katı olacak mı? Tahran'ın Bağdat'taki ABD Büyükelçiliği ile Suudi Arabistan'ı hedef alan saldırılarıyla Beyaz Saray'a yerleşmesinden sadece iki hafta sonra onu test etmeye başladığı aşikar.
İran, sabır ve tepkilerinin sınırlarını bilmek için ABD ve bölge ülkelerine yönelik provokasyonlarını tekrarlayacaktır. Görevde olduğu sürece Trump'ın politikasını kınayan İran'ın Washington'daki arkadaşlarının düşündüğünün aksine, Tahran rejimi, Demokratların dönüşünü kutlayarak Biden'ı çiçeklerle karşılamadı. Aksine yaptığı ilk şey, Biden’ın yüzleşemeyeceğini ya da yüzleşmek istemediğini söylemek için onları zor durumda bırakmak oldu. Böylece yeni aşamanın kurallarını belirlemeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın erkenden patlatılan roket (ya da insansız hava aracıydı) ile Riyad’ı hedef alan saldırıyı kınayan açıklaması, İran'a karşı önemli bir hızlı tepkiydi. Açıklamayı, bölgedeki ABD askeri varlığını takviye etmek için ABD kuvvetlerinin sevk edilmesi adımı izledi. Yeni ABD yönetiminin tek olumsuz kararı, Husi örgütüne yaptırım uygulamayı 1 ay erteleyen karardı, ama bunu da anlayabiliriz. ABD yönetimi Husilere siyasi çözüm için son bir fırsat vermek istiyor. Biden’a bu 1 aylık süre için sitem edemeyiz, zira Trump’ın kendisi dahi ancak Beyaz Saray’dan ayrılmak üzereyken Husileri cezalandırmaya karar verebildi.
Biden yönetimi için en can sıkıcı konu şu olmayı sürdürecek: İran rejiminin saldırganlığı karşısında ne yapmalı? Ekonomik yaptırımların kaldırılması gibi tavizler verilmeli mi? Nitekim Dini Lider Hamaney’i en çok ilgilendiren de bu, yani yaptırımların kaldırılması. İranlı yetkililer de nükleer anlaşmanın ne gözden geçirilmesini ne de düzeltilmesini istemediklerini açıkça ifade ettiler. Washington eğer yaptırımları kaldırırsa, vaat ettiği gibi anlaşmayı değiştirmek için elinde pazarlık amacıyla kullanabileceği hiçbir koz kalmayacak.
Biden yönetiminden gelen açıklamalar, anlaşmayı müttefikleri tatmin edecek şekilde değiştirme sözü veriyor, Tahran ise bu değişimi kabul etmeyeceğini söylüyor. Hal böyleyken, güç veya ekonomik yaptırımları kullanmadan Biden, yeni vizyonunu nasıl dikte edecek?
Hiçbir şey yapmasa bile durum daha da gerginleşecek, çünkü bu durumda Biden bölgede kendisiyle ilgili var olan, zayıf bir başkan olduğu imajını pekiştirmiş olacak. Bu da, kontrol edilemeyen bir dizi olumsuz olayı tetikleyecektir.