Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Aşı savaşı ve diplomasi

Aşı, koronavirüsü yenme umudumuz ve dünyanın uzun süredir karşı karşıya kaldığı en tehlikeli savaşta en önemli silahımızdır. Bununla beraber, bu savaşın içinde, sonuçları, istenen nihai hedefe, yani önümüzdeki aylarda salgını kontrol altına almaya ulaşılmasını engelleyen tehlikeli yansımalara sahip olabilecek başka savaşlar da dönüyor.
Aşı etrafında dönen savaş, gerçek bir etik sorunun varlığını teyit ediyor. Mali açıdan muktedir ve nüfuz sahibi büyük ülkeler, mevcut aşı dozlarını ele geçirmek için kıyasıya bir mücadele yürütüyorlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün sponsoru olduğu, çok sayıda ülke, kuruluş ve büyük şirketin imzaladığı COWAX programı gibi önceki uluslararası girişimleri görmezden geliyorlar. Söz konusu programın amacı, aşıların adil bir şekilde dağıtılmasını garanti altına almak için fakir ülkelerin aşılara düşük fiyatlarla ulaşmalarını sağlamak. AstraZeneca Şirketi, Oxford Üniversitesi ile geliştirdiği aşıyı fakir ülkelere maliyet fiyatına satacağını açıkladı, ancak mevcut aşı dozları zengin ve güçlü ülkeler tarafından kapışılırken ve şirketlere daha fazlası için baskı yapılırken bu açıklama ne işe yarar?
Nitekim Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus da hayal kırıklığını dile getirdi ve aşıya erişim konusunda zengin ve fakir ülkeler arasındaki büyük uçurumdan şikayet etti. Zengin ülkelerin vatandaşları için yaklaşık 39 milyon doz aşı elde ettiklerini, buna karşılık fakir ülkelerden birinin sadece 25 doz alabildiğini, hiçbir doz alamayan birçok ülke olduğunu söyledi.
Büyük ve zengin ülkeler daha klinik araştırmalarının başarılı olduğunun nihai olarak duyurulmasından önce daha fazla doz için birbirleriyle kıyasıya bir yarışa girişmişlerdi. İlk aşı denemeleri umut verici olan çeşitli şirketlerle sözleşmeler imzalamışlardı. Bu nedenle, Pfizer, Biontech, Moderna ve AstraZeneca, aşılarının etkinlik konusunda beklentileri aşan başarılarını duyurduklarında, yıl sonuna kadar üretebilecekleri miktarların neredeyse tamamı bu ülkeler tarafından rezerve edilmişti. Talep büyük, üretim hattından çıkan aşı dozları ise sınırlı olduğundan, ülkeler arasındaki rekabet aleni çekişmelere ve atışmalara dönüşecek kadar şiddetlendi.
Nitekim bu haftaya İngiltere ile Avrupa Birliği'ndeki (AB) eski partnerleri arasındaki atışma damga vurdu. İki taraf arasındaki çekişmenin şiddetlenmesi, aşı üreten şirketler üzerindeki baskıyı artırdı. AB, Pfizer ve AstraZeneca şirketleri ile anlaşmaya vardığı aşı miktarının teslimatında yaşanacak gecikmeden şikayetçi. İki şirket imalat zincirlerindeki sorunlar nedeniyle üretimde kısıtlamaya gitmek, dolayısıyla da teslimatlarını yavaşlatmak zorunda olduklarını açıklamışlardı. Ancak AB’ni en çok rahatsız eden şey, kendisi bu kısıtlamadan etkilenirken İngiltere'nin bundan etkilenmeyecek olması, fabrikaları AB üyesi Belçika'da olan iki şirketten anlaştığı miktarda aşıyı alacak olması. Bu nedenle AB, aşı ihracatını kısıtlamak için önlemler alabileceğini ima ederek iki firmadan üretim ve tedarikleriyle ilgili detayları kendisiyle paylaşmasını istedi. Bazı AB üyeleri de iki şirketi ödemeleri yapılmış sözleşmelerini ihlal ettikleri için kendilerine dava açmakla tehdit ettiler. İngiliz hükümeti, AB’den daha büyük miktarda aşı alabilmesine gerekçe olarak, söz konusu şirketlerle AB’den 3 ay önce sözleşme imzalamış olmasını gösterdi. AB’nin Brüksel'de bulunan kurumlarındaki bürokrasi nedeniyle şirketlerle anlaşmakta geciktiğini belirtti. Londra'daki yetkililer, AB'ni daha fazla aşı için şirketlere şantaj yapmakla ve İngiltere'ye yapacakları teslimatı engellemekle suçladı.
Bu, aşı etrafında dönen tek savaş değil. AB üyeleri arasında bile bu konuda anlaşmazlıklar bulunuyor. Öyle ki bazıları aşı satın alma ve dağıtma konusunda varılmış ortak uzlaşıdan saparak aşıyı bağımsız bir şekilde ithal etme yoluna gittiler. Örneğin Macaristan, ilgili Avrupa kurumları tarafından onaylanmamış olmasına rağmen,  Sputnik aşısı için Rusya ile anlaşma imzaladığını duyurdu.
İngiltere ve AB arasındaki savaştan uzakta, ABD de Pfizer ve Moderna şirketleri ile imzaladığı büyük miktarlardaki sözleşmeler ile vatandaşlarına daha fazla aşı sağlamaya çalışıyor. Donald Trump'ın başkanlığı döneminde pandemi ile mücadele konusunda yaşanan kaosun ardından Biden yönetimi, pandemiyi kontrol altına alma ve bir an önce ekonomik faaliyetlere geri dönmeye azami öncelik veriyor.
Batılı ülkeler arasındaki bu kıyasıya yarış, Çin'e aşı diplomasisi başlatarak nüfuzunu genişletmek ve güçlendirmek için altın bir fırsat verdi. Pekin’in ürettiği aşılar kendisiyle anlaşan  ülkelerin bazılarına ulaştı ve kullanımına başlandı. Aşıların küresel fayda için olduğu sloganı altında Çin, indirimli fiyatlardan aşı sağlamak için çevresindeki diğer ülkelerle anlaşmalar imzaladığını da duyurdu.
Büyük güçler arasında yenilenen nüfuz mücadelesinin dışında kalmak istemeyen Rusya, ürettiği Sputnik aşısını diplomatik kazanımlar elde etmek ve etkisini pekiştirmek için bir fırsat olarak görüyor. Hindistan da bu yarıştan geri kalmadı. Bangladeş, Sri Lanka, Nepal gibi komşu ülkeler ile Mauritius’a yerel olarak ürettiği Oxford-AstraZeneca aşısından yaklaşık 20 milyon ücretsiz doz sağlayacağını duyurdu.
Tüm bu çatışmalar ve yarışmalar bir yana kesin olan şey, pandemi ile mücadelenin uluslararası iş birliği olmadan ve tüm ülkelere (fakir ülkelere düşük fiyatlardan) aşı sağlanmadıkça kazanılamayacağıdır. Virüsün varyantları (mutasyona uğramış türleri) sadece daha hızlı değil, İngiltere’nin bu hafta açıkladığı gibi daha da tehlikeli. Bu nedenle, aşının küresel dağıtımı geciktikçe başka mutasyonlarının da ortaya çıkışına hazır olmalıyız. Çin'in Vuhan kentindeki bir pazarda ortaya çıkan ve dünyanın hemen hemen her yerini istila eden korona virüsünde olduğu gibi bir virüs, herhangi bir küçük noktada görülüp hızla tüm dünyaya yayılabilir. Dünyada enfekte hasta sayısı yükseldikçe, virüsün İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya'da görülen ve diğer ülkelere de yayılan varyantları gibi daha tehlikeli yeni varyantlarının ortaya çıkma şansı da o kadar yüksek.
 Halihazırda Moderna, Pfizer ve AstraZeneca şirketleri, aşılarının koruma sağladığını ve vücutta güçlü bir bağışıklık tepkisi oluşturduğunu söylüyorlar. Ama Güney Afrika'da keşfedilen mutasyona uğramış türe karşı aşıların daha az etkili olduklarını gösteren ön sonuçlar olduğuna da dikkat çektiler. Güney Afrika’da görülen koronavirüs varyantına yakalanan kişilerden alınan kan örnekleri üzerinde yapılan analizler, aşı yapılan hastaların vücutlarındaki antikorların etkinliğinin 6 kat azaldığını gösterdi. Bunun üzerine Moderna Şirketi bir önlem olarak, ek bağışıklık güçlendirici bir doz olarak kullanılmak üzere yeni bir aşı türü geliştirmeye başladığını duyurdu. Şirket ayrıca, üçüncü doz aşının yeni varyanta karşı ek bağışıklık sağlayıp sağlamayacağını görmek için deneylere başladığını da duyurdu. Pfizer Şirketi ile birlikte aşıyı üreten Biontech şirketi ise, mevcut aşısının yeni varyantlara karşı etkili versiyonunu 6 hafta içinde geliştirip üretebileceğini açıkladı. Bütün bunlar halihazırda güven verici haberler, ancak gelecekte mevcut aşılara dirençli bir varyant ortaya çıkarsa, bu savaşta yeniden başladığımız noktaya geri döneceğiz.
Aşılar zengin ülkelerin tekelinde ve güç mücadelesinde bir silah olmamalı. Güçlü ülkelerin önce vatandaşlarını güvence altına almak istemeleri anlaşılabilir, ancak pandemi küresel olarak kontrol altına alınamazsa bu güvencenin bir anlamı olmayacak. Bu bağlamda ilk adım, aşıyı yeterli miktarlarda sağlamaya çalışmak. Koronavirüsü bu yıl içinde yenme umudunu bitirecek daha tehlikeli yeni mutasyonlar ortaya çıkmadan önce COWAX Programı veya herhangi bir küresel girişim aracılığıyla aşıyı fakir ülkeler için de erişilebilir kılmaktır