Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Filistinli gruplar ve korku

Şimdiye kadar Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinli seçmen sayısı 2 milyon 900 bine ulaştı. Mayıs ayı sonu olarak belirlenen seçim tarihine kadar bu sayının 3 milyonu aşması bekleniyor. Yüksek seçmen sayısı, Fetih ve Hamas da dahil olmak üzere Filistinli gruplar arasında endişeye neden oldu. Çünkü çok sayıda olan bu oyların girdileri ve çıktılarının kontrol edilmesinin zorluğunun yanı sıra grupların halka sunacakları ve bu vesileyle oy alabilecekleri gözle görülür başarıları bulunmuyor.
Gazze'de, inandırıcı görünmeyen sloganlar altında insanlara yıllarca dayatılan sefil durumdan kaynaklı olarak tepki oylarının çoğunlukta olabileceği konuşuluyor. Batı Şeria'da ise hayatın pek çok alanında bozulma ve sıkıntılar mevcut. Hâkimlerin ve grev yapan avukatların protestolar gerçekleştirmeleri noktasına kadar varan yargıya ilişkin sorunlar, bunlar arasından en dikkat çekenidir. Yürütmenin yargı üzerindeki denetimine ilişkin yaşanan hadiselerin ardından yapılan bu protestolar, halkta hakimler ve avukatlara yönelik bir sempatiyi beraberinde getirdi. Bu durumun yapılacak seçimlerde önemli ölçüde etkili olması bekleniyor.
Filistinli grupların endişesinin en temel sebeplerinden biri toplum içerisindeki kalıtsal rollerine ilişkin duydukları korkudur. Nitekim Filistinli grupların statüsündeki düşüş ve toplumdaki etkilerinin azalması, Filistin yaşamındaki rollerinin güçlenmesiyle sonuçlandı. Bu husus, kaybolan statü ile artan hakimiyet arasındaki ters orantılılık gibi tuhaf bir durumla bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Bu mantıksız görünen denklemden dolayıdır ki hiçbir alanda ilerleme kaydedilmedi, bölünmeler sona ermedi, genel seçimler yapılamadı, kurumlar işlevlerini yerine getiremedi ve siyasi alanda ilerleme sağlanamadı. Buna rağmen gruplar halen siyasi durumu kontrol etmektedirler. Filistin toplumu içerisindeki kalıtsal nüfuzları halen varlığını sürdürmektedir. Sanki Filistinlilerin durumu, söz konusu grupların -devrimin gelişip yayıldığı bir zamanda- gerek kurum gerekse de halk nüfuzu özelinde sahip olduklarını elde etmelerinden bu yana hiçbir şekilde değişmedi.
Filistinli seçmenler, bu kez -geçmişte olduğu gibi- devrimci sloganlara prim vermeyecek ve geleneksel bağlılıklarını reelde karşılıkları olmayan askeri sloganlarla çevrili siyasal İslam ile tercilerin başarısızlığı -ki bunların başında müzakere konusu barış ve vaat edilen kalkınma gelmektedir- ile malul ulusal eğilim arasında dağıtmayacak. Filistin durumunda tüm bunların yanı sıra yaklaşan seçimlerin sonuçlarının net bir şekilde görülmesini engelleyen ve belirsizlik yaratan kayıp bir halka var. Bunun nedeni, kendilerini siyasi hayata dayatan ve rolü tekelleşen grupların, kendilerine varis olacak örgütlü partilerin ve güçlerin ortaya çıkmamasının nesnel bir faktörü olmasıdır. Tüm bileşenleri ile birlikte halk düzeyinde yaşanması gerekenler, grupların kendi içlerinde gerçekleşti. Öte taraftan halen tek şemsiyesini elinde tutan Fetih’te, sadık olanlar ile muhalifler arasında bölünmüş olan akımlar, kamplar ve gruplar var. Bu bölünmüşlüğün sebebi, ideolojik ya da politik değil, kontrol ve etki alanıyla ilgilidir. Hamas’ta ise durum daha farklıdır. Çünkü Hamas’ta kamplar ya da akımlardan ziyade görüşlerde keskin farklılıklar vardır.
Özetle, seçimlerin seçimler yapılması gerektiğine ilişkin fikir birliğine ve irili ufaklı grupların etkilerinin düşüşüne rağmen tüm bunlara eşlik eden bir korku var. Nitekim dışarıdan alternatifler ortaya koymamak sonuçların doğru bir şekilde okunmasını zorlaştırıyor. Aynı zamanda kendini gösteren önemli bir husus daha vardır ki, o da duyulan korkunun iptale yol açması durumunda yaşanacak felaketle ilgilidir. Çünkü Filistin, liderliğin inandırıcılığın yokluğunun, halk tabanında güvenin olmayışının, bölgesel-uluslararası desteğin yokluğunun gölgesinde tüm değişkenleri ve kutuplaşmalarıyla bir sonraki aşamaya geçecektir. Tüm bu hususlara rağmen riskten kaçınılmamalıdır.