Tutkulu bir Demokrat olan ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, Biden yönetiminin -özellikle de son seçim vaatleri hususunda- umutları ve beklentileri hayal kırıklığına uğratmayacağına ilişkin ABD dostlarına güvence vermek istiyor. Başkanın özellikle yurtdışındaki destekçilerinin ona bağlı kalmakta sabır göstermelerinin temelde iki sebebi vardır. Birincisi, başkanın yönetimindeki atamaları tamamlama ihtiyacıdır. Cumhuriyetçilerin onayına da ihtiyaç duyan başkanın onlarla olan anlaşmazlığı derinleştirme yoluna girmesi çıkarına değildir. Diğer husus ise başta müttefikler olmak üzere tüm dış taraflarla ‘soğuk istişarelere’ ihtiyaç duyulmasıdır. Böylece Başkan Trump'ın baskı yaptığı alanlarda bir uyum ve dengeye ulaşılmaya çalışılır ve mümkün olduğunca ilerleme kaydedilir.
Robert Ford, Biden’in hızlıca ilerleme sağlamayacağını düşündüğü konular arasında İran’la olan nükleer dosyası, insan hakları, Yemen savaşı, Çin ile ticaret savaşı, Kuzey Kore’nin nükleer programı ve Küba ile ilişkilerin daha da iyileştirilmesi gibi hususları zikrediyor. Ayrıca Fareed Zakaria ve Harry Casians gibi isimlerin Biden’ın bu dosyalardaki adımlarını yavaşlattıklarını düşünüyor!
Politika ve beklentilerle ilgili sorun, özellikle demokratik yönetimlerin dış politikalarında kararlılık ve tutarlılık yoksunluğu iken Cumhuriyetçi yönetimler, ABD'nin dünyadaki konumuna zarar veren radikal dürtülerden şikâyet ediyorlar. 2003’teki Irak savaşı ne gerekliydi ne de haklı bir gerekçesi vardı. Ayrıca Donald Trump döneminde Binyamin Netanyahu'ya Filistin konusunda yapılanlar, herhangi bir yapıcı siyasi ve stratejik hedefle anlaşılabilir veya haklı gösterilebilir değildi.
Öte taraftan Biden, müttefiklerine ve dostlarına danışmaksızın Trump'ın Husileri terörist bir grup olarak görme kararını iptal etti, insani yardımı kolaylaştırmak ve barışa giden yolu açmak gibi bir sebeple askeri desteği durdurma kararı verdi. Körfezdekilere danışılmaksızın böyle bir karar alan yönetimin çeşitli bilgi ve bağlantılara sahip olduğunu söyleyen pek çok kimse oldu. Husilerle barış hususunda tutkulu bir isim olan Griffiths, Tahran'a gitti ve gizlice geri döndü. İran'ın, ABD'ye ve Avrupalılar da dahil müttefiklerine ve dostlarına yönelik saldırılarındaki tırmanış durmak bilmedi. Suudi Arabistan Krallığı’na, onlarca füze ve insansız hava aracıyla saldırılar gerçekleştirdi. Hudeyde ve Marib’e yönelik saldırılarına devam etti. Şimdi de Erbil havaalanı yakınındaki Amerikan üssüne saldırı düzenledi. Peki ABD’nin buna cevabı ne oldu? Saldırılar kınandı, Krallığın kara ve hava sahasını koruma desteği yinelendi ve bazı yaptırımların uygulandığı liderleri dışında Husilerle görüşüldü!
Demokrat Parti'den Biden yönetimine giren solcu ve intikamcı bir kanat var. Bu kanat, onun politikasını etkiliyor ve gerek bizim gerekse ABD’nin çevresinde istikrarın sağlanmasına engel oluyor. Ayrıca John Dewey'den John Rawls'a, muhafazakarlara ve sağcı gruplara varıncaya dek pragmatik ilke ve politikalar üzerinde bir vurgu vardır. Bunun anlamı faydaları maksimize etmek ve zararları en aza indirmektir. Bu husus, Obama döneminde onlarca kez tekrarlandı. Ancak ABD’nin, dünyanın ve özellikle de bölgemizin istikrarına zarar vermek dışında hiçbir faydası olmadı. Demokratlar Irak'a girmediler. Ancak Kürtlerin, Sünnilerin ve hatta Türkiye'nin de aralarında bulunduğu diğer bir dizi tarafın çağrılarına rağmen oradan çıkmakta ısrar ettiler. Obama dizginleri İran’ın eline vererek buradan çıktı. 2014-2015'te geri dönmesi ise gözlemcilerin zannettiğinin aksine DEAŞ’ın yükselişi değil, Rusya'nın Suriye'ye girmesiydi.
Suriye ve Irak'ta geri adım atılması Trump döneminde de devam etti. Ancak şu anda Irak ve Suriye'deki asker sayısının artırılmasından söz ediliyor. Irak ve Suriye’ye dair söylenenler Afganistan, Azerbaycan, Ukrayna ve Venezuela başta olmak üzere Latin Amerika'daki diğer bölgeler için de söyleniyor. Nitekim Cumhuriyetçi bir yönetim geliyor ve azami ekonomik, güvenlik ve askeri baskıyı kullanıyor. Sonrasında Demokrat yönetim geliyor ve izlediği esnek politikayla Rusya ve Çin’i kendisinin yerini almaya doğru sevk ediyor. Şimdiye kadarki tüm kanıtlar, Demokratların geçtiğimiz yıllarda Trump'ın tüm gerekçeli ve gerekçesiz icraatları ve kararlarındaki yaklaşımlarına karşı çıkmak amacıyla bir gündem hazırladığını gösteriyor. Birçok gözlemcinin varsaydığı şey doğruysa yakın gelecekte Biden, Venezuela ve Küba’ya gidecek. Ayrıca Çin ile olan ticaret savaşını da bitirebilir, fakat en faydalı olan bitirmek olduğu için değil, başlatan Trump olduğu için…
Sorun çıkaran ve başkalarına saldıran kişiler karşısında en büyük güce sahip vasfıyla öncelikle bu kişileri bastırmalı ve sonra kuşatmalısınız. Trump günlerine kadar takip edilen şey kuşatmak ve sindirmek için baskı uygulamaktı. Ancak Biden yönetimi baskıyla başlamıyor ya da bunu takip etmiyor. Obama'nın yaptığı gibi ödül ve armağanlar yoluyla bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Avrupa Birliği'nin (AB) İran'ın nükleer programına bakışı bundan ibarettir. Fakat Obama’nın ödüllerinin değeri o kadar yüksekti ki bir dizi savaşa yol açtı ve bazı ülkelerin tahribine sebep oldu. Oysa İran rejimiyle kırk yıldır olan etkileşimi göz önüne alındığında onu en iyi tanıyanın ABD olması beklenirdi!
Biden’in, Trump'ın fırtınalı döneminin ardından izlediği esnek politikalar şimdiden 3 darbe aldı: Yemen saldırıları, Erbil saldırıları ve Myanmar darbesi. Yemen ve Erbil saldırıları tamamen İran’a aitti. Çin ise Myanmar darbesine ortak oldu.
Eğer politikalar bir zihniyetin sonucu ise, deneyimler göz ardı edilerek bunu değiştirmenin yolu yoktur. Obama günlerinde durum buydu. Robert Ford'a göre ilkelerin uygulanmasında pragmatizme bir geri dönüş olursa, uzun vadeli istikrar hesaplarına da geri dönülecektir. Papa Francis de yeni başkandan bunu istiyor. Papa, istikrar politikalarına merhamet ve adaletin eşlik etmesini umuyor.
TT
ABD politikasının çilesi ve sebep olduğu zorluklar!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة