Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Hartum’da silahların yaygınlaşmasının tehlikeleri

Sudan geçiş hükümeti ile bir dizi silahlı hareket arasında Cuba Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana sosyal medya platformlarında bu hareketlere bağlı silahlı grupların tüm teçhizatlarıyla ve kimi zaman bir güç gösterisi gibi görünecek şekilde Hartum'a ulaşmasını gösteren videolar sık sık yayınlanmaya başladı. Başkentte bu kadar silahlı kişinin bulunması endişeleri ve soruları gündeme getiriyor. Geçtiğimiz birkaç gün içinde, Mini Arko Minawi'nin liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi’ne bağlı güçlerin Hartum’un merkezindeki Uluslararası Park’ın bir bölümünü işgali ve kendileri için bir kampa dönüştürmeleriyle ilgili haberler ve videolar da yayınlandı.   
İşleri daha da kötüleştiren, bu hareketlere mensup bazı savaşçıların ve askerlerin, Kuzey halkına karşı ırkçılık yayan sözler söyledikleri, “Er ya da geç, silahla ya da demokrasiyle ülkeyi kontrol edeceğiz”, “Teslim olun ya da gerçekle yüzleşin”, “Oyun bitti, bundan sonra hakim olamayacaksınız”, “Hartum’dan ayrılmayacağız ve daha fazla savaşçı gelecek, daha hiçbir şey görmediniz” tarzında tehditler savurdukları bir dizi videonun ortaya çıkması ve yayınlanmasıydı.
Bu tarz sözler kesinlikle barış davasına hizmet etmiyor ve Cuba Anlaşması’ndaki bir sorunu teyit ediyor. Bu kuvvetler, anlaşmadaki güvenlikle ilgili düzenlemeler uyarınca başkente geldiklerini ve yetkililerle mutabık kalınarak bu "kamplarda" kurduklarını söylüyorlar. Bu, doğruysa, başkentin zaten güvenlik durumunun kötüleşmesinden, suç oranının yükseldiği gerekçesiyle çok sayıda vatandaşın silah satın almaya yönelmesiyle silahlanmanın yaygınlaşmasından muzdarip olduğu bir zamanda, pek çok sorun ve hassasiyet yaratacak böylesine rastgele bir icraatın rasyonelliği konusunda birçok soru işaretini gündeme getiriyor. Yerleşim yerleri, parklar ve meydanlar dışında, kendilerine kalmaları için belirli yerler ayarlanmadan bu kuvvetleri başkente getirmekte bu kadar acele edilmesi neden?
Barış anlaşmalarının, silahlı hareketlere bağlı kuvvetlerin seçilen standart ve temellere, mutabık kalınan oranlara göre düzenli kuvvetlere entegrasyonu, geri kalanların terhis edilmesi, diğer devlet kurumlarında istihdam edilmesi veya kendilerine tazminat ödenmesi, yardım edilmesi ve kendi işlerini kurmaları için mesleki eğitim verilmesine ilişkin hükümleri ve güvenlik düzenlemelerini içerdiği anlaşılıyor. Ancak bütün bunlar gerçekleştirilene kadar silahlı hareketlere bağlı kuvvetlerin başkente getirilmesinde bu kadar acele edilmemesi beklenirdi. Başkente gelmeleri konusunda mutabık kalınsa bile bunun ikamet edecekleri yerlerin belirlenmesinden sonra gerçekleşmesi gerekirdi. Bilhassa entegrasyon ve terhis döneminin 40 aya yani 39 ay sonra düzenlenmesi kararlaştırılan seçimlerden sonraya uzanan kademeli bir süreç içinde gerçekleşeceği göz önüne alınırsa. Seçimler de bir başka sorunsal, çünkü seçime katılacak bazı hareketler aynı zamanda silahlı. Olan şu; üzerinde çok düşünülmeden atılan bu adımdan kaynaklanabilecek sorunlara rağmen, hazırlık ve düzenlemeler yapmadan bu kuvvetlerin başkente getirilmesinde gözle görülür bir şekilde acele edildi. Bu acelenin nedeni, geçiş döneminde sırtını silahlı kuvvetlerine dayamak ve onlardan destek almak isteyenler olabileceği gibi, geçiş döneminin seçimler aşamasına ulaşamayacağından korkanlar ve bu durumda gerçekleşebilecek başka düzenlemelerde konumlarını garanti altına almak isteyenler de olabilir. Her halükarda, Hartum'daki tüm bu farklı güçlerin varlığı yeni zorluklar ortaya çıkarıyor. Bu varlığı organize etmek için hükümetin askeri kanadı ile silahlı hareketlerin liderleri arasında varılacak çözümler ve uzlaşılara ihtiyaç var. Aynı şekilde varlıklarının yorumlara açık kalmaması, korku ve hassasiyetleri artırmaması için bu düzenlemeler insanlara da açıklanmalı.
Bağımsızlıktan bu yana tüm Sudan hükümetleri, merkezi yönetim ile anlaşmazlıklar veya maruz kalınan haksızlıklar nedeniyle silaha sarılmış hareketlerle barışı sağlamak için savaşlara veya müzakerelere ve pazarlıklara giriştiler. Ancak boş bir halkanın içinde dönüp durduk ve bu süreç Güney’in ayrılmasıyla sonuçlandı. Ancak, Sudan’ın geriye kalan topraklarının birliği halen tehdit altında. Bütün bunlardan politikacılar, ordu ve silahlı hareketler eşit oranda sorumlu. Çünkü birçoğu, ülke bölünme tehdidi altında iken, inşa etmek yerine siyasi çatışmalarla, kötü durumdaki vatandaşların sorunlarını çözmek yerine makam mevki için çekişmekle meşgul oldular. Bu yüzden barış anlaşmalarının hiçbiri istikrarı sağlamadı, aksine darbeler için "gerekçe" haline gelen yeni savaşların çekirdeğini oluşturdu. İstikrarsızlığın ve Sudan'ın gerilemesinin kalıcı bir nedeni oldu.
Peki, son Cuba Anlaşması farklı mı?
Gençlik devriminin Beşir rejimini devirmekte başarılı olmasından sonra, silahlı hareketlerin de kısa sürede devrim kervanına katılacağına ve Sudan'ın yeni bir barış dönemine tanık olacağına dair büyük umutlar vardı. Geçiş hükümetinin göreve başlamasından sonra ilk 6 ay içinde barışı sağlayabileceği gibi kendisine iddialı bir hedef belirleyen anayasa belgesi de bu umutları ifade ediyordu, ama bahsi geçen umutlar çok geçmeden buharlaşıp yok oldular. Ertelemeler ve uzatmalar başladı ve insanların şu ana kadar bakanlıkların ve makamların paylaştırılması, baştan aşağı silahlı kuvvetlerin başkente gelmeleri haricinde bir şey görmedikleri anlaşma ile sonuçlandılar. Anlaşma ise Sudan'ı yeni bir tür sınav ile karşı karşıya getirdi. İlk defa müzakerelerin 6 rotası oldu. İlk defa merkez, kuzey, doğu, Darfur, Güney Kurdufan ve Mavi Nil’den her biri için ayrı rota olduğunu duyuyoruz. Bu, şimdi her zamankinden daha karmaşık bir durumla karşı karşıya olduğumuz anlamına geliyor. Silahların çeşitli tarafların elinde olması her zaman korkuları artırmıştır. Bunun kendisine çok pahalıya mal olduğu ülkelere dair önümüzde birçok örnek var.
Sudan bugün çok hassas bir dönemden geçiyor ve en büyük umudu, seçim sandığına ulaşmak. Birbirleri ile yakından ilişkili ekonomiyle barış, geçiş dönemi için en önemli iki sınav ve Sudan için en büyük iki zorluk olacak. Hükümetin yapısı sivil ve askeri liderler ile silahlı hareketlerin liderlerinin aynı gemide yer almalarını sağladı. Çıkarlar kesişip vizyonlar birleşirse ülke bu dönemi aşarak, birçok zorluğunun üstesinden gelecektir. Aksi takdirde bunun alternatifi herkes için felaket olacaktır, özellikle de başkentte çok sayıda silahlı tarafın varlığı göz önüne alındığında.