Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Tekrar etmeye değer bir deneyim

Ben de diğer milyonlarca insan gibi ‘yapay zeka’ kavramını yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar duymamış biriydim. Ayrıca bunun mefhumunu ve ne anlama geldiğini kavramam ise son yıllarda oldu. Bu elbette bir suçu ikrar etmek değil, belki dünya sakinlerinin çoğu için bir tür tesellidir. Benim gibi insanlar yapay zeka ile yeni tanışmışlardır. En azından kişisel deneyimlerine dayanarak okurlarımın büyük bir kısmının bu görüşü kabul edeceğini düşünüyorum.
Ancak bu çok önemli değil. Asıl önemli olan ise duyduğum şeydi. Buna inanmak benim için çok zordu. Çin, 1980 Ekonomik Reform Programını başlattıktan sonra ‘yapay zeka’ araştırmalarıyla tanıştı. Ancak bugün bu alanda lider olmaya ABD’den daha yakındır.
Amerikalı matematikçi John McCarthy'nin (1927-2011), 1955 yılında ‘yapay zeka’ kavramını ve ismini ortaya attığı söyleniyor. Ancak bu alandaki akademik araştırmanın asıl başlangıcı ertesi yıl gerçekleşen “Dartmouth Konferansı” ile oldu. Katılımcılar konuyla ilgili muazzam potansiyeli keşfettiler. Ardından konferanstaki katılımcılar, yirminci yüzyılın sonuna kadar yapay zeka araştırmalarının öncüleri oldular. Burada Allen Newell¸ Marvin Minsky, Herbert Simon ve tabii ki John McCarthy gibi isimleri anmadan geçmeyelim.
Rus bilim adamları ise bu alanı son zamanlarda öğrendiler, fakat rekabet edemediler. Çünkü -söylendiği üzere- bu araştırmaların sonuçlarını çok dar bir insan aralığında tuttular. Ayrıca hükümetin bu alandaki desteğinin azlığı araştırmacıları diğer alanlara odaklanmaya sevk etti.
Çin'e geri döneceğiz. Çünkü onun deneyiminde bizim ve başkaları için çıkarılacak birtakım dersler var. Çin'in 1980'lerden bu yana yapay zeka araştırmalarına ilgi duyduğunu söyledik. Ancak bugün ABD ile rekabet ediyor. Bu dönüşüm, ABD Kongresi'ne sunulan bir raporda dile getirildi. ‘Bilgi ekonomisi’ gibi bir alanda uzman olan bir grup, yani büyük teknoloji şirketlerinin başkanları ve akademik şahsiyetlerin yanı sıra Savunma Bakanlığı'ndaki araştırmacılar bu rapora katkıda bulundu.
Raporda, siyasi elitler arasında hayattaki dönüşümler ve yapay zeka araçlarının olgunlaşmasıyla birlikte yaşanacak ekonomik dönüşümlere dair derin bir anlayışın sağlanması çağrısında bulunuldu ve ABD’nin bu alanda liderlik koltuğunu muhafaza etmesinin önemi vurgulandı. Çin'in öne geçmesi, ABD'nin dünya liderliğini tehdit ediyor. Çin'in bu alandaki ilerlemesi gerçekten şaşırtıcı ve etkileyici. Nitekim bu alana geç girmesinin yanı sıra ABD’nin ‘yapay zeka’ araştırmalarına ayırdığı fonun dörtte birinden daha azını harcıyor.
İzin verirseniz şöyle bir söz sarf ederek riske girmek istiyorum: Çin ile diğerleri arasında zaman ve mali farkı telafi eden faktör, Çin toplumunda “bilginin dolaşımının” görece genişliğidir. Çin'in yükselişinin önemli bir özelliği de bilim üretilmesi ve bunun ekonomide kullanılmasıdır. Çin ekonomisinin geçmişte olduğu gibi temel meziyeti artık “ucuz emek” değil, bilakis yeni ve karmaşık teknolojilerin hızlı bir şekilde emilimidir.
Bu meziyetin nereden geldiğini biliyor musunuz? Bu, bilgiyi basitleştirerek ve yerelleştirerek topluma yayma stratejisinin sonucudur. Bilimin yerelleştirilmesi ise ulusal dili bilimsel içerikle zenginleştirmek, dünyanın çeşitli ülkelerinde yayınlanan binlerce bilimsel kitabı çevirmek, profesörleri ve araştırmacıları çeşitli düzeylerde okuyuculara hitap eden makaleler yazmaya teşvik etmek, gençleri bilimsel araştırma grupları kurmaya sevk etmek anlamına gelmektedir. Ayrıca bunun bir diğer yönü, akademi ile piyasa arasında bağ kurmaktır.
Yalnızca bu üzerinde düşünmeye değer bir derstir. Çünkü biz -diğerleri gibi- deneyimi tekrarlayabiliriz. Eğer hızlı bir şekilde hareket edersek zaman hala bizim lehimizedir.