Abdulaziz Hamad Uveyşik
Körfez İşbirliği Konseyi Siyasi İşler ve Müzakereler Yardımcı Genel Sekreteri
TT

Irak’ın toparlanması ve İran sorunu

Irak’taki Ayn el-Esed Hava Üssüne 3 Mart Salı günü düzenlenen roket saldırısı ile aynı gün Bağdat’ta bir askeri konvoya düzenlenen saldırı, DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyonu Kuvvetlerine karşı yapılan son saldırılardı. Daha önce koalisyon kuvvetlerini hedef alan diğerleri gibi bu iki saldırının arkasında da İran olduğu düşünülüyor. İran bariz bir tırmandırma hamlesi ile koalisyona liderlik eden ABD ile savaşmak, Türkiye karşısında güvenlik durumunu güçlendirmek ve Irak üzerindeki kontrolünü pekiştirmek için Irak topraklarını kullanıyor. Böyle yaparak zaten karmaşık olan Irak sahnesini daha da karmaşıklaştırıyor ve ülkeyi Ekim’de düzenlenecek seçim atmosferine hazırlayan Mustafa el Kazimi hükümetini zor durumda bırakıyor.
Geçen ay Bağdat’a yaptığım ziyaret bana Irak’ın karşı karşıya olduğu zorlukların muazzamlığını, ama aynı zamanda savaş ve yıkımın izlerini silmeye yönelik azim ve kararlılığının boyutunu ve Iraklıların gelecek seçimlere yönelik umutlarını açıkça gösterdi. Iraklılar, seçimlerin  siyasi süreci ve ülkenin gidişatını, İran’ın müdahalelerinin körüklediği şiddet ve çatışma döngüsünden kurtaracak ekonomik gelişmeye yönlendirmeye yardımcı olacağını umuyorlar. Burada herkes Irak'ın iyileşmesine ve toparlanmasına yardımcı olması için uluslararası desteğe, Arap ve özellikle de KİK (Körfez İşbirliği Konseyi) ülkelerinin desteğine umut bağlıyor.
Bu seçimler, son 2 yıldır Irak'ı kasıp kavuran protestoların dile getirdiği bir talep ve Mayıs ayında iktidara geldiğinden beri Kazimi, özgür ve adil seçimlere hazırlanmayı önceliklerinden biri haline getirdi.  
Gösterici gençler ile milisler arasında bu seçimlerin neye yol açacağına dair beklentilerde farklılık olması doğal. Bazı milis gruplarının ülke üzerindeki kontrollerini sürdürmek, böylece Iraklı seçmenin iradesini, onunla birlikte yaşam koşullarını iyileştirme umutlarını da elinden almak amacıyla şiddet, tehdit ve baskı kullanarak seçimlerin gidişatını değiştirmeye çalışacaklarına dair bir korku var. Irak'ı teröre karşı savaşında destekleyen koalisyon güçlerine yönelik devam eden milis saldırıları; DEAŞ, İran’a bağlı milisler ve Türkiye ile Kürtler arasındaki savaş olsun Irak'ın topraklarının tamamında karşı karşıya olduğu güvenlik tehdidinin boyutunu gösteriyor.
ABD'ye yönelik bu sürekli provokasyonlara rağmen, bu durum, Biden yönetimini Irak'taki duruma yönelik net bir politika açıklamaya sevk etmedi. Bunun nedeni, ABD’nin Irak’a yönelik politikasını İran ile müzakere dosyasına bağladığı için tırmandırmadan sakınması, İran’ın müttefiklerinin koalisyon kuvvetlerinin çekilmesi talepleri karşısında Irak hükümetini zor durumda bırakmaktan kaçınması olabilir.
Irak'taki güvenlik sorunları çok kaynaklı; İran'ın Irak'ın bağımsızlığına yönelik doğrudan tehdidine ve İran yanlısı milislerin içeride durumu tırmandırma tehlikelerine ek olarak, kuzeyde Türkiye’nin bazı müdahaleleri bulunuyor. Irak’ın batısında ise DEAŞ tehlikesi devam ediyor. Örgüt 2018’deki askeri yenilgisine ve kontrol ettiği toprakları kaybetmesine rağmen, Irak’ın batısında önemli bir varlık göstermeyi, Irak'ın güvenliğine ve bu bölgelerin güvenliğini sağlama kabiliyetine sürekli bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor.
Aynı zamanda, İran yanlısı milislerin varlığı, halkın korkularını artırıyor ve DEAŞ kalıntılarından kurtulma, güvenliği sağlama ve savaşın etkilerinden kurtulma, özgür ve adil seçimlere hazırlanma çabalarını da engelliyor.
DEAŞ ile elinde kalan kalelerinde mücadelede başarı, bu bölgelerdeki zor durumda yaşayan vatandaşların güvenini kazanmayı gerektiriyor ve bu, disiplinsiz milislere değil, profesyonel güvenlik güçlerine güvenmeyi gerektiriyor. Bu profesyonel güçler aynı zamanda İran yanlısı milis grupların oluşturduğu tehdide karşı koymaktan da sorumlu. Zira bu grupların bazıları DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu Kuvvetlerine yönelik son saldırıların yanı sıra barışçıl protestoculara yönelik saldırıların arkasında da yer alıyorlar. DEAŞ’ı yenmek ve faaliyet gösterdiği bölgelerde güvenliği ve istikrarı sağlamak için uluslararası koalisyonla işbirliğinin şart olduğuna hiç şüphe yok.
Son zamanlarda hükümet güvenlik dosyasında kaydettiği bir dizi önemli başarıyı açıkladı; 14 Şubat'ta Başbakan, Basra’da gazeteci, siyasetçi ve aktivistlere suikast düzenlemekle görevli ölüm mangalarından birinin üyelerinin tutuklandığını duyurdu. Kazimi, bu tutuklamaların Basra halkını dehşete düşüren suikastlarla ilgili çok şey ortaya çıkaracağını söyledi ve sanıklar için açık mahkeme sözü verdi. Başbakan bu dosyayı geçen yıldan beri takip ediyordu ve Ağustos ayında, suikastların devam etmesi nedeniyle Basra il emniyet müdürü ile bazı güvenlik görevlilerini görevden almış ve “Katillerle suç ortaklığı veya tehditlerine boyun eğmek kabul edilemez” açıklamasını yapmıştı.
Ayrıca, son olarak 15 Şubat'ta Erbil şehrine yapılan füze saldırılarından sorumlu bazı teröristlerin tutuklandığını ve İran yanlısı milislerin bu saldırılarla bağlantılı olduğunu doğrulayan haberler de geldi.
Ancak Irak'ta güvenlik, ekonominin toparlanması ve vatandaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile de bağlantılı. Korona salgını ve ona eşlik eden, dünya ülkelerinin çoğunu felç eden ekonomik krizin, devlet hazinesinin mali yükü artarken petrol ve vergilerden elde ettiği gelirinin azaldığı bir dönemin ortasında doğmuş olması mevcut hükümetin talihsizliği.
Ancak orta ve uzun vadede iyimser olmak için yeterince neden var; Irak, doğal kaynaklar açısından zengin, eğitimli bir gençliğe ve güçlü bir kararlılığa sahip bir ülke. Bütün bunlar onu bölgede bir ekonomi devi olmaya aday yapıyor, ancak bu aşamaya geçme kapasitesi, onlarca yıllık çatışma ve zayıf yönetişim tarafından bağlandı. Bu, Iraklı, Körfez vatandaşı veya yabancı olsun yatırımcıların Irak'a yatırım yapma konusunda tereddüt etmelerine yol açtı. DEAŞ’ın  yenilmesiyle güvenlik durumunda görülen iyileşme iş sektörünün Irak’a yönelik güvenine katkıda bulundu, fakat zayıf yönetişim sorununun çözülmesi ekonomik faaliyetin ve yatırımcı güveninin yeniden tesis edilmesi için eşit derecede önemli.
Ekonomik alanda, pandemi nedeniyle kötüleşen duruma rağmen olumlu işaretler de var. KİK ülkeleri ile diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi, Suudi Arabistan ile kara sınırlarının açılması, sınırın her iki tarafından yetkililer arasındaki sık ziyaretler, Körfez iş dünyasının karşılıklı ticaret ve yatırımı teşvik etmeye gösterdiği açık ilgi, sahada gerçeklere dönüşmeleri için temel alınmaları gereken önemli gelişmeler. Aynı şekilde, Irak ile KİK ülkeleri elektrik ağı arasındaki bağlantı projesini de hızla tamamlamak gerekiyor.
Şubat 2018'de Kuveyt'te Irak'ın yeniden inşası için uluslararası bir konferans düzenlendi ve o zamanlar bu konferans, uluslararası toplumun Irak’ın yeniden inşasına yardım etme istekliliğinin önemli bir göstergesi oldu. Konferansta, KİK’in 5 milyar dolar, Dünya Bankası’nın 5 milyar, ABD’nin 3 milyar dolar taahhüdünün yanı sıra AB ve diğer ülkelerin taahhütleriyle birlikte toplamda 30 milyar doları aşan yardım taahhüdü açıklandı. Ancak bu konferanstan 3 yıl sonra, taahhütlerin çok azının gerçek projelere dönüştüğünü görüyoruz. Bu gecikme, Irak’ta bu süreçte güvenlik durumu ve yönetişim mekanizmalarında somut bir gelişme olmamasına, korona salgını ve uluslararası ekonomik krize, Irak'ta son dönemde istikrarlı bir hükümetin bulunmamasına dayandırılabilir.
2018 konferansında ortaya çıkan bu güveni yeniden canlandırmak için, başta ABD, KİK ülkeleri, Dünya Bankası ve AB olmak üzere ve BM’nin yanı sıra diğer katılımcı taraflar arasında yoğun koordinasyon toplantıları yapılmalı, 3 yıl önce Irak'a vaat edilen yatırım akışını teşvik etmek için uygun mekanizmaları oluşturulmalı. Irak'ın güvenliği ve istikrarı yeniden tesis etme, ekonomik olarak toparlanma ve Irak vatandaşları için yaşam koşullarını iyileştirmedeki başarısı, İran yayılmacılığının gerilemesi ve Irak'ın Arap kucağına geri dönmesi için en önemli araç olacaktır.