Abdurrahman Şalkam
TT

Libya: Serrac’dan Menfi ve Dibeybe’ye

17 Şubat 2011 devriminden bu yana, Libya, kan ile sonunda sabaha uyanamadığı birçok siyasi rüyanın karıştığı sahnelerden geçti. 7 Temmuz 2012’deki seçimlerde erkek kadın Libyalılar, seçim sandıkları önünde uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı. Bu görüntü herkesten önce Libyalıların kendisi için şaşırtıcıydı. Oy kullanan her seçmenin parmağını daldırdığı mavi mürekkep, yeni gelene dair sevincin bir işareti oldu.
İşaret parmağı genellikle tehdit ve gözdağı anlamı taşır ama ne zaman ki maviye boyandı, müjde, değişim ve yenilenmenin vaadi oldu. Libya’da Kral İdris Senusi ve Muammer Kaddafi dönemlerine tanık olan yaşlılardan bazıları, 2012 seçimlerinde oy vermeye giden çocuklarına: Nereye gidiyorsunuz diye sormuşlardı. Çocukları: Oy vermeye gidiyoruz, diye karşılık verdiklerinde onlara; kendinizi boşuna yormayın, demokrasi bize babalarımız ve dedelerimizden kalmadı, ülkelerimizin “tiği” bir lidere ihtiyacı vardır. Burada konuşan cezasını çekmeli demişlerdi. Tiği kelimesi bir galatı meşhurdur, Arapçadaki “tağiye” (Tiran, diktatör) kelimesinin Libya lehçesine yerleşmiş bir yanlış kullanımıdır. Libya’da, kurumsal bir yapısı, idari veya güvenlik organları olmayan kabilenin tüm üyelerini kontrol etme yetkisine sahip, disiplini sağlamak için en sert yöntemleri uygulamakta tereddüt etmeyen reisi için kullanılan standart bir terimdir. Seçimlere dönecek olursak, Libyalıların sevindikleri ve dünyanın alkışladığı genel seçimlerden birkaç ay sonra, silahlı kişiler yeni kurulmuş Temsilciler Meclisi’ni kuşattılar. Meclis salonunda üyeler birbirlerine ateş püsküren, iğrençlik, tehdit ve gözdağı kertesine varan sözler yönelttiler. Silahlılar Temsilciler Meclis salonunun önüne tabutlar koydular. Neticede üyeler kaçarak kendilerine saklanacak bir yer aradılar. Temsilciler Meclisi’nin başına bunlar gelip üyeleri kaçtıklarında yaşlılar gülerek çocuklarına şöyle dediler: İşaret parmağınızdaki mavi rengi göremiyoruz, milletvekillerinizle birlikte mi kaçtı?
2014’te Halife Hafter canlı yayında, ülkedeki siyasi gidişatı tamamen değiştirecek projesini deklare etti, ancak bu, mavi renge boyanmamış parmakları olan iç ve dış gelişmelerin rüzgarında kaybolan siyasi-askeri bir çığlık olarak kaldı.
Hükümetler gidip geldi ve en sonunda silah kendi hükümetini kurdu. Kendi yasalarını ve gücünün kanunlarını dayattı. Para ve kurşun ile yaşama egemen oldu. Yolsuzluk, birçok kişinin cinayet ve adam kaçırmayla birlikte benimsedikleri bir ideoloji oldu. Bunun üzerine Fas’ın Suheyrat kentinde bir toplantı düzenlendi. Sandalyelerini dönemin BM özel temsilcisinin kendisi dizdi ve toplantıyı ağzından tavşan, cebinden fare çıkaran bir sihirbaz yöntemiyle idare etti. Suheyrat Anlaşması dokuz üyeli, ama gelişimi tamamlanmadan doğan, dolayısıyla etleri ve kemikleri olmayan bir prematüre bebek doğurdu. Libya krizinin başından bugüne kan, silah ve mali sıkıntı ile döşeli Libya evini birbiri ardınca çeşitli BM özel temsilcileri ziyaret etti. Nisan 2019’da Halife Hafter eski projesini bir daha, ama bu kez topların, savaş uçaklarının ve füzelerin gücüne dayanarak açıkladı. Ülke, ürkütücü bir kırmızı sürece girdi. Mavi rengin sayfası kapandı ve bir zamanlar maviye boyanan parmaklar bu kez tetiğe basar oldu. Sakin iş adamı Fayez es Serrac liderliğindeki Başkanlık Konseyi’nin karşısında, kan, silah ve dikenlerin fışkırdığı gediklerle dolu bir duvar vardı. Dışarıda ise bu duvarın üzerinde kargalar, şahinler ve baykuşlar uçuyordu. Temsilciler Meclisi ise uzak bir mağaraya sığınır gibi üyeleri, el Beyda şehrindeki geçici hükümet, kendi Merkez Bankası ve Halife Hafter liderliğindeki ordusu ile birlikte Libya’nın en doğusunda yer alan Tobruk şehrini üs edindi.
Lübnanlı düşünür ve politikacı BM Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin gidişinden sonra, Libya dosyasını Amerikalı bir bayan, Stephanie Williams üstlendi. O da bir başka sihirbaz olup dehasının ceplerinden iki başlı (Muhammed Menfi ve Abdulhamid Dibeybe) ve dört üyeli, görevi, ülkeyi bu yılın sonunda düzenlenecek seçimlere hazırlamak olan bir yapı çıkardı. İki yeni başkan ve yardımcılarının önünde, patlasa da patlamasa da aynı ölçüde zarar verecek mayınlarla dolu uzun bir alan var. Bu mayınlar; bundan sonraki sürecin temel haritasını oluşturacak anayasa, Mareşal rütbesine sahip ve ordunun genel komutanı olan Halife Hafter ve Temsilciler Meclisi Başkanı ve Başkomutan Akile Salih’in statüleri, ülkenin mali kaynaklarını tüketebilecek memurlar ordusu, ülke geneline yayılmış silahlı gruplar ve son olarak da ağır silahlı veya ideolojik dış güçlerin varlığıdır. Mayınlarla dolu bu alana rağmen yeni yönetim, hem içeride hem de dışarıda bir itici güce sahip. İlk olarak, Libya’daki iç atmosfer şu anda hakimiyet çabası ve silaha başvurmanın yararsızlığından emin çünkü bunlar hiçbir tarafa zafer getirmedi. Libyalılar siyasi süreci bütün aşamalarını bekleyişle yüklü bir iyimserlikle takip ettiler. İkincisi, son dönemdeki bölgesel siyasi ruh hali de farklı kutuplarına rağmen, Libya'da silahlarla çözümün mümkün olmadığını ve karmaşıklığına rağmen asgari düzeyde de olsa siyasi yolun tek çözüm olduğunun farkına vardı.
Dinamik ruh haliyle uluslararası durum, neredeyse oybirliğiyle, Libya’da siyasi gelişimin adımlarını takip ediyor. Şimdi büyük ulusal siyasi projenin öne çıkması ve yeni bir ülkeye açılan kapıyı oluşturan bir sonraki seçimler için tüm imkanlar seferber edilmeli. Bu noktada şu sorulmalı: Serrac’ın 9 üyeli Başkanlık Konseyi’nden Menfi ve Dibeybe’nin 4 üyeli hükümetine geçiş, tüm yüküyle ülkeyi önce seçimlerde maviye boyanan, daha sonra da tetiğe basan işaret parmakları sahiplerinin hayal ettikleri güvenli limana ulaştırabilecek mi?