Mina Ureybi
2009- 2011 yıllarında Şarku'l Avsat'ın Washington temsilciliğini yaptı.
TT

NATO’nun geleceği ve Washington’un savaşları

“Birlikte girdik, birlikte şartlara adapte olduk ve doğru zaman geldiğinde birlikte ayrılacağız.”
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken geçen Pazar bir televizyon röportajında ​​kendisine Afganistan'daki ABD ve NATO güçlerinin varlığının geleceği ve ülkesinin tek başına kuvvetlerini Afganistan’dan çekme niyetinde olup olmadığı sorusuna bu yanıtı verdi. Afganistan dosyası, geçtiğimiz hafta Brüksel'de yapılan NATO dışişleri bakanları toplantısının gündeminin en başındaydı.
Bu dosya, diğer ABD dış politika dosyaları gibi, Joe Biden'ın ABD başkanlığını kazanıp ABD yönetiminin Cumhuriyetçilerden Demokratlara geçişi ile önemli değişimler geçiriyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi sırasında ABD güçleri, Taliban ile müzakerelerin başlamasının ardından, Washington'un NATO’daki ortaklarını hiçbir karara dahil etmeden Afganistan'dan ayrılmaya hazırlanıyordu. Hatta görüşmeler doğrudan Trump'ın özel temsilcisi Zalmay Halilzad ile masum Afganların yanı sıra NATO askerlerinin öldürülmesinden sorumlu Taliban unsurları arasında gerçekleşmişti. Trump, 1 Mayıs'a kadar ABD güçlerini Afganistan'dan çekmeyi planladığını duyurmuştu. Ancak halefi Biden, geçtiğimiz hafta Afganistan dosyasının incelemesinin devam ettiğini ve güçlerin 1 Mayıs'a kadar geri çekilmesinin beklenmediğini duyurdu. Ama gelecek yıldan önce geri çekileceğini tahmin ettiğini de ekledi.
ABD'nin ittifakın diğer 29 üye devletiyle ilişkilerindeki dalgalanmalar, ittifakın gelecekte izleyeceği yola ilişkin tartışmanın bir parçası. 1949’daki kuruluşundan bu yana NATO birçok değişikliğe uğradı, ancak ittifakın tüzüğü çalışmalarının temeli olmaya devam etti. Afganistan'ın, NATO güçlerinin herhangi bir NATO üyesine yönelik saldırının tüm ittifaka yönelik bir saldırı kabul edileceğini belirten NATO Tüzüğü’nün 5. maddesine dayanarak yürüttükleri ilk ve tek savaşa tanık olduğu hatırlanmalı. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Washington, bu maddeye başvurulmasını ve Taliban’a karşı savaşa girilmesini talep etmişti.
Bu yıl Afganistan'da henüz bitmeyen ve nasıl biteceği de bilinmeyen NATO savaşının 20. yıldönümüne denk geliyor. NATO ülkeleri, Washington'dan kuvvetlerini geri çekerken kendilerini de içerecek bir yol haritası belirlemesini talep ettiler. ABD kuvvetleri ve NATO arasındaki koordinasyon Afganistan ile sınırlı değil. Uluslararası güçlerin Washington ile yakın iş birliği içinde olduğu Irak'ta da durum aynı. NATO nihayet Irak'taki kuvvetlerinin sayısını 500'den 4 bine çıkarmayı kabul etti ve bu da Washington'ın kuvvetlerinin sayısını 2 bin 500'de tutmasına yardımcı olacak.
NATO ülkeleri Afganistan'a güçlü bir kararlılık ve dikkat çekici bir birlik ile girerken, Avrupa'da meydana gelen çatlaktan sonra 2003 savaşı sırasında Irak'a girişleri büyük bir tereddütle doluydu. Fransa ve Almanya, eski Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin rejimini devirmeyi amaçlayan 2003 savaşına en çok karşı çıkan ülkeler arasında yer alırken, İngiltere, İspanya, Polonya ve bazı Avrupa ülkeleri ABD'nin yanında yer aldılar. Yoğun İngiliz ve Amerikan çabalarının ardından, NATO ülkeleri eğitim adı altında Irak'a girmeyi kabul ettiler. NATO eğitim programı kapsamında 2004 - 2011 yılları arasında Irak güvenlik güçlerinin 15 bin personele eğitim verildi. 2012 yılında ilişki, Barack Obama döneminde yine Demokratların yönetiminde eğitimden Ortaklık ve İşbirliği Programına geçiş yaptı. DEAŞ terör örgütüne karşı savaş devam ederken Nisan 2016'da NATO, Ürdün'de Iraklıları eğitmeye başladı. Bu dönemde DEAŞ terör örgütünü yenmek için başlatılan askeri harekata NATO henüz resmen katılmamıştı.
Şubat ayında NATO savunma bakanları, Irak hükümetinin talebi üzerine ittifakın ülkedeki misyonunu genişletmeyi kabul etti. Bu talep, ABD’nin Irak'taki varlığını azaltma baskısının ardından geldi.
Biden’ın başkanlığı kazanması, Trump’ın ittifakın Washington’daki karar vericilere yakın liderlerini dışlayan politikasından sonra NATO’yu yeniden canlandırdı. Blinken ve Biden ekibinin eskiden olduğu gibi işlerin uluslararası örgütler ve geleneksel ittifaklar aracılığıyla yürütülmesi konusunda ısrar etmesiyle NATO vitrine geri döndü. Washington ile Moskova arasındaki ilişkiler gergin olduğundan, NATO’nun Moskova ile mücadeledeki geleneksel rolü ön plana çıktı. Bununla beraber, NATO üç ana güçlükle karşı karşıya; birincisi, üye devletlerin çoğunun, her ülkenin GSYİH'sinin yüzde 2'si oranında olması gereken yeterli askeri harcama konusundaki isteksizliği. Bu da dış yükümlülüklerini azaltmak isteyen ABD'nin üzerindeki yükü artırıyor. Kovid-19 salgınının neden olduğu mali krizle birlikte ek fon tahsis edilmesi de olası görünmüyor.
İkinci zorluk, ayrılmayı bir başarısızlık saymadan Afganistan'dan başarılı bir çıkış stratejisi geliştirmek. 20 yıllık savaşın ardından Taliban savaşçıları ülkenin yarısından fazlasını kontrol etmeye devam ediyor. Üye devletlerin ve dünya halklarının önünde NATO’nun imajının korunması için başarılı bir askeri ve siyasi anlaşma bir gereklilik. Üçüncü zorluk, NATO’nun özellikle siber güvenlik ve dijital dünyayla ilişkili altyapıya bağlı yeni güvenlik sorunlarıyla yüzleşme kapasitesinin geliştirilmesi. Herhangi bir NATO ülkesinin elektronik altyapısını hedef alan herhangi bir saldırı, ülkedeki elektrik, su ve tüm temel hizmetlerin kesilmesine neden olabilir. Washington’un protestolarına rağmen Çin’in kendisine beşinci nesil iletişim ağları sağlamasını kabul eden İngiltere’nin başını çektiği bazı NATO ülkelerinde Çin teknolojisinin varlığını sınırlamaya çalıştığı bir zamanda, NATO bu tür zorluklarla yüzleşmek için modern bir strateji geliştirmeli. Tüm bu sorunlar, ittifakı önümüzdeki yıllarda güçlendirecek "NATO 2030" girişimini belirlemeye çalışırken NATO üyesi devletlerin masasında olacak. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg "Gelecek için daha güçlü bir ittifak kurma konusunda hırslı olmalıyız" diye konuştu. Yok olup giden Sovyetler Birliği ile mücadele için oluşturulan ittifak canlı kalabilir mi? NATO’nun kesin yanıt vermesi gereken soru budur.