Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Kur’an’a muhatap olmak

İslam dininde asli referans olan Kur’an, Müslümanların   ibadet ve ritüellerinde okunan ve dinlenen ana metin konumundadır. Müslüman düşüncesinde   Kur’an’ın  edebi  ve linguistik özellikleri ön plana çıkarılmaktadır. Müslümanlar,  Kur’an’dan sureleri  dini ve sosyal ritüellerinde okumaktadırlar. Ramazan ayı içinde Kur’an’ın Kadir gecesinde indirildiğine inanıldığından dolayı bu ayda Kur’an’ın baştan sona yüzünden okunarak hatmedilmesi büyük önem taşımaktadır. Kur’an Müslüman toplumlarda bolca okunmasına ve  ezberlenmesine rağmen Kur’an’ın derinlikli, nitelikli ve sahici bir şekilde anlamlandırıldığını ve yorumlandığını söylemek mümkün değildir. Kur’an’ın anlamı ve amacı, hale anlaşılmayı beklemektedir. Bolca okunan ve ezberlenen Kur’an’ın   verimli, yapıcı ve yaratıcı bir şekilde anlama ve anlamlandırmak için   yeterli bir çabanın, donanımın ve kapasitenin geliştirilemediğini söyleyebiliriz. Günümüzde Kur’an’ın hafızı olmaktan ziyade Kur’an’ı akıl eden ve anlayan olmaya ihtiyaç vardır.
Kur’an, bir ahlak, maneviyat ve hidayet kitabıdır. Kur’an, bir siyaset, devlet, kanun veya anayasa kitabı değildir. İnsanlar,  bireysel ve sosyal ilişkilerinde Kur’an’dan esinlenerek daha ahlaklı, akıllı ve adil insanlar olmaya çabalamalıdırlar. Kur’an’ın  siyasal, sosyal ve ekonomik hakimiyet mücadelelerinde istismar edilmesi, Kur’an’ın ahlak, adalet, düşünme ve maneviyat alanlarında işlevsel bir şifa ve hidayet kaynağı olmasına engel olmaktadır. Siyasi, ekonomik ve sosyal çıkarlara göre Kur’an’ı anlamak, daha doğrusu Kur’an’ı araçsallaştırmak, Kur’an’ın insan için hidayet rehberi olma işlevini ortadan kaldırmaktadır.
Kur’an’ın arkasına sığınarak  alternatif din olarak icat edilen tarikatlar, mezhepler, cemaatler, gruplar ve kişiler bulunmaktadır. Kişiler ve gruplar, Kur’an hizmeti diye insanları kendi kitaplarına, görüşlerine, kültlerine ve doğmalarına köleleştirmektedirler. Kur’an, insanları kendisine hizmet eden hizmetçiler olarak görmemektedir. Kur’an, insanlardan akıllarıyla kendisini anlamalarını istemektedir Kur’an, insanları özgür muhataplar olarak görmektedir. Kur’an, insanı kendisine hamal ve köle yapmadığı gibi, kişilerin  istisnasız  bütün insani yapılara, otoritelere, kaynaklara ve kurumlara köle ve  hamal olmasını da yasaklamaktadır. İnsan, Kur’an’ın özgür, akıllı ve onurlu muhatabıdır. İnsanı, Kur’an’ın özgür ve akıllı muhatabı olmaktan çıkaran ve   kendilerine köleleştiren bütün yapılar, kişiler ve kurumlar, Kur’an ve insanın  karşısında yer almaktadırlar.
Şifa ve hidayet kaynağı olarak Kur’an’ın ahlak, maneviyat ve ibadet alanlarında esin kaynağı olması için Kur’an’ı geçmiş dönemlerin yorumlarına hapsetmemek lazımdır. Kur’an’ı şu an ve gelecek merkezli olarak okumaya, anlamaya ve anlamlandırmaya  ihtiyaç vardır. Geçmiş yorumları tekrar ve taklit etmek, Kur’an’ı ve insanı anlamamak demektir. Kur’an’ın, şu anki canlı insani tecrübeler ışığında okunması, yorumlanması ve anlamlandırılması, günümüzün çok önemli bir ihtiyacıdır.
Kur’an’ı anlama konusunda tek bir yöntem yoktur. Kur’an’ın geçmiş dönemlerin  fıkhi,  mezhebi ve Sufi yöntemleriyle sadece anlaşılabileceğini  var saymak, Kur’an’ın ortaya çıkan yeni yöntemler ışığında anlaşılmasına engel olmak demektir. İnsanlığın bilgi ve tecrübesi geliştikçe bilim, felsefe, din, sanat ve toplum konularındaki anlama yöntemleri de değişmekte ve çeşitlenmektedir. İnsani tecrübeyi anlamak için ortaya konulan bütün yöntemlerle dini kaynakların anlaşılması bir gerekliliktir. Dini kaynaklar yeni yöntemler ışığında anlaşılıp yorumlandığında, bu kaynağın  geçmişte kalan ölü bir metin olmasına engel olmakta, metnin  değişen şartlar ve yenilenen metotlar ışığında yeni ve taze bir şekilde yorumlanmasına imkan sağlamaktadır.
İnsan, içinde bulunduğu zaman ve mekan şartları içinde Kur’an’a muhatap olmaktadır. İnsan, Kur’an’ın Tevhit, adalet, ibadet ve ahlak konularında ortaya koyduğu değerleri, kendi  özel konteksinde anlamlandırabilir. Kur’an’ın  hayattan ve gerçekçilikten kopmuş bir şekilde insanla ilişkisini kurmak mümkün değildir. Hayatla, insanla, akılla ve gerçekle bağdaşmayan şeyleri, Kur’an adına insana empoze etmek,  verimsiz, gereksiz ve yıkıcı bir çabadır. İnsani durumun gerçekçiliği ışığında Kur’an’ı anlamak, insanın ve Kur’an’ın hayatla  bağının sahici bir şekilde kurulmasını ve korunmasını sağlamaktadır. Ahlak, akıl, adalet ve maneviyat, gerçeklikten koparılamaz. Kur’an’ı birtakım mistik ve formel kalıplar içine hapsetmek ve bunları Kur’an’ın en doğru anlamı olarak dayatmak, gerçeklikten  kopmak şeklinde ağır bir sonucun ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Kur’an’ın insani durum ışığında gerçekçi bir şekilde anlaşılması, stratejik düzeyde hayati bir gerekliliktir.
İslam’da bir ruhban sınıfı yoktur. Kur’an’ı anlamak, fıkıhçıların, sufilerin veya müfessirlerin tekelinde olan bir ayrıcalık değildir. Kur’an’a akıl sahibi herkes muhataptır ve  herkes aklını aktif olarak kullanmak suretiyle Kur’an’ı anlayabilir. Kur’an’ı sadece ulemanın anlayacağını iddia etmek, akıl-Kur’an-insan bütünlüğünü bozmak demektir. Kur’an’ı yanlış yorumladığı takdirde günah işleyeceği tehdidiyle bireyi Kur’an’ı yorumlamaktan caydırmaya kalkmak, aslında insanın Kur’an’ın anlamını ve amacını  keşfetmesine engel olmak anlamına gelmektedir. Kur’an’ı anlamak, hiç kimsenin tekelinde değildir. Kur’an’ı anlamaya çalışmak, günah değildir. Kur’an’ı anlamak,  küçük bir gruba tanınan bir ayrıcalık değildir. Allah, bütün insanlara Kur’an’ı anlama hakkı tanımıştır. Kur’an’ı anlama hakkının   değişik gerekçeler ileri sürülerek gasp edilmemesi için herkesin bu  hak konusunda hassas ve duyarlı olması gerekmektedir. Herkes, Kur’an’ı anlama hakkını kullanmaya  cesaret etmeli ve bu hakkını  başkalarının gasp etmesine izin vermemelidir.
Kur’an, insanı muhatap almaktadır. Özgür ve akıllı birey, Kur’an’ı anlamaya muhataptır. Kur’an’ın anlaşılmaz gizemlerle dolu bir kitap olduğu yanılsamasını  kurgulamak veya herkesin aklının Kur’an’ın anlamaya yetmeyeceği vehmini gerçek olarak dayatmak, Kur’an ve insan arasına  aşılmaz duvarlar koymaktır. Kur’an ve insan arasına  yüzyıllardır inşa edilen yapay setlerin yıkılarak insanın aklıyla ve kalbiyle  Kur’an’ı anlama özgüvenini ve cesaretini yeniden kazanması gerekmektedir.